21 Ekim 2025
  • İstanbul9°C
  • Ankara3°C
  • İzmir16°C
  • Konya11°C
  • Sakarya7°C
  • Şanlıurfa18°C
  • Trabzon14°C
  • Gaziantep15°C

SİSTEMİN EN BÜYÜK MESELESİ: MUHATAB BULAMAMAK!

D. Mehmet DOĞAN

12 Nisan 2021 Pazartesi 09:00

Biz kendi işlerimizle meşgulüz; mevcut muhalefetin kifayetsizlikten öteye gitmeyen anlık tepkileriye bir alâkamız yok.

Türkiye’nin siyasî muhalefeti, millete yeni bir ufuk açabilecek basirette liderlere sahip değil. Bütün yaptıkları, olan veya uydurulan hatalar üzerinden iktidara saldırmak.

Bunlar bugünkü sistemi Cumhurbaşkanı kadar sahici eleştiremiyorlar!

Siz hiç muhalefetin maarif meselelerinden, kültür meselelerinden söz ettiğini duydunuz mu? Çünkü böyle meseleleri yok! Ancak ne var: Andımızın idare ile hukuk arasında problem olmaması üzerinden rant devşirmek kolaycılığı!

Meğer andımız bizi Türk yapıyormuş! Peki neden muhalefeti “Türk” yapamıyor?

Konuyu şov seviyesinde ele alanlar ne gülünçlükler yapmadılar ki? Okullarda kıyafet dayatması hâla var sanarak koca koca adamlar, kadınlar önlük diktirip giymekle, yakalık takarak and içmekle ne yapmış oldular?

Cumhurbaşkanın kültür ve maarif meselesi var ve derinlemesine bir ilginin sonucu. Fakat ne garip ki, bu meseleler dile getirildiğinde, maarif yetkililerinin, kültür yetkililerin ses verdiği duyulmuş, görülmüş değil. Muhatapsızlık burada başlıyor!

Onlar da bu konularla ancak muhalefet kadar ilgililer!

Biz bu ilgisizliğin varacağı noktayı bilemiyoruz. Fakat bulunduğumuz yer gereği mecburiyetten sınamaktan da geri kalmıyoruz. Maarifle ilgili, kültürle ilgili yazıp çiziyoruz. Bu bakanlıkların tepesindeki yetkililerin, bir gün dahi ele aldığımız konularla ilgili lehde aleyhde bir tek sözlerini duymadık.

Eleştiri muhatabına ulaşmıyorsa, o ülkenin ciddi bir yönetim krizi var demektir.

Bu sene İstiklâl Marşı yılı ilan edildi. Önce Meclis geçici bir kanun maddesi kabul etti, sonra Cumhurbaşkanlığı konuyla ilgili bir genelge yayınladı.

Böyle bir yılın ilanı için geçen senenin başından beri gayret sarfettiğimizi bilen biliyor. Nihayet, bu gayretlerimiz bir sonuca ulaştı. Çok sevinmemiz gerekmez miydi?

Elbette sevindik. Fakat ondan daha fazla üzüldük!

“İstiklâl Marşı Yılı”, “Türkçe Yılı” ilanı en fazla bizi sevince gark eder.

Fakat biliyoruz ki, Türkiye’nin bürokrasisi bütün bu heyecan uyandırıcı gelişmeleri kısa zamanda kuşa çevirir ve koskoca yıl ıvır zıvır, hatta bir kısmı sanal bazı “etkinlik”lerle harcanır.

“Türk Dili yılı” daha üç sene önce ilan edilmişti.

Ne oldu?

Ne olmadığını yeniden “Türkçe yılı” ilan edilmesinden çıkarabiliriz!

İstiklâl Marşı konusunda da durum en az bu kadar vahim. Zaten 12 Martı millî gün olarak kutlamak için kanun var. 2007’de o zaman başbakanımız olan bugünkü cumhurbaşkanımızın ilgisiyle böyle bir kanun çıkarıldı. Bürokrasi kanunun üç ayda yönetmelik çıkarılması emrini rafa koydu. Bir yıl sonra devreye girerek yönetmeliğin çıkartılmasını sağlayabildik.

Yönetmelik çıktı, faaliyetlerin koordinasyonunu mecburen üstlenen Millî Eğitim Bakanlığı böyle bir kutlamanın nasıl yapılmayacağının kitabını yazdı.

Yok kitabı yetmez, ansiklopedisini çıkardı!

Bu konularla ilgili olarak 40 yıldır gayret sarfeden, kamu yararına bir kuruluş olan Türkiye Yazarlar Birliği, sonunda bu kutlama kurulundan çekilmek zorunda kaldı. Resmî kurumların en düşük seviyede temsil edildiği bu kurula, ilaveten konuyla alâkası meçhul bazı kişi ve kuruluşları kattılar. Türkiye Yazarlar Birliği’nin 40 yıldır gelenek haline getirdiği Taceddin Dergâhı’ndaki anma toplantılarından Türkiye Yazarlar Birliği’ni ihraç etmeye kalkıştılar. Onlar ihraç etmeden, onların dostlar alışverişte görsün gösterilerinden TYB izzet-i ikbâl ile ayrıldı!

Anlayacağınız, İstiklâl Marşı Yılı ancak gönüllü olarak bu işi mesele edenlerin yaptığı ile kalacak. İster Devlet kesiminde olsun ister sivil kesimde olsun. Yıl ilan edildiği ile kalacak, bir fark hissedilmeyecek. Yıl bittiğinde “bu sene ne yılı idi?” Sorusu sorulacak!

Meselenin muhatabı olsa, ilgimizi ileri seviyeye götürmek için elimizden geleni yapacağız. Muhatap yok, kime hitap edeceğiz?

Hitabımız boşlukta kalacak!

Çok net bir denemesini yaptık.

Mevcut Kültür Bakanı’na bir mektup yazdık. Doğrudan onu ilgilendiren bir mesele ile ilgili olarak.

Şubat ayı sonunda gönderilen mektup, nasıl oldu ise Ankara’nın bir semtinden öteki semtine bunca zamandır ulaşamadı. Belki de Turizm Bakanına mektup yazmalıydık. O zaman ulaşır mıydı? Eğer muhatap sahici ise, her halükârda ulaşır. Nitekim mektubun metnini TYB sitesinde yayınladık, sosyal medyada paylaştık. (Bakanın acar basın danışmanları böyle kendilerini ilgilendiren şeyleri görmemiş olabilirler mi?)

Kültür veya Turizm Bakanı, istediği ünvanı seçebilir, bizim mektubumuzdan 15 gün sonra İstanbul’da Mısır apartımanında Mehmed Âkif’in vefat ettiği daireyi müze olarak açtı. Bizim mektubumuz da Mehmed Âkif’le ilgili başka bir müze ile ilgili idi: Taceddin Dergâhı!

İstiklâl Marşı’nın yazıldığı binayı müze kimliğinden yoksun bırakan Bakanlık, Mısır apartımanındaki daireyi müze olarak ayakta tutabilecek mi? Bu hususta derin tereddütlerimiz var.

Bu konuyu neden gündeme taşımak zorunda kaldık? Mektubu yazdığımız günden beri “cevap geldi mi?” sorusuna muhatab oluyoruz. Başlarda, “daha erken” cevabı veriyorduk. Aradan bir buçuk ay geçti. Artık bakanı mazur gösterecek cevabımız kalmadı!

Muhatap bulamayan mektubumuzu burada tekrar kamuoyuna açıklıyoruz.

Özeti bir cümledir: Taceddin Dergâhı müze kimliğinden yoksun bırakılmıştır, orijinal malzemesi Bakanlık tarafından iade edilmelidir!

 

Mehmed Âkif Araştırmaları Merkezi Başkanı Doğan’dan

Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a mektup:

“Taceddin Dergâhı’na ait müze malzemelerini iade edin.”

Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Mehmet Âkif Ersoy Araştırmaları Merkezi Başkanı D. Mehmet Doğan, İstiklâl Marşı’nın yazıldığı mekân olan Taceddin Dergâhı’nın orijinal müze malzemelerinden mahrum bırakıldığını ve Kültür Bakanlığı’nın başka bir biriminde bulunan malzemelerin en kısa zamanda gerçek mekânına iadesinin gerektiğini bir mektupla Kültür Bakanı’na hatırlattı.

Doğan, mektubunda, Taceddin Dergâhı’nın asli müze malzemelerinden yoksun bir halde, bazı plastik mankenlerle doldurulmuş olarak halkın ziyaretine açık tutulduğunu, İstiklâl Marşı’nın TBMM tarafından millî marşımız olarak kabul edilişinin yüzüncü yıldönümüne sayılı günler kala müzenin asli kimliğine kavuşturulması için böyle bir hatırlatma yapmayı gerekli gördüğünü belirtti.

*

Mehmed Âkif Merkezi Başkanı D. Mehmet Doğan’ın Kültür Bakanına konuyla ilgili mektubu:

 

Sayın

Mehmet Nuri Ersoy

Kültür Bakanı

2021 senesi, İstiklâl Marşı’nı millî marşımız olarak kabul eden Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından “İstiklâl Marşı Yılı” olarak ilan edildi. Yıl boyunca hem ülkemizde hem de devletimizin temsil edildiği ülkelerde çok sayıda faaliyet yapılacak. Elbette Kültür Bakanlığı’nın da bu yılı değerlendirecek çok sayıda faaliyete imza atacağından şüphe yoktur. Yüz yıldır değişmeyen millî mutabakat metnimiz üzerindeki ittifakımız böylece bir daha teyid edilecek, milletimiz bayrakla birlikte ses bayrağımız olan İstiklâl Marşı’nı ilk günkü heyecanı ile okuyacaktır.

Bu vesile ile İstiklâl Marşı’nın ortaya çıktığı, kaleme alındığı mekân, Taceddin Dergâhı da hatırlanacak ve yıl boyunca ülkemizin en çok ziyaret edilen yerlerinden biri olacaktır.

Tarih kitaplardan okunur, fakat tarihi mekânları görmek de tarih okumalarımızı zenginleştirir. Taceddin Dergâhı’nın Millî Mücadele sırasında İstiklâl Marşımızın şairini misafir etmesi, bu madden küçük fakat mâna olarak ölçülemeyecek değerde mekânı yaşatmamızı ve geleceğe taşımamızı gerektirmektedir.

Türkiye Yazarlar Birliği, Taceddin Dergâhı’nın ayakta kalmasını, korunmasını bir milli sorumluluk olarak kabullenmiş ve 1978’den beri gerekli uyarıları yaparak üstlendiği bu vazifeyi ifa etmiştir. Dergâh’ın 1974’ten beri “müze ev” olarak yaşatılması önce Hacettepe Üniversitesi tarafından üstlenilmiş, fakat üniversitenin asli işleri yanında bu konu ihmal edilmiştir. Bu süre içinde haraba yüz tutmuş yapının Diyanet Vakfı ve Kültür Bakanlığı tarafından onarılması TYB’nin teşebbüsleri ile mümkün olmuştur.

İki binli yıllarda yapının aslî sahibi Vakıflar Genel Müdürlüğü, binanın korunması, yaşatılması vazifesini kendisi üstlenmek istemiş, köklü bir onarımdan ve çevre düzenlemesinden sonra tekrar halkın ziyaretine açmıştır.

Bina Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne intikal ederken, Üniversite idaresi Taceddin Dergâhı’ndaki az sayıda orijinal müze malzemesini Vakıflar’a devretmek yerine Kültür Bakanlığı’nı vermek yolunu seçmiştir. Bugün Taceddin Dergâhı asli müze malzemelerinden yoksun bir halde, bazı plastik mankenlerle doldurulmuş olarak halkın ziyaretine açık tutulmaktadır.

Bu konu TYB tarafından çeşitli zeminlerde dile getirilmiş, daha önceki bazı bakanlar tarafından da yerine getirilmesi gereken bir sorumluluk olarak görülmüş, fakat bugüne kadar bir sonuca ulaştırılamamıştır.

Sayın Bakan,

İstiklâl Marşı’nın yüzüncü yılındayız, bu sene İstiklâl Marşı yılı. Bu yılın size yüklediği sorumluluklardan biri ve en mühimi Taceddin Dergâhı’na ait müze malzemesini aslî mekânına iade etmek olmalıdır.

Müze orijinal eşyası ve müze malzemeleri ile gerçek anlamda müze olur.

İstiklâl Marşı’nın TBMM tarafından millî marşımız olarak kabul edilişinin 100. Yıldönümüne, 12 Mart’a sayılı günler kalmıştır.

Taceddin Dergâhı Mehmed Âkif Müze evi sizin ilginizi beklemektedir.

İsminiz ve soyadınızın milli şairimizle aynılığının konuya alâkanızı artırmaya vesile olacağı düşüncesindeyiz.

Yıllardır sürüncemede olan bu konunun yakın zamanda çözülmesi ümidiyle, saygılar sunarım.

D. Mehmet Doğan
Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı
Mehmed Âkif Ersoy Araştırmaları Merkezi Başkanı
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.