22 Ekim 2025
  • İstanbul14°C
  • Ankara8°C
  • İzmir17°C
  • Konya8°C
  • Sakarya10°C
  • Şanlıurfa16°C
  • Trabzon12°C
  • Gaziantep12°C

ŞUBAT AYININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

M. Ali ABAKAY

Kış mevsiminin son ayında, son günleri yaşamaktayız. Özellikle arkadaşlar arasında şubata dair kimi yakıştırmalar malumdur:

-Doğum günümü dört senede bir kutlarım.

-Neden?

-29 Şubatta doğmuşum

Öğretmen, bir senenin 365 gün altı saat olduğunu açıklarken öğrenci bir türlü anlamazmış:

-Evladım, sen hangi gün doğdun?

-29 Şubat.

-Hah işte bu altı saat, bu artık günden kaynaklanıyor.

Bazen de arkadaşlarımıza randevu verirken muzipliğimiz tutar:

-Bu toplantıyı 30 Şubata erteleyelim. Anlaştık mı arkadaşlar?

İşin farkına varmayanlar, kabul eder, kendilerine bir espiri yapıldığını anladıklarında tebessümler belirir:

-Gelin bunu tatlıya bağlayın da bu toplantıyı başka bir güne bırakmayalım.

***

Bu ülkede şubat aylarında her sene yolların karla kaplı olması sebebiyle hastahanelere  yolu düşmeyen hastalar çoğunluktadır. Bundan dolayı Sağlık Bakanlığı acil durumlarda sağlığa verdiği önemi, helikopterle taşınan yolu kapalı köylerdeki hastaları, kendisine zaman zaman malzeme yapmaktan çekinmez. Bazen askerî helikopterlerin de bu meseleye eşlik ettiği görülür. Amaç, vatandaşa verilen önemi, bilinçaltında kendinse yaraşır biçimde yer edinmesini sağlamak.

***

Şubat sonunda havaların biraz yumuşadığını belirtebiliriz, kıyıdan uzak kara ikliminin kendisini gösterdiği Doğu’da, Güneydoğu’da. Ne yazık ki şubat bitimine doğru havaların birbirini tutmadığını biliriz, çoğunlukla. “Kar” denilir yağmur yağar, yağmur beklenir kar, “Ben geldim.” der. Bunun için şubat ayına, “Ne yapacağı belli olmayan”, “Delidolu” manasında “Sıbatokâ dinik” denir, bizim coğrafyamızda. Mart ayı dert ayı ve kazma kürek yaktıran ay iken, bizde şubat, ne idüğü belürsüz ay bilinir, çoğunlukla.

***

Özellikle bizde hatıralarda taze duran bir şubat güzellemesi de 28 Şubat Mantığı’dır. Hani, bin senedir kardeşçe yaşadığımız bu toraklar üzerinde bin sene süreceği bildirilen ve on seneyi bulmadan kâğıd paçavrasına dönen kimi hususiyetler.

Şair, “Günahlar el ele tutuşmuş halaya kurulmuş/ Baş günahımın elinde bir mendil” dediği cinsten bir tablo. Dün şubat ayının soğuğunda meydanlara dökülmek istenenlere verilen mesaja imza atanlar, bugün ehlileştirilmiş biçimde tekrar gündeme getiriliyor.

Kiminin STK kiminin STÖ dediği sivil toplum anlayışlarının tek bir dilden avazı kesilmeyecek tarzda İtalyan Luciano pavarotti’yi geride bırakacak tarzda seslerinin kalitesini pazara koyduğu o yürüyüşler de şubat ayında yapılmıştı.

Kimin elinin kimin cebinde olduğunu bilenler, çaresizliğin verdiği boynu büküklükle balans ayarlarının ancak otomobillere, karayolu araçlarına yapıldığını bile bile topluma hizaya gel demek olan bu ayarlara cevaz verenleri halen de affetmiş değil, onların insanımıza, ülkeye verdiği zararları tam açıklayabilmiş olmaktan uzaktır.

Kendilerince toplumun üstünde bir statüye sahip oldukları vehmine kapılmış olanların emrine amade olan medya üzerindeki salmış oldukları korku, estirdikleri terör halen dinmiş değil.

***

“Şubat” denince baharın dönüşü ve mart ile gelen değişim akla gelir, tabiat döngüsünde. Arzuluyor ve bekliyoruz ki şubat aylarında dün mazlum hale getirilenlere, uğradıkları haksızlığın tescil edilerek, onları insan arasına çıkmayacak iftiralarla karalayanlar adalet önüne çıkarılsın ve buna çanak tutanlar da gereken cezaya çarptırılsın. Kendilerinin kandırıldığını belirtenler de vardır, muhakkak medya içinde.

Ali Şahinlerin, Fatma Gündüzlerin eksik olmadığı şubat darbesini hazırlayan dönemde masada duran bir içki bardağı üzerine iki saatlik televizyon muhabbeti yapanlar da bunu yaptırtanlar da dersini alır da “Şubat” denildiği zaman, bu acılar bir daha hatırlanmaz.

Hem bu şubat tantanasına bulaşanların kimisine halen soru sorulmuş değildir. Sahi bu şubatın son gününde hala birileri bir bilen arıyor mu? Bizim “Bir bilen” dediklerimiz, çok ketum oluyor, bir şey olmamış gibi davranıyor. O’na şubat ile ilgili soranlar oldu mu?

***

Şubat ayıyla ilgili aslında yazılacak çok şey var, ortaya çıkacak belgeler okundukça. Şair, bu millete bir daha İstiklâl Marşı’nın yazdırılmasına gönlünün razı olmadığını belirtmişti, ölüm döşeğinde. Biz de bu millete bir daha şubat korkularını yaşatacak olanların insanlıktan çıkarılmasını teklif diyoruz. Çünkü bu millet, bu denlî aşağılanmaya esaret yıllarında bile uğramamıştı.

***

İnsanı üzen bu şubatçı takıma destek verenlerin şimdi halen STK adı altında faaliyet göstermeleridir. Geçende katıldığımız bir toplantıda kimilerinin “Anayasa Platformu” adı altında yeni anayasa için faaliyet içinde olduklarını öğrenmemizdi. Şubatçıların bir bölümü  şubat ayında Yeni Anayasa Oluşturma Platformu’nda görünüyor. Böylesi tesadüfler her zaman görülmez. “Hem nalına hem mıhına” denilen bu durum, ağlanacak halimize gülmenin işaretidir, Sevgili Dostlar.

Odaların Anayasa ile ilişkileri ne denli uyumluluk gösterir? Dün”Tu kaka!..” dediğini bu gün el üstünde tutma anlayışına ne denilebilir? Denilecek ne ise bilmekteyiz de burası yeri değil. Çünkü doğruyu her yerde söylemek yanlışlığa davetiye manasını taşır.

***

Şubat Ayı'nda ismini tarihe böylesine yazdıranlar kolay kolay unutulmuyor. Bu millet, her dem denildiği gibi kendisine yapılanları unutmaz. Unutsaydı, şimdi hali başka bir hal olurdu. Demek unutmmış.

Peki gazetelerinde manşet üstüne manşet atanlar hatırlanıyor mu?

Televizyon kanallarında akan programların zihinleri dumura uğratan psikolojik baskıları unutulmuş mu?

Karpuzcudan Şeyh icad edenler, konsomatristen mağdure ortaya çıkartanlar hatırlanıyor mu?

Şubat Ayı'nda oldu, tüm olan bu şeyler.

Olanları, yaptıranları ve ezilenleri unutmak, insanın kendisini reddetmesidir.

Bunlar bir şubat ayında oldu.

Her 28 Şubat, acılarla hatırlanan bir gündür, 365 Gün altı saat içinde.

Kendi adamlarını alkışatan eller, dün demokrasiden yanaydı, insan haklarından yanaydı, evrensel değerlere iman etmişti. Bu gün bakmaktayız ki onlar için bu ülkede yaşama hakkı var ve onlar tüm yaptıklarına rağmen, eşit haklara sahip birer vatandaş olarak yaşamaktadır.

Bu yazı, değişik duygularla 27 Şubatta yazıldı.

Bu ülkenin medyasında 28 Şubatta günah çıkarma seanslarında iki yüzlüler görünecek ve yeni rollerine soyunacak.

Ben 28 Şubatta hiçbir gazeteyi almayacağım, bayiiden.

Açıkçası bugün gazete okumayacağım.

Çünkü son bir kaç senedir günah çıkartamanın İslam'da olmadığını bilmeyenler, Allah'a yalvaracaklarına, günahlarının af edilmesini isteyeceklerine kendileri gibi kul olanlara yalvarır oldu.

Ben bu yüzden 28 şubatta gazete almayacağım.

Bu millete gözyaşı döktürenler, kan kusturanlar, değerleri ile alay edenler, ettirenler hala demokratlık taslıyor, insan hakları sakızını çiğniyor, şakşakçılara sahip, dediğim dedik havasında.

Ben, onları sevmediğimi söylemesem de yazdıklarımda onlara değer verdiğimi ifade etmekten uzağım.

Bu nedenle 28 şubatta hiçbir gazete almayacağım ve televizyon programlarında bana hakaret üstüne hakarete memur edilenlerin itiraflarını da televizyon seyretmediğim için duymayacağım, görmeyeceğim.

***

-Ustam, bu şubat ayı 29 oluyor 28 oluyor. İşin ortasını bulup 27 yaparsak olmaz mı?

-Evladım, 12 Eylül'ü unutmak için bir şeyler yapmaya çalıştık. Olmadı. Bırak bu tarih, bazı şeylerin hatırlanması için ibret-i âlem olsun.

-Ustam, kararınız kesin mi?

-Ya evladım, başıma iş açma. Otur oturduğun yerde. Bak ne güzel sorgulanıyor yaptıkları. Yarın tam tersi durum ortaya çıkarsa korkum var.

-Deme usta.. Şimdi yazdıklarım ne olacak?

-Onu da sen düşün. Nihayetinde demokratik, adil, laik, insanların eşit olduğu bir anayasanın teminatı altında herkes düşüncesini, duygusunu korkusuzca açıklama hakkına sahiptir.

-Ustam, bu kaçıncı madde idi?

-Vallah evladım, ikide bir değiştiriyorlar. En son bildiğim kadarıyla ilk beş madde içinde yer alıyordu.

 

 

27.02.2012 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.