08 Kasım 2025
  • İstanbul16°C
  • Ankara13°C
  • İzmir15°C
  • Konya13°C
  • Sakarya14°C
  • Şanlıurfa20°C
  • Trabzon17°C
  • Gaziantep15°C

SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN'DEN: MÜSLÜMAN ANTİ-KAPİTALİSTLER(1)

İnsanbilimler dünyasında, tarihsel sürekliliğe dikkat çekenler azımsanmayacak kadar çoktur. Kanımca süreklilikler en karşıt gözükenler arasında bile işliyor.

Süleyman Seyfi Öğün'den: Müslüman anti-kapitalistler(1)

Bu grubun marjinal olduğunu söyleyip 'cirmi kadar yer yakarlar' diye geçiştirenler olmuştur. Onun hesâbına giremeyiz. Burada tartışmaya değer olan husus, sözkonusu grubun varlığının , modernliğin seküler abartılarının gölgelediği bir tarihsel hakikati düşündürmesi ve Türkiye'deki kamuoyunun önüne koymasıydı. Teoloji ile siyâset ne yaparsak yapalım ayrışmıyor. Bu bağa, Carl Schmitt çok öncesinde işaret etmişti. Kadim teolojileri aşma iddiasındaki modern seküler ideolojilerin bütün yaptığı, geleneksel teolojilerin kodlarını başka malzemelerle doldurup tarihsel panteizmlere dönüştürmeye çalışmak oldu. Kısacası, tıpkı giriş cümlelerinde ortaya konulduğu gibi modernlik seküler iddialı bir teolojik yorum olarak kaldı. Bu kopuşu en fazla işleyen akımlardan birisi 'sol' oldu. Gâlîba, kopma noktası da, Engels'in romantik sosyalizm ile bilimsel sosyalizm arasında yaptığı keskin ayrımdır. Bundan sonra,sol dindarlardan; dindarlar da soldan soğudular. Kaldı ki, sol-sağ ayırımı, bizzat bu soğumanın ürünüdür. Peki kopuşun ardından ne olmuştur? Bir kere sol, kitleler üzerindeki inandırıcılığını sağlayamamıştır. Gramsci'nin belli bir perspektiften gördüğü sekülerliliğin teolojik dünyasının kısırlığı ve ikna kapasitesinin sınırlılığıydı. Hapishane'de sorguladığı husus , Komünist Parti'nin bütün çabalarına rağmen İtalyan İşçi Sınıfının hala neden Kilise'ye gittiğiydi. Solculaşan sosyalizmin tıkandığı nokta da budur.

Modern sağcılık, tıpkı solculuk gibi sözkonusu kopukluğun doğurduğu boşlukta nemalandı. Dindarların dünyası hızla sağcılık tarafından kontrol edilir hale geldi. Sağ'ın karanlık sicili ise malûm. Yaşanan dünyaya hiçbir doğru düzgün tahlil getiremeyen, tarih felsefesi ve sosyolojik metodu olmayan , Soğuk Savaş'ın rüzgârlarıyla taşra korkularını büyütüp saldırganlaştıran berbat bir sicildir bu.

Geç modern dünyada sağ çatladı. Sermayenin yeni yapılanmasıyla yıldızını barıştıran patriçi dindarlar, bürokrasi tecrübesi olan eski sağ kadroların da desteğini alarak, farklı adlandırmalarla da olsa Yeni-Sağ'da yeniden bir araya geldiler. Onlara etkili bir kitle desteği de geliyor. Ayna olsun; Lâtin Amerika'daki manzaralar tamda buraya oturuyor. Lâtin Amerika'da ister ordu destekli olsun, isterse olmasın; 1970-2000 arasında hüküm süren kriz dönemleri iktidarları böyledir. Pinochet'nin bile Kilise aracılığıyla yönlendirilen azımsanmayacak bir kitle desteği vardı. Ama dünya aynı coğrafyada -sağcılığından arınan, ama aynı zamanda da solculaşmayan, Sosyal Hristiyanlık ya da Liberal İlâhiyat adındaki başka bir hareketin- varlığını da öğrendi. Che Guevera'yı bağrına basmayan Lâtin Amerika halkları bu harekette yeni bir kimlik buluyor. 2000'li yıllarda bu hareketlerin çok etkili siyâsal sonuçları da doğdu. Chavez, Morales vd'leri bu destekle iktidara geldi.

1Mayıs'da sahneye çıkan bu bir avuç insan, kuru kuruya teoloji, ya da kuru kuruya ideolojinin karın doyurmadığını bilen, Proudhon'u Ali Şeriati üzerinden okuyan bir noktadan hareket ediyor. Bu hareketin başka bazı özelliklerine ve sorunlarına dair düşüncelerimi sonraki yazıda dile getireceğim.

Bu da nihayetinde tutmadı. Geç modernliğin hal-i hazırında bunun emarelerinden geçilmiyor.

07.05.2012 Yeni Şafak

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.