- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
08 Kasım 2025- İstanbul20°C▼
- Ankara20°C
- İzmir22°C
- Konya20°C
- Sakarya21°C
- Şanlıurfa27°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep23°C
TARKAN ZENGİN YAZDI: TÜRKİYE SENDİKALARININ ULUSLARARASI RAPORLARA AKTARDIĞI 'BİLGİ'
Türkiye ile ilgili yargılar veriyor. Benzer bir durum sendikacılık alanında da yaşanıyor. Darbe teşebbüsü ve KCK ilişkisi iddiasıyla tutuklananlar için "muhalifler ve aydınlar tutuklanıyor" kampanyası sendikal alanda da yürütülüyor.

YANLIŞ VE ÇARPITMALARLA DOLU RAPORLAR İMAJIMIZI ZEDELİYOR
Yurtdışında sendika uzmanı dostlarımızın gönderdiği kimi zaman da bizzat şahit olduğumuz birçok rapordan bazı alıntıları dikkatinize sunmak istiyorum. KESK ve bağlı sendikalarının yurtdışında sendikalara verdiği raporların biri şöyle başlıyor: "Daha önceleri de bildirdiğimiz üzere ülkemizde insan hakları, örgütlenme özgürlüğü ve sendikal faaliyetler üzerinde sürekli baskı ve saldırılar yaşanmaktadır. Toplumsal muhalefete tahammülsüz mevcut siyasal iktidarın uluslararası kamuoyuna yönelik 'Türkiye demokratikleşiyor' söylemlerine rağmen maalesef ki azalmak bir yana artarak devam etmektedir". Aynı metinde bir başka paragrafta da "AKP iktidarı kendisine muhalif bütün toplumsal kesimlere yönelik sürdürdüğü gözaltı, tutuklama ve saldırılarla aralarında sendikalarımız üye ve yöneticilerinin de olduğu birçok sendikacı, insan hakları savunucusu, siyasî parti temsilcisi, seçilmiş belediye başkanı, aydın, akademisyen hatta avukatlara varan tutuklamalar gerçekleştirmiştir." denmektedir. Darbecilerin yargılanmasından rahatsız olan kesimlerce yürütülen kampanyada kullanılan aynı sözler KCK tutukluları için de söyleniyor. Raporun ilerleyen bölümlerinde ülkemizde "anti-demokratik, baskıcı ve despotik bir yönetim oluşturulmak istendiği" belirtilmektedir. Bu ülkede çocuk, genç ve sivil demeden kendileri gibi düşünmeyenleri şehit eden terör sorunu var. PKK terör örgütünün halka baskılarına ve şiddet kullanmasına yönelik ses çıkarmayanlar, millete silahla baskı kurmayı, sivillerin şehit edilmesini despotik ve anti-demokratik bulmuyorlar mı? Sonuç olarak uluslararası sendikalardan ne istendiği metnin son paragrafında şu şekilde ifade ediliyor: "Bu baskı ve saldırılar karşısında daha güçlü durabilmemiz için siz ve sizin ilişkide olduğunuz uluslararası kurum ve kuruluşların etkili ve sürekli desteğine ihtiyaç duymaktayız." Bu raporlarda somut bilgi ve belgeler yer almamasına rağmen uluslararası sendikal kuruluşlar ülkemizi uyaran mektuplar göndermektedir.
Bir başka raporda ise ülkemizde kadın sendikacıların hükümete muhalif oldukları için tutuklandığı yazıyor. Raporda "AKP hükümeti kadına yönelik dinci, kadını ötekileştiren bakışa sahiptir. Başbakan Erdoğan, ücretli doğum izni hakkının birçok çalışma alanında olmadığı ülkemizde 'her kadın üç çocuk doğurmalı, kadın-erkek eşit değildir' demektedir. Hükümet sözcüleri kadınların işsizliğe neden olduğunu söylemektedir" ifadeleri yer alıyor. Raporun devamında ise "özellikle Kürt kadın sendikacıların AKP'nin dinci politikalarına karşı çıktığı ve hükümet politikalarına karşı çıktığı için tutuklandığı" ifade edilmektedir. Tutuklanan kadın sendikacıların KCK ile ilişkileri olduğu iddiasıyla tutuklandığı medyaya yansımasına rağmen yukarıdaki gerekçeler kullanılmaktadır.
Raporun son bölümünde ise "Başbakan'ın her kadından 5 çocuk yapmasını istediği dönemde buna karşı olan kadın sendikacıların tutuklanması, sindirme politikasıdır." denmektedir. Başbakan'ın "5 çocuk yapın" sözüne karşı gelen kadın sendikacılar bu nedenle tutuklanmışlar! Bu söze ne demek gerekir bilemiyorum. Çalışanların sorunlarına yönelik önerilerden daha çok örgütlerin taleplerini dile getirmek sendikal faaliyet değildir. Yanlışlarını uluslararası platformlarda söyleyenlere de mahalle baskısı uygulanarak sendikacıların tutuklanmasını savunan insanlar demek karalama kampanyasının bir başka taktiğidir. Yakın zamanda yabancı sendika uzmanı dostum ülkemizden bir sendikanın gönderdiği çalışma raporunu yolladı. Raporda çarpıtılmış birçok bilgi var. Mesela asgari ücretin eşi çalışmayan evli bir işçi için 780 TL olduğu ülkemizde, ortalama 1100 TL alan 4-C'lilerin 600 TL aldığı yazmakta. Verilen ücret kesinlikle yetersizdir. Ancak yetersizliği ifade etmek ayrı, bilerek yanlış bilgi vermek ayrı. Çalışma hayatıyla ilgili bir raporda "Referandum sonrası Anayasa Mahkemesi ile HSYK siyasî iradeye bağlandı" denmektedir. Çalışma hayatı raporu içinde HSYK'nın yapısı eleştirilmektedir.Uluslararası sendikal kuruluşlar kendilerini siyasî amaçlarına alet eden sendikaları iyi tanımalılar ve raporlardaki bilgileri araştırarak doğruluğunu teyit etmeliler. Çünkü yanlış bilgilerin doğrularını ifade edenlere karşı müthiş bir baskı uygulanıyor.
Birçok kanaldan gönderilen raporların ortak noktası ise darbe teşebbüsü ve KCK ilişkisi iddiasıyla tutuklananlar için yurtiçinde ve yurtdışında kullandıkları şu ifadeleri içeriyor: "Ülke otokratikleşiyor, muhalefet edenler hapse atılıyor, sendikacılar ve aydınlar tutuklanıyor ve ülke faşist bir sisteme doğru gidiyor." Ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde yanlış bilgi ve raporlarla ülkemizi şikâyet etme özgürlüğünüz varken, yalanlarınızı ortaya koyanlara "yandaş" ve "AKP'li" yaftası vurarak onlara mahalle baskısı uygulama özgürlüğünüz varken, doğruları söyleyenlere sendikacıların tutuklanmasını savunan insanlar diyerek baskı uygularken, darbecilerin yargılanmasını sağlayan referandumda hayır deme özgürlüğünüzü bile kullanırken, "muhalefet edenler hapse atılıyor, sendikacılar ve aydınlar tutuklanıyor ve ülke faşist bir sisteme doğru gidiyor" demekte ne kadar haklısınız?
23.05.2012 Zaman
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.