09 Kasım 2025
  • İstanbul16°C
  • Ankara5°C
  • İzmir15°C
  • Konya4°C
  • Sakarya11°C
  • Şanlıurfa15°C
  • Trabzon16°C
  • Gaziantep8°C

TOKTAMIŞ ATEŞ'TEN: YUNANİSTAN'IN SORUNU

Birkaç yıl önce Makedonya ve Arnavutluk'taki okulları ziyaret etmek üzere birkaç arkadaşla birlikte karayoluyla Yunanistan'ı daha doğrusu Batı Trakya'yı geçmiştik. Batı Trakya deyip de geçmeyin.

Toktamış Ateş'ten: Yunanistan'ın sorunu



Doğrusu ben bunun tanığıyım. Zira kendim geçmesem bile; daha önceleri Batı Trakya'da karayoluyla seyahat edenler yolların perişanlığını anlata anlata bitiremezlerdi. Anlaşılan bedava bulununca "artık oralara da bir şeyler yapılsın" denilmiş. 

Kısa bir süre sonra; aynı bölgeye bu kez yalnız yaptığım bir seyahatte konuştuğum insanlar (özellikle Dedeağaçlılar-Alexandrapolis) hemen tüm altyapı yatırımlarının bu fonlarla karşılandığını anlatmışlardı. Bu ikinci seyahatim tam bir mizah hikâyesidir. Almanya'da bir toplantıya katılmak üzere şoförümle birlikte yola çıkmıştık. Karayolundan gideceğimiz için yol boyunca tüm ülkelerde rahat etmek amacıyla Schengen vizelerimizi de almıştık. Fakat Bulgaristan lacivert pasaportlu şoförümün vizesini geçerli sayarken; yeşil pasaportlu olduğum için benim Schengen'imi geçersiz saydı. (Akla ziyan bir şey ama gerçek.) Eskiden sınırda transit vize yaparlardı onu da kaldırmışlar. Maksat işkence... 

Biz de Kapıkule'den dönerek Yunanistan'a girdik. Ama geç kalmıştık. Dedeağaç'ta bir balık yiyerek geri döndük. 

Komşu'nun gücü ve bunu yitirmesi

Doğal kaynaklar açısından oldukça zayıf olan Yunanistan'ın çok ciddi bir üretimi de yoktu. Fakat yurtdışından aktarılan kaynaklar (özellikle denizcilik) ve turizm gelirleriyle ayakta duran ve yüksek refah sağlayan bir ekonomiye sahipti. Ve AB'ye girene dek Yunan halkının çok tembel olduğu da pek söylenemezdi. Her ne kadar biraz da ikliminin etkisiyle indirimli (!) bir mesai düzenleri var idiyse de; turizme dayanan bir ekonomi açısından bunun fazla sakıncası yoktu. Fakat Yunan halkının refah düzeyi biraz da AB kaynaklarıyla yükselince ortaya ciddi bazı sorunlar çıktı. 

Her şeyden önce Yunan turizm sektörü "yorulmuştu." Önerileri "müşteri memnuniyeti" ve "iyi hizmet" ilkelerine dayanan Yunan turizmcileri; hizmet etmekten ziyade "kendilerine hizmet edilmesi"beklentisi içine girmişlerdi. Ve doğal olarak bu beklentileri Yunan halkının borçlarını üstlenmeleri istenen AB üyesi ülkeleri ve özellikle Almanya'yı rahatsız ediyordu. 

Yunanistan'ın kredi ve bağışa en çok gereksinim duyduğu bir dönemde; Almanya'da siyasetçi, ekonomist ve aydınların yayınladıkları bir bildiriyi anımsıyorum. "Biz çok çalışıyor ve bu sayede refahı yakalıyoruz. Bunu çalışmamayı erdem haline getirmiş Yunanistan halkıyla neden paylaşalım"diyorlardı. Galiba pek de haksız sayılmazlar. Fakat "sistem çökmesin" diye bağırlarına taş basıyorlar... 

Şimdi ne olacak?

Euro buhranı salt Yunanistan'ı ilgilendirmiyor. Bir zamanlar "mucize" olarak isimlendirdikleri İrlanda'da da, İtalya'da da, İspanya'da da ve diğer bazı Euro ülkelerinde aynı buhranın izlerini görüyoruz. Tabii bu durumda Yunanistan'ın turizm gelirleri de azalıyor. 

İstedikleri kadar sokakları ateşe versinler; Yunan halkı kendilerine sunulan "acı reçete"nin gereğini yerine getirecektir. Zira aksi takdirde çok daha ciddi tehlikeler söz konusudur. Ancak tüm bu önlemler geçici önlemlerdir. Aslolan Yunan ekonomisinin üretime geçmesinin yollarını bulmasıdır. Zira üretmeyen bir ekonomi; eninde sonunda "duvara vurur..."

21.02.2012 Bugün

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.