31 Ekim 2025
  • İstanbul18°C
  • Ankara18°C
  • İzmir21°C
  • Konya21°C
  • Sakarya22°C
  • Şanlıurfa26°C
  • Trabzon18°C
  • Gaziantep25°C

TYB SAKARYA ŞUBESİ OKUR-YAZAR SÖYLEŞİLERİNDE MUSTAFA TURAN'I KONUK ETTİ.

TYB Sakarya Şubesi Düşeyazmak okur- yazar söyleşilerinde Yazar Mustafa Turan’ı konuk etti. Cihan Hakimiyetine Giden Yol, Tarih Boyunca Babaların Çocuklarına Öğütleri, Güldüren ve Düşündüren Tarih, Destanlaşan Çanakkale, Sultan II.

TYB Sakarya Şubesi Okur-Yazar Söyleşilerinde Mustafa Turan'ı Konuk Etti.


Nitekim yıllar sonra kaleme aldığım Timaş yayınlarından çıkan ve yeni baskılar yapan, “Tarih Boyunca Babaların Çocuklarına Öğütleri” adlı eser, belki de bilinç altında yer etmiş bu duyguların bir tezahürüydü.
Benim için, varlığımın bir parçası olan kitapların yazarlarına olan ilgim ve hayranlığım da epeyce artmıştı bu arada. Bu yazarlar, çok büyük insan olmalılar. Onlar büyük şehirlerde yaşarlar, ulaşmak çok zor olmalı diyordum. Bir gün okulun bahçesinde gördüğüm Türkçe öğretmenim Ruknettin Avcı Bey’in yanına koştum ve karşısında durarak yekten : “Hocam, ben de yazar olabilir miyim?” deyiverdim. Biraz da tebessümle mânâlı mânâlı yüzüme bakıyordu öğretmenim. Benim ise kalbim neredeyse yerinden fırlayacakmışçasına güm güm atmaktaydı. Çünkü “olamazsın” der diye ödüm patlıyordu . Babacan bir tavırla ellerini omzuma atan öğretmenim, beni şefkatle kendisine çektikten sonra, bir yandan başımı okşarken, bir yandan da : “Evet olursun Mustafa Turan. Hem de iyi bir yazar olursun. Ama bir şartla” diyordu. Heyecanla o şartın ne olduğunu sorunca da : “Önce çok okumalısın yavrum , hem de çook. Çünkü okumadan yazar olunmaz” cevabını almıştım. Teşekkür ettim. Artık, istediğim o umutlu cevabı almanın mutluluğu içindeydim.
Bursa’da lise okurken şehirdeki konferansları, panelleri ve kültürel faaliyetleri hiç kaçırmıyordum. Şehir kütüphaneleri ve kitapçılar en çok uğradığım mekânlar olmuştu. Okul kütüphanesinin müdavimlerinden biriydim. Artık kitaplara aşık olurcasına tutulmuştum. Sanki bir güç beni büyüleyip kitaplara tutsak etmişti.
Üniversite tahsilim boyunca, beni arayanlar için Fakülteden sonraki ikinci adresim, Üniversite ve Fakülte kütüphaneleri ile birlikte, Beyazıt, Süleymaniye, Atıf Efendi, Ragıp Paşa ve Edirnekapı Millet kütüphaneleriydi. Beyaz Saray, Sahaflar ve Cağaloğlu kitap vitrinleri de üçüncü adresimdi. Kitaplardan başka hiç bir şeyi gözüm görmüyordu.             
Tahsil hayatımın üç tarihi şehir olan ve üçü de Osmanlıya başkentlik yapan, Bilecik, Bursa ve İstanbul’da geçmesi benim için tarifi imkânsız bir bahtiyarlıktı.
Türkiye’nin diğer ucunda genç ve idealist bir öğretmendim artık. Derslere her akşam saatlerce kaynaklardan enine boyuna hazırlanıyor, elde ettiğim birikimi eskileriyle sentezleştirerek ertesi gün öğrencilerimle paylaşıyordum.
Kitap okuma gayretim, öğretmenliğimde de devam ediyordu. Bir yandan da Milli Eğitim, Türk Edebiyatı, Seviye, Kümbet, Diyanet, Ana Kültür Sanat, Erciyes, Ozan gibi dergiler ile bazı gazetelerde yazıyordum. O sıralarda, bir gazete ya da dergide yazı ve şiirimizin çıkması, bizi ziyadesiyle mutlu etmeye yeterdi. O gün nereden bilebilirdim ki, bir gün gelecek seçkin bir grup arkadaşla “Irmak Kültür Sanat Dergisi”’ adında bir dergi çıkarıp yazı işlerini deruhte edeceğimi. Ve yine nereden bilebilirdim ki, kısa adı İLESAM olan Türkiye İlim ve Edebiyat Eserleri Meslek Birliği ve Türkiye Yazarlar Birliği gibi seçkin kuruluşların bir üyesi olacağımı, Türkiye genelinde yapılan yarışmalarda dereceler elde edeceğimi ve “Yılın Edebiyat Sanatcısı” ödülü gibi onurlu bir ödüle sahibi olacağımı.
Ve artık 1990’lı yıllarda ilk kitabım “Temel Sorunların Analizi” adıyla çıkmış, böylece çocukluğumdan beri kurduğum hayallerim gerçekleşmişti. Şairler ve yazarlar derneği genel Başkanı merhum Göktürk Mehmet UYTUN örnek kitabı Ankara’dan kalkıp görev yaptığım Bolu’ya getirmiş ve mutluluğu bizimle paylaşmıştı.
Adeta ilk çocuğun doğuşu gibi, tarifi imkânsız bir duyguydu bu. Çok arzu ettiği oyuncağına kavuşan çocukların sevincindeki halet-i ruhiye içinde, bağrıma basmıştım ilk kitabımı.
Sonra da çantama 20 kadar kitap koyup İstanbul’un yolunu tutmuş ve Cağaloğlu’ ndaki kitapçılardan başlamıştım dolaşmaya. “Ben de bir kitap yazdım vitrininize koyar mısınız?” diyordum lakin, uğradığım hiçbir kitapçı benimle ilgilenmiyordu. Beyazıt’a çıktığımda aynı manzara yine devam ediyordu. Beyaz Saray’a geçtiğimde de durum değişmemişti. O gün uğradığım bütün kitapçılardan eli boş dönmüş ve kitaplarım çantamda kalmıştı. Dönüşte Eminönü’nde bindiğim Kadıköy vapurunun bir köşesinde üzgün otururken, dokunsanız ağlayacak haldeydim. İşte o dakikalarda kendi kendime :”Daha çok çalışmam gerek” demiş ve devam etmiştim: “Öyle bir gün gelecek ki siz benim kitaplarımı vitrinlerinize koyacaksınız. Ben de onları seyretmeye geleceğim.” Artık o hedefe ulaşma azmiyle hiç durmadan çalışıyor, çalışıyordum.
Sonraki yıllarda Şafak Sökerken, Cihan Hakimiyetine Giden Yol, Serzeniş, Tarih Boyunca Babaların Çocuklarına Öğütleri, Güldüren ve Düşündüren Tarih, Destanlaşan Çanakkale, Tarih Anekdotları, Başarıya Uzanan Köprü, Evinizdeki Okul, Sultan II. Abdül Hamit Han ve Yavuz Padişah Sultan Selim Şah, Okuyan Türkiye İçin Kitap ve Atatürk, Bir Tarihçi Gözüyle Haccı Yaşamak gibi kitaplarım bir birini kovaladı ve kitapçı vitrinlerinde yer almaya başladı. Meşhur yayınevlerinden çıkan kitaplarımdan, baskıları yüz binleri aşanlar oldu. Sadece yurt içinde değil, kitaplarım yurt dışında da okunan kitaplar arasına girdi.
Artık yıllar önce küçük bir çocukken kurduğum düşler gerçek olmuştu. O dağ başındaki ücra köyden de, çobanlıktan da kitaplar sayesinde kurtulmuştum. Ama yıllar var ki, hiç unutamadım o çocuksu düşlerimi. Şimdi ne zaman Bursa’nın Tophane’sinden, İstanbul’un Çamlıca’sından, Sakarya’nın Beşköprü’sünden akşam üstleri şehrin ışıklarına baksam, hep o çocukluk günlerimi ve kurduğum düşleri hatırlıyorum.
Bu gün hâlâ aynı duyguları taptaze yaşıyorum hafızamda. İşte hayalini kurduğum medeniyet… Artık çok uzaklarda değil burada, yanı başımda… Şimdi ise hamd ve şükretme makamındayım. Rahmetli babam:”Evlat! Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz” demişti ve ben kulağıma küpe olan bu sözün doğruluğunu yaşamıştım adım adım. Eve t, beni çobanlıktan yazarlığa getiren faktör, çok kitap okuma fiilim olmuştu. Zaten Yazar Fahri Tuna da öyle diyordu: “Okuyan kurtulur, okuyan kurtarır.”

Program dinleyicilerin kitap, okur- yazarlık üzerine sorularıyla son buldu.

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.