- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
ÜÇ MEŞHUR, ÜÇ AYRI ZAMAN, AYNI HİKAYE
Mehmed Serhan Tayşi merhum, ömrünün son demlerinde Nasreddin Hoca’nın fıkralarını tasavvufi bir şekilde yorumlayıp yazıyormuş. Ömer Faruk Deliktaş, onun aktardığı bir anekdottan bahsediyor.
06 Ağustos 2015 Perşembe 15:04
Latifeleri dilden dile dolaşan Nasreddin Hocamız vardır bizim. Sadece ülkemizde değil başka diyarlara kadar şanı şöhreti yayılır ve kıyamete dek de hiç bitmeyecek nükteleri, latifeleri ile insanı güldürmekle beraber düşündürür. Kuru gürültü değildir onun latifeleri… Adı üstünde bir hocadır, koca Nasreddin Efendi. Her sözünde bir hikmet, her hareketinde bir güzellik mevcuttur.
Talebesi olmakla müşerref olduğum lakin her insan gibi onun da kıymetini vefatıyla anladığım, SeyyidMehmed Serhan Tayşi Hocamın saadethanesine son gidişlerimde de mevzubahs olmuştu ki Nasreddin Hoca’nın fıkralarını tasavvufi bir şekilde yorumlayıp yazdığını söylemiş ve “bitirdiğimde sen bilgisayara geçirir yayınlarsın inşallah” diyerek bendesini şereflendirmişti. Maalesef ömrü vefa etmemiş ve kitapta hedeflediği merhaleye ulaşamadan inşallah cemâl-i bâ kemâli seyre çıkmıştır. Kıymetli eşi, validemize durumu söylediğimizde bizlere eseri teslim eylediler. Yazmaya başladım ve yazdıkça yeni yeni âlemlere daldığımı farkettim. Hiç duymadığım bilgiler işitmeye, oradan oraya akmaya başladığımı hissettim. İşte bu metin arasında bir anekdot var ki halkımızın muhayyilesinin ne kadar geniş, ama hiç de fuzuli şeyleri barındırmayıp, kendi kendine ibretler alacağı binlerce hikaye üretebildiklerini bir kez daha gösterdi. Bu hikayede dört isim var. Bunlardan ilki Şeyh Baba Şüca-i Kirmani hazretleri.
“Sana da kıyamete kadar gülsünler”
Anadolu'yu mayalayan, toprağına irfan katan maneviyat erleri vardır. Ve haklarında birçok hikayeler, menkıbeler anlatılır. Anlatılır ki yaşayanlar ders alsınlar, büyüklerini saysınlar. Anadolu'ya maya çalan velilerden Şeyh Şüca hazretleri’ne 3 mürid yakıştırılmıştır. Bunlar Enel’l Hak izharı ile başı kesilenHallac-ı Mansur, derisi yüzülen Seyyid Nesimî ve halen bizi güldüren Nasreddin Hoca. İşte bu yakıştırma hikayeyi aktaran Mehmed Serhan Tayşi hocamdan toparlayıcı değişikliklerle fakat anekdotu bozmadan aktarıyorum:
Halk muhayyilesinin bir araya getirdiği üç ayrı zamanda yaşamış üç kişi, Hüseyin İbn Mansur, Seyyid Nesimî ve Nasreddin Hoca, birlikte devrin şeyhlerinden Şeyh Baba Şücâ-i Kirmanî (v. H.300)’nin talebesi olurlar. Her Cuma günü de tekkeye bağışlanmış bir koyunu kesip derisini tuluma sarıp kemiklerini kırmadan etlerini ayırıp yerlermiş. Sonrasında kemikleri postun içine koyup kelleyi de yerine koyarlar, Şeyh Efendi dua eder, talebe amin deyince koyun dirilir ve böylece keramet koyunu yerler imiş.
Devamı için: http://www.dunyabizim.com/?aType=haber&ArticleID=21199
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.