- Hakkımızda
 - TYB Ödülleri
 - Genç Yazarlar Kurultayı
 - Kitaplık
 - Ahlâk Şûrası
 - Yazar Okulu
 - Mehmet Âkif Ersoy
 - Türkçe Şûrası
 - Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
 - Yayınlar
 - Söyleşi
 - Şube Haberleri
 - Salgın Edebiyatı
 - Haberler
 - Şiir Şölenleri
 - Mesnevi Okumaları
 - Kültür & Sanat Haberleri
 - Kültür Kervanı
 - Kırklar Meclisi
 - Duyurular
 - Biyografiler
 
04 Kasım 2025- İstanbul16°C▼
 - Ankara20°C
 - İzmir21°C
 - Konya19°C
 - Sakarya21°C
 - Şanlıurfa25°C
 - Trabzon18°C
 - Gaziantep25°C
 
ÜLKE DERGİSİNİN HER SAYISI HEYECANLA BEKLENDİ
Ezel Erverdi’nin 1996'da çıkarmaya başladığı haftalık Ülke dergisinin hem içeriği hem de tasarımı ile çok dinamik bir duruşu vardı Ülke’nin. Haftalık olması zaten o dinamizmi zorluyordu.

Benim hep, içerisinde yer almak istediğim dergiler olmuştur. Kimisine yetişemedim, kimisini uzaktan izlemekle yetindim, kimisine ürün gönderecek cesareti bulamadım. 80 Kuşağının önemli dergisiŞiiratı tam benim dergim mesela. Yayınlanmaya başladığı yıllarda şiirle ilişkim neredeyse yok gibiydi. Zaten böyle bir dergi çıktığını çok sonraları fark ettim. Yine Sombahar dergisi de öyle...İkindiyazıları da... Hayalet Gemi de… Bunlar tabi şiir, edebiyat dergileri… Ama 90’larınYenişafak gazetesi de çok cezbedici idi. Orada da bulunmak isterdim.
Şimdi Türkiye öyle bir süreç yaşıyor ki, eleştirel aklın kendisine zemin aralayabileceği bir yayın bulmakta güçlük çekiyorum. Taraf gazetesi hiç birimizin tahmin etmediği bir pozisyona evrildi.Özgün Duruş’tan bir çıkış bekliyordum, orada da bir “duruş” oluşmadı.
90’ların hemen ortasında çıkmaya başlayan Ülke dergisini bu açıdan yeniden anmak gerekli sanırım. Ülke de benim, sürekli yazmak istediğim bir dergiydi. Gerçi -birazdan bahsederiz- takma isim ile bir yazım yayınlanmıştı ama o yazı üzerinden dergi ile organik bir ilişki kurmam mümkün değil.
90’larda dergiler böyle beklenirdi
90’ların ortası deyince, Türkiye’nin sonraki yıllarda yaşayacağı acı pratiğin ayak sesleri olan yıllardan bahsediyoruz. Yani devlet denen ideolojik kurumun, bütün sivil-resmi aygıtları ile toplumun bir kesimini alenen düşman ilan ederek üstüne yürüdüğü zamanlardan, 28 Şubat’tan bahsediyorum.
Ama bu süreç belki de Refah Partisi’nin 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde, geleneksel merkez sağ ve hatta sol’dan birçok önemli şehri alması ile başladı. Ardından 24 Aralık 1995 tarihindeki genel seçimler ile “Siyasal İslam”ın, yerelin ötesinde bizatihi devletin evine, mahremine girme kartını elde etmesi ile de süreç ateşlenmiş oldu. Tabi bu ateşlemeyi yapan, statüko-müesses nizam dediğimiz ve en az 200 yıldır kendisini Batı’ya zihinsel olarak pazarlayan işbirlikçi derin örgütlenme... Refah Partisi (Erbakan) ve Doğru Yol Partisi (Çiller) koalisyonu yaşayacak olan yeni bir Türkiye’ye doğru yol alıyorduk artık. Rahmetli Erbakan başbakan, Çiller yardımcısı, şimdiki Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül devlet bakanı, Mehmet Ağır iç işleri bakanı, bugünkü Meclis Başkanımız Cemil Çiçek’in Anavatan Milletvekili olduğu zamanlar…
Dergah Yayınları'nın sahibi Ezel Erverdi’nin çıkarmaya başladığı haftalık Ülke dergisi, böyle bir siyasal zeminin ardından Haziran 1996 tarihinde yayınlanmaya başlamıştı. Benim Ülke ile irtibatım şöyle: O vakitler bir dershanede çalışıyorum. Müthiş derecede yorucu. Suyumuzu akşama kadar sıkıp, gece eve çuval gibi dönüyoruz. Güneş ne zaman doğuyor, gün ne zaman öğle, akşam ne zaman gelip geçiyor, hiç haberimizin olmadığı anlamsız bir koşuşturma... Kullanabilirsem bir öğle aram var. Onda da dershaneden uzaklaşmak, gerçek hayata temas etmek, insan olduğumu hatırlamak için dışarı atıyorum kendimi. Nereye gidiyorum? Şimdi rahmetli olan bir avukat abinin bürosuna. Avukat Cavid Kalpaklıoğlu’nun...
Orası aslında bir avukatlık bürosundan çok, bir düşünce atölyesi gibi... Dergiler, kitaplar, günlük gazeteler, şehrin okur-yazar şahıslarının uğradığı müthiş bir mekan. İki simit alıp hemen Cavid abinin yanına koşuyorum. O hemen çayımızı söylüyor. Gazetelerden kestiği ve altı çizilmiş satırların bulunduğu bazı makaleleri okumam için hemen önüme uzatıyor. Naif, kentsoylu, duygulu, baba bir adam… Vefat edince O’nun boşluğunu hiç dolduramadım. Kalbimin bir yanı hep yokmuş gibi geziyorum bu yüzden yıllardır. Şehre dalınca uğradığım, uğrayabileceğim tek mekan burası idi. Ölünce artık bir mekanım da kalmadı.
Ülke isimli bir derginin çıkacağını, o bürodaki tanıtım amaçlı basılmış iki yaprak broşürden öğrendim. Ezel Bey, Cavid abiye özellikle göndermişti. Onlarca broşür sehpanın üzerinde durur, Cavid abi her gelenin eline tutuştururdu. Niçin buraya gönderilmişti bu afişler… Çünkü Cavid abi 60’ların sonunda okumak için gittiği İstanbul Hukuk’ta, Ezel Bey'in de içinde olduğu Hareket dergisi ve Nurettin Topçu çevresinde yetişen bir genç (o zamanlar)… Dolayısı ile Ezel Bey ile aynı kuşaktanlar... O, İstanbul’dan ayrılmış ama irtibatlarını hiç kesmemişler.
Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/17186/ulke-dergisinin-her-sayisi-heyecanla-beklendi.html
- Geri
 - Ana Sayfa
 - Normal Görünüm
 - © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
 
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.