- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
VEDAT BİLGİN'DEN: AYLARDAN AĞUSTOS...
Şiirimizde destan geleneğini yaşatan büyük şairlerimizden Rahmetli Niyazi Yıldırımın ‘Aylardan ağustos, günlerden cuma’ diye başlayan fetih destanı, bize bu toprakların bin yıllık hikâyesindeki ruhu, bütün heyecanıyla anlatır.
02 Eylül 2015 Çarşamba 10:39
İlginçtir 1071'in 26 Ağustosunda başlayan, Türklerin Anadolu'daki siyasi hâkimiyeti, Milli Mücadelenin nihayetinde 30 Ağustosta zaferle sonuçlanmıştır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın verdiği 30 Ağustos Resepsiyonu, gazetecilerin politik gündeme dair sorularının gölgesinde bırakılmak istense de, törenin her aşaması zafer ruhunu anlatan mesajlarla doluydu; hem Cumhurbaşkanının konuşması hem de zengin görsel anlatılar, okunan Kelam-ı Kadim bu toprakların bin yıllık destanının manasını tam anlamıyla yansıtmaktaydı. Resepsiyonun gerçekleştiği büyük alanda yıldızların kaybolduğu serin bir Ankara gecesinde bir araya gelen bini aşkın konuk, bu heyecanı, bu görkemli atmosferi paylaşma fırsatı buldu.
Bin yıllık yol
Peki, bu bin yıllık yolu yürüyenler bu topraklarda neler yaptılar ve sonunda bağımsızlık mücadelesi vererek, 'İstiklal Harbimizi' yaparak hala bu topraklarda başı dik yaşayan bir millet oldular.
Öncelikle oryantalistlerin biz Türklere dair ileri sürdükleri şu ön yargılardan kurtulmak gerekir. Bilindiği gibi anlatıla anlatıla ezberlenmiş bir yalanı gerçek olarak gören, maalesef Türkiye'nin batılılaşma ideolojisini üreten eğitim sistemi tarafından çoğaltılan bu anlayış, Türklerin Anadolu'ya girişini, burada kalıcı oluşunu 'kılıç hakkıyla' veya ‘savaşçı kimlikleriyle’ açıklama gayretindedirler. Buradan varılmak istenen yerin Türklerin medeniyet öncesi toplumsal özelliklere sahip bir halk olduğu ve bunun da ‘barbarlık’ iddiasına dayanak yapıldığı biliniyor.
İşin ilginç tarafı, bu tür ezberlenmiş yalanların, batıcı eğitim sistemi tarafından sistematik olarak işlenerek, zaten batılılaşma ideolojisi tarafından zihinsel dünyası parçalanmış, kimlik krizi içinde yaşayan aydınları etkilemesi ve yeniden üretmesidir.
Esas olarak bütün bu iddialar, Batılıların 'Şark Meselesi' dedikleri konuyla ilgilidir ki bunun maksadında açıkça Türklerin Anadolu'dan sökülüp atılması vardır. Bu hesap bitmiştir, bunlar eskide kalmıştır diyenler, 21. yüzyıla girerken ortaya atılan 'Tarihin Sonu', 'Medeniyetler Çatışması' gibi tezlerle karşılaşınca ne düşündüler dersiniz? Bu tezlerle ilgili yazılıp çizilenlere bakıldığında görülecek olan, Türkiye'nin batıcı aydınlarının meseleyi idrak etmekten uzak bir biçimde, parçalanmış ve ele geçirilmiş bilinçleriyle bu iddialara dört elle sarıldıklarıdır.
Devamı için: http://www.aksam.com.tr/yazarlar/vedat-bilgin/aylardan-agustos/haber-438714
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.