- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
VEDAT BİLGİN'DEN: BOZGUNDA FETİH RÜYASI GÖRMEK
Bir nesil Yahya Kemal'in söylediği gibi " bozgunda fetih rüyası görebilmeyi" bir uygarlığın yeni bir hamlesinin, yani yeni bir gelecek tasavvurunun şartı olarak görmekteydi.

Cumhuriyet neslinin bazı kuşakları, bilhassa Osmanlı geleneğini anlama konusunda şanssız nesillerdir. Cumhuriyetin ilk döneminde siyasi bir sorun olan imparatorluktan yeni rejime geçiş, başlangıçta dönemin siyasi şartları yüzünden, yalnızca imparatorluğun inkârına yol açmakla kalmamış, aynı zamanda imparatorluğun dayandığı medeniyet anlayışına ve kurumlarına karşı da bir karalama kampanyası yürütülmesine neden olmuştur. Bu konuda yapılan yanlışlar, eğitim politikasının bir parçası haline getirilerek, uzun süreli bir uygulamaya dönüştürülmüştür. Maalesef bu anlayışın izleri ve etkileri, hâlâ eğitim programları üzerinden bugünkü nesillere de yayılmaya devam etmektedir.
Cumhuriyetin kuruluş sürecindeki siyasal şartlarda bile aşırılık ve yanlışlık olarak değerlendirilebilecek hususların, resmi ideolojiyle bütün devlet kurumlarına benimsetilmesi ve devletin dayandığı bir anlayış olarak iletişim araçları üzerinden toplumsallaştırılması, bugün artık kabul edilebilecek bir durum değildir.
Demokrasi sadece bugünün meselesi midir? Demokrasi, toplumla devlet arasındaki sorunların çözülmesi, yönetim mekanizmasının işleyiş tarzının değiştirilmesiyle birlikte halkın kendi kültürüyle ve geçmişiyle barışmasının da yollarını açar. Bu açıdan bakıldığında, Osmanlı İmparatorluğu hakkındaki görüşlerde de, eğitim sisteminden devletin gündelik söylemine kadar 'bizim geçmişimiz' anlayışının benimsenmesi beklenir.
Demokrasi kültürü, halkın kültürünü oluşturan bütün tarihsel kaynakların sahiplenilmesini gerektirir.
Tarih ve kimlik
Günümüzde artık hanedanın cumhuriyetin alternatifi olarak görülmesi gibi bir mantık geçerli olmayacağından, eski yaklaşımlarda ısrar etmek zaten bütünüyle anlamsız hale gelmiştir.
İmparatorluk döneminden bahsetmek, uygarlığımızın büyük bir siyasal geleneğinden söz etmek, zaman zaman "Türk'e Türk propagandası yapmak" gibi takdim edilir. Elbette böyle bir siyasal geleneğin 500 yıllık ihtişamından bahsetmek bu şekilde algılanabilir, fakat unutmamak gerekir ki, bu geleneğin kurucuları kendi çağlarının en büyük hükümdarları, bu siyasal yapının kurumları kendi çağlarının en ileri yapılarıdır.
Fatih Sultan Mehmed'in ve fethin hikâyesini anlatan filmin gösterime girmesiyle, Osmanlı tartışmalarının yeniden alevleneceği anlaşılıyor. Bazılarının hâlâ öfkesi dinmemiş ki, cumhuriyetin başlangıç yıllarındaki siyasal tutumla özdeşleşerek bu tavrı hâlâ sürdürmeye çalışıyorlar.
Kendi tarihiyle barışmadan kendi kimliğiyle barışmanın imkânsız olduğunu unutmayarak, bana 'toplumsal şizofreninin kaynaklarını' soranlara, bu hususlara dikkat etmeleri gerektiğini hatırlatmak isterim.
22.02.2012 Bugün
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.