- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
VEDAT BİLGİN'DEN: ÇATIŞMA VE KRİZ POLİTİKASININ SONU
Türkiye, geçmişinde kurumlar arasında olduğu gibi farklı siyasi zihniyet ve dünya görüşleri arasında da ortaya çıkan çatışmaların kriz yaratmasına dönük olaylarla karşılaştı Bütün bu durumlarda, çatışmayı yöneterek kriz oluşumuna müdahale ederek, büyük bi

Bugün ise demokratik sürecin aktörleri ve kurumları, çatışmaların krize yönelmesini engelledikleri gibi, mevzuattan ya da fiili konumlardan kaynaklanan sorunları da aşarak, ülkenin toplumsal beklentilere cevap verecek bir çizgide ilerlemesine imkân yaratmaktadırlar.
Şimdiye kadar devlet içerisinde örgütlenmiş iktidar yapısının dayandığı temellerden ilki, onun sahip olduğu ideolojik yapı, diğeri iktidarı kullanan bürokratik kadroların devşirilme mekanizmaları, üçüncüsü ise siyaset etme geleneğidir. Türkiye'nin bu kısır döngüden çıkması, bir anlamda tarihsel iktidar blokunun kırılmasıyla, çatlamasıyla mümkün olmuştur.
1950'lerde konjonktürün sunduğu fırsatlarla başlayan demokratikleşme sürecinin aktörleri, tarihsel iktidar blokunu bırakınız zayıflatmayı, ondan vazgeçmeyi bile göze alamayacak durumdaydılar. Bu sebepledir ki, devletin içindeki iktidar alanına dokunmadan siyaset yapmaya çalışmışlardır. Türk sağının, yıllarca halkın oylarını alarak 'iktidar olamayışı' onu pragmatist bir anlayışa itmiştir. Temel siyasal süreçleri ve tercihleri kararlaştıran blokun dışında kalındığı için, kendilerine kala kala bayındırlık başta olmak üzere çeşitli apolitik gibi görünen hizmet üretimi kalmıştır.
Bu sürecin başlattığı değişim, geleneksel toplumun örgüt yapılarını kontrol eden iktidar blokunun fark edemediği yeni toplumsal aktörleri sahneye çıkaracaktır ki, bu yeni durum dahi eski anlayışla tehdit unsurları olarak görülmekten kurtulamamıştır.
Tarihsel iktidar blokunun geleneksel toplumdaki potansiyel tehdit unsurları; dini gruplar, tarikatlar, cemaatler, sosyalist ve komünist hareketlerden milliyetçilere kadar uzanmaktadır.
Uzlaşmanın aktörleri
Yukarıda bahsedilen değişim, yeni toplumsal aktörleri sahneye çıkardıkça, daha önce kontrol altında bulunan geleneksel dini gruplar ve benzeri yapılar hızla değişmiş, toplumda sivil yapılar oluşmaya başlamıştır. Yeni dindarlık biçimleri de, onların örgütlenmeleri de, bugün cemaat diye bahsedilen birçok topluluk da bu şekilde ortaya çıkmıştır.
Türkiye'nin değişiminin yarattığı bu çoğulculuk Özal'dan bu tarafa hızlanarak ama son yıllarda artık eski, yapıları tasfiye edecek şekilde büyük bir ivme kazanmıştır. Sorun devletin içinde çatışma üreterek, kriz yaratarak toplum üzerinde hakimiyetini konsolide eden politikanın çökmesiyle açığa çıkmıştır.
Yargıda, milli istihbaratta, emniyette bu eski alışkanlığın taraftarları, aktörleri ve zihniyeti değişim karşısında yeni duruma adapte olmakta sorun yaşamaktadırlar. Ama değişimin bu kurumlara yansıması, bu kurumları demokratik bir toplumun kurumları haline getirmesi kaçınılmazdır. Artık Türkiye çatışmaları krize götürmeyecek kadar güçlenmiş bir siyasal akla sahiptir.
15.02.2012 Bugün
Yorumlar
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.