05 Kasım 2025
  • İstanbul17°C
  • Ankara21°C
  • İzmir23°C
  • Konya20°C
  • Sakarya20°C
  • Şanlıurfa27°C
  • Trabzon19°C
  • Gaziantep25°C

VEFATININ 9. SENESİNDE NAZİR AKALIN

Ölüm en büyük hakikatlerden birisidir. Böyle olduğu halde hakikatini düşünmek yerine, yığınla bahane ileri sürerek ondan kaçıyoruz. Nereye gidersek gidelim ölümden kurtuluş yoktur.

Vefatının 9. Senesinde Nazir Akalın

En yakınlarımıza bakıp ölümün ağırlığını hissetmiyorsak, bizde bir sorun var demektir. Kendi ellerimizle toprağa gömdüğümüz annemiz, babamız, kardeşimiz, çocuklarımız, en yakın dostlarımız… ortada iken, yarın aynı akıbetin bizi beklediğini nasıl unutabiliyoruz? Evet, insanız ve unutkanız! Çok unutuyor, az hatırlıyoruz. Çok bahane üretiyor, az ders alıyoruz. Çok konuşuyor, az dinliyoruz. Çok gururlanıyor, az mütevazı oluyoruz. Çok zulmediyor, aç merhametli oluyoruz. Çok nefret ediyor, az seviyoruz. Çok gülüyor, az ağlıyoruz.

Ölüm üzerine düşünürken rahmetli Nazir Akalın’ın vefatının üzerinden dokuz senenin geçtiğini fark ettim. Dokuz sene evvel bugün elim bir kazayla Nazir kaçınılmaz son olan ölüm hakikatiyle yüzleşti. O hayattayken ölümü çokça düşünüyor, adeta ölümün her an kendisine geleceğini –yoksa kendisinin ölüme gideceğini mi demeliyim- bilerek yaşıyordu. Kulluk bilincinin derin izlerini kendisinde görülüyordu. Kısacık hayatına sığdırdığı çalışmalarla bunu ispatlamıştı. Her görüldüğü yerde bir yolcu gibiydi. Elinde içi kitap dolu çantası ile koşuşturuyordu. Bazen bir dergide, bazen bir kitapçıda, bazen üniversiteye hocalarını ziyarette kendisine rastlardınız. Kanayan Simya adlı şiir kitabında “Şairin Ölümü” başlığıyla şu mısraları yazmıştı:

 

hüzün içinde yürüyen dört insan omuzunun

anlamaz birçokları sonsuz güzelliğinden

sözcükler çıkagelir umulmadık bir vecdle

dönülmez serüvenlerin gülünden dikeninden

 

yüzü kanlı kız çocuklarının gözuçlarından

sıyrılır da anlamı dört insan omuzunun

dönülmez serüvenlerin sevincinden hüznünden

beslenir alevleri bu delişmen uykunun.

 

Nazir Akalın Erzurum’un yetiştirdiği ender edebiyatçılardan olmasına rağmen, vefatından bugüne değin onun mirasına layık ne bir anma toplantısı düzenlendi, ne de çalışmalarıyla ilgili edebiyat fakülteleri, belediyeler, dernek ve vakıflar gereken ilgiyi gösterdi. Bu çoraklık Erzurum gibi kültür ve medeniyet şehrine yakışmıyor. Nazir Akalın’la ilgili olarak ele avuca gelen bir çalışma değerli edebiyatçı Rıdvan Canım’ın Üç Karanfil adlı kitap çalışmasıdır. Bunun dışında birkaç makale vardır arkadaşları tarafından yazılan. Edebiyat Fakültelerimizde, Sosyal Bilimler Lisesinde, kültür faaliyeti yapan vakıf ve derneklerimizde kendi insanımızla ilgili çalışmalar yapılmalı ki, gelecek nesiller bu kıymetleri tanısın. Milli Mücadele yıllarının korkusuz, adalet, doğruluk ve cesaret abidesi Hüseyin Avni Ulaş gibi bir hürriyet ve bağımsızlık meftunu bir siyasetçimiz bile layık-ı veçhile ele alınabilmiş değil. Muammer Çelik’in kitabı olmasa, Hüseyin Avni Ulaş’la ilgili bilgilerden bile mahrum kalacağız. Bir belediyemiz Hüseyin Avni Ulaş’la ilgili geniş katılımlı bir sempozyum düzenlemeyi düşünür mü acaba?

 

Hepimiz bir gün ölüm hakikatiyle yüz yüze geleceğiz. Ölmeden evvel bu dünyada insan onuruna yakışır bir şekilde yaşamaktan başka seçeneğimiz yoktur. Onuruyla ve şerefiyle yaşayıp bu fani âlemden ayrılan değerlerimize sahip çıkmak hepimizin üzerine düşen vazifedir.

 

Allah Nazir Akalın kardeşimize bu dokuzuncu vefat sene-i devriyesinde gani gani rahmet eylesin.
Vedat Aydın
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.