-Ruzname; Kelime Günlüğü'nden-
İftar sonrası sahilleriyle, camilerin kandillerinde asılı kalan ezan-sela-salavat sedalarıyla, gökyüzünden sarkarmışçasına haşmetli kubbe-minare meşkiyle, Nisan baharının ince ayazıyla irkilen yeni yeşermiş ağaçlarıyla, tenha cami avlularıyla, hazire serinliğine bakan naif tepeleriyle, mezar taşlarının eski kalabalığıyla bu Ramazan da ne güzel bir İstanbul'du, kim bilir...
Kaç türbe müdavimi, kaç manzara sevdalısı, kaç muhabbet ehli vuslatı beklemiştir? Kaç dua seccadeye iliştirilmiştir kimsesiz? Kaç yalnızlık peyda olmuştur iftar vakitlerinde? Kim bilir…
Misafiri çok, evsahibi az İstanbul'un kaç tırmanışı eksik kalmıştır? Eyyub El Ensarî Hazretlerinin kaç hasreti Yahya Efendi Hazretlerininkine, Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerinin kaç hasreti Ebu'l Vefa Hazretlerininkine karışmıştır? Kim bilir…
Süleymaniye'nin yüksek duvarlarında, bazı geceler tek tük ayak sesleri duyulmuş mudur? Ağır sükûnetiyle kalabalıkları aralayan, kendine getiren, hizaya çeken o abide, teravih vakitlerinde mahzun kalmış mıdır? Kim bilir…
İçindeyken ondan yoksun kalmak ince ince dokunuyordu dar vakitlerde. Kalabalık bir köşesinde bir başına kalmışken, heybetli kelimeler etrafa yayılırken azığımızı, seyrimizi, muhabbetimizi ve keyfimizi hayalimizle kardık. Kelamı ellerimizle yakaladık. Kelimeler büyüklüğünce ellerimiz küçük kaldı. Dimağımızın haddi ise elimiz kadardı.
Devamı: https://www.yenisoz.com.tr/vuslat-makale-46863
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.