09 Kasım 2025
  • İstanbul16°C
  • Ankara5°C
  • İzmir15°C
  • Konya4°C
  • Sakarya11°C
  • Şanlıurfa15°C
  • Trabzon16°C
  • Gaziantep8°C

YAĞMUR ATSIZ'DAN: ELİF VE MERTEK YÂHUT İÇİMİZDEKİ SÛRİYE

Eskrim Hocam Maestro Gazzera derdi ki “Signor Atsiz, kılıç kuş gibidir. Fazla sıkarsanız boğulur, fazla gevşek tutarsanız uçar gider elinizden.

Yağmur Atsız'dan: Elif ve mertek yâhut İçimizdeki Sûriye

Hayır ama Sûriye’nin bir iç meselemiz olması için bizim gidip orayı iç etmemiz gerekmez ki!

Sûriye zâten bizim içimizde!

Onyıllarca öz târihimizi inkâr etmemiz, kendi mâzîmizle karakolluk oluşumuz, benliğimizi ve güney sınırlarımızdan ötesini yok saymamız muhakkak ki psikopatolojinin ilgi alanına girer ama bir an gelip hayâtın, okkalı bir şamar misâli suratımızda patlayarak bizleri balkondan düşmüş karpuza çevirmesini önleyemez!

Şunu unutmamalıyız ki yeryüzü târihi, birbiriyle tamâmen ilintisiz münferid olayların ardarda gelişigüzel sıralanışı şeklinde ele alınırsa ondan pek bir şey anlaşılmaz. Bunlardan hepsi değilse bile pek çoğu, birer illiyet, yâni sebeb-sonuç ilişkisi içindedir.

Şöyle söyleyelim:

1789 Büyük Fransız İhtilâli’ni Sûriye’yi hesâba katmaksızın elbet anlayabilirsiniz! Zâten aralarında bir bağ yokdur.

Ama şâyet Sûriye, Lübnan, Filistin ve Kudüs’ü iyi bilmezseniz 93 Türk/Rus Harbi’ni kavramanız imkânsızdır. 1876’da Osmanlı ve Rus İmparatorlukları durup dururken kapışmış der geçebilirsiniz ve tabii böylece de kendi kendinizi ekarte etmiş olursunuz. Ama “Kutsal Topraklar ve Emânât-i Mukaddese” vs. gibi kavramlardan haberdarsanız o meş’um 93 Harbi gözünüzde apayrı bir ehemmiyet ve mânâ kazanır.

Şu günler kendilerini “solcu ve ilerici” sanan bâzı arkadaşların, akılları (!) başka şablona ermediği için Türkiye’yi “emperyalist” hayallere kapılmakdan alakoyma yolundaki (başka hangi kelimeyi kullanayım!) işgüzarca çırpınışları karşısında canım sıkılıyor.

Onlara göre dünyâ 29 Ekim 1923’de dönmeğe başlasaydı ne hoş olurdu kimbilir!

Bağlayacak olursak, biz Sûriye’ye müdâhale filan etmiyoruz, Sûriye bize müdâhale ediyor,“müdâhil” oluyor, birtakım yurddaşlarım farkında değil!

1918’de gözü ve eli kanlı bir soyguncular ve ölü seviciler ittifâkının dayatdığı sun’î duvarlarla buraya kadar; Bayanlar, Baylar! Ortadoğu’daki bütün kaynaşma da aslında zorlama sınırların tabii sınırlara avdeti olarak okunsa bence daha kolay anlaşılır.

Ama okumam için önce harfleri tanımak şart.

Hazır açılmışken: İlk harfin adı ELİFdir, MERTEK değil!

Ayrıca “Elif’le Mertek” öyle “Romeo ve Jülyet” yâhut “Leylâ ile Mecnun” gibi bir aşk hikâyesi hiç değildir!

Ben söylemiş olayım da...

Aman, işleri ne fazla sıkı tutalım ne fazla gevşek!

15.02.2012 Star

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.