- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
08 Kasım 2025- İstanbul17°C▼
- Ankara8°C
- İzmir16°C
- Konya11°C
- Sakarya14°C
- Şanlıurfa17°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep17°C
YALÇIN ÇETİNKAYA'DAN: 'BUYUR ŞEVKETLÛ ŞÂHIM BU LETÂFETBAHŞ EYVÂNA...'
İstanbul'da uzun zamandır sonbaharı böylesine iliklerime kadar hissetmemiştim desem yeridir. Sonbaharı hissettiren varlıklar sadece sararıp dökülen yapraklarıyla İstanbul'a has ağaçlar değil.

Çok şeyler görmüş geçirmiş, nice sultanları ağırlamış, III. Selim gibi bestekâr bir sultana ilhâm kaynağı olmuş Aynalıkavak Kasrı, Kasımpaşa'nın o kalabalık, gürültülü ortamında âdetâ kendi içine kapanmış, eski şâşaalı günleri geride bırakmış ama o günleri özlediğini çok belli eden vakûr duruşuyla hatırlanmayı, hâl-hatır sorulmayı bekliyor.
Aynalıkavak Kasrı, İstanbul'un bir zamanlar dördüncü büyük sarayı olan ve Tersane Sarayı olarak da adlandırılan Aynalıkavak Sarayı'nın, tersanenin genişlemesi karşısında birçok müştemilâtını bu genişleme karşısında fedâ ederek bugüne ulaşmış tek yapısıdır. Hasoda Kasrı, Hasbahçe Kasrı ve Dâire-i Hümâyûn gibi adlarla anılan Aynalıkavak Kasrı, Sultan I.Ahmed döneminde yaptırılmıştır. Evliyâ Çelebi Seyahatnâme'sinde 'Hasköy yakınında, deniz kıyısında tersane bahçesi vardır ki, padişahlara mahsustur' diyerek buradan söz eder. (Vehbî'nin Surnâmesi'nde Levnî'ye ait minyatürler, Aynalıkavak Sarayı ve Kasrı hakkında epey görsel malzeme vermektedir). Aynalıkavak Sarayı'nın en önemli müştemilâtından biri olan Aynalıkavak Kasrı, Sultan III. Ahmed'in şehzâdeleri için düzenlenen sünnet düğününü görmüş geçirmiş, unutulmaz hatıralara sahip bir kasırdır. Ama herhalde en güzel zamanlarını, bestekâr padişah Sultan III. Selim zamanında yaşamıştır ve dile gelip konuşabilse, III. Selim'in beste odasında nasıl güzel besteler yaptığını, onca devlet işinin arasında bazen kendisine de zaman ayırdığını, belki de kısa ömrünün en verimli zamanlarını burada geçirdiğini bir anlatabilse. Ama Aynalıkavak Kasrı bunları dile gelip anlatamasa da, kasrın kapısından içeri girdiğiniz andan itibâren bütün odalarında, salonlarında nasıl zarif bir hayatın akıp geçtiğini hayal edebiliyorsunuz. Divanhâne'de, yani Arz Odası'nda Sultan Selim Han'ın huzuruna çıkacakmış, ya da beste odasında onunla yeni bir eserini meşk edecekmiş gibi hissedebiliyorsunuz. Şeyh Gâlib'in;
'Şehinşâh-ı cihân Sultan Selim-i ma'delet mu'tâd Ki oldur eyleyen cümle îbâdı gussadan âzâd'
(Sultanların sultanı Sultan Selim'in âdeti adalet dağıtmaktır / Odur bütün insanları gamdan, elemden kurtaran ) beytleriyle başlayan, III. Selim'i övdüğü ve Yesârîzâde'nin tâ'lik hatla yazdığı otuzaltı beytlik şiirinin yeraldığı Beste Odası'nda, geniş ve süslü pencerelerin önündeki sedirlere yayılmış, Ney üfleyen bir sultan düşünüyorsunuz. Ve o sultanın hazîn sonunu... bu odada üflediği Ney ile kendisini savunmaya çalıştığını, ama fazla direnemediğini.
Aynalıkavak Kasrı misafirlerini şiirlerle karşılar, şiirlerle ağırlar. Geniş saçaklı girişte yer alan 1792 tarihli beytler ki;
'Buyur Şevketlû Şâhım bu lefâfetbahş eyvâna Umûd-î subh-ı olmuş âsitân-ı bâb-ı kâşâne'
kasrın yeniden düzenlendiği tarihe işaret etmektedir. Dîvânhâne'ye girdikten sonra da Enderunlu Fâzıl'ın Hattat Mehmed el-Yesârî tarafından laciverd zemin üzerine altın varakla kabartma olarak yazılmış ellidört beytlik şiiri karşılar sizi:
'Yarış et bahçe-i Rıdvan ile ârâyişte Sende meydân u hevâ kaldı eyâ kasr-ı behî'
Dîvânhâne'nin tamamını kaplayan bu ellidört beyti okuyup anlayabilmek, bu güzel kasrı ziyaretin de herhalde hakkını verebilmek anlamına gelir. Çünkü bu dizelerde kasrın havasının güzelliği övülmekte, bezeme ve süslemede Cennet bahçeleriyle yarış edebilecek seviyede olduğu anlatılmaktadır. Kasrı bazen cihân padişâhının şereflendirdiği, kasırdan meydan tarafına ok attığı, bazen donanmayı bazen de meydanı seyrettiği anlatılır. Kasrdaki güzel aynalarsa Enderûnî Fâzıl'a göre sabah yelinin geldiği ve geçtiği yoldur. Ancak bu yazıyı her ziyaretçinin okuyup anlaması beklenemeyeceğine göre, yetkililerin olaya el koyup hem Dîvânhâne ve hem de Beste Odası'ndaki beytlerin günümüz alfabesi ile yazılıp mânâsının da açıklandığı, kasra yakışır güzellikte bir pano hazırlatmaları ya da girişte her ziyaretçiye bu şiirler ve mânâlarının yazılı olduğu küçük birer el broşürü dağıtmaları beklenebilir. Aksi halde ziyaretçi, bu güzel kasrı sadece gezip görmüş olur. Ama bu kasr ile konuşabilmek, onu daha iyi anlayabilmek için bu beytleri de okuyup anlayabilmek gerekiyor.
Aynalıkavak Kasrı'nın bence en güzel odalarından biri, Sultan III. Selim'in beste yapmak maksadıyla kullandığı Beste Odası'dır. Oda, zamanın büyük şâiri ve Galata Mevlevîhânesi Şeyhi Gâlib'in beytleriyle süslüdür. Lâkin sadece bu odaya bakıp seyreylemek dahi Sultan III. Selim'in musanna' eserlerindeki güzelliğin ve yüksek sanatın sırrını anlamaya yetmektedir.
Yapıldığı günden bu yana, diplomasi tarihimiz açısından da önemli bir mekân olan Aynalıkavak Kasrı, aynı zamanda küçük çaplı bir enstruman müzesini (veya bir Türk Müziği Çalgıları Sergisi'ni) de bünyesinde barındırıyor. Çeşitli koleksiyonlardan samimî bir gayretle oluşturulduğu belli olan küçük ama önemli bu enstruman müzesinde mûsikîmizin en önemli sazlarından Ud, Tambur, Kemençe, Santur, Keman, Bendir ve Ney gibi örneklere rastlamak mümkün. Bu eski enstrumanlarımızla ilgili, Hızır Ağa'nın 1765-1770 yılları arasında kaleme aldığı tahmin edilen 'Tefhîmu'l-Makâmât fî Tevlîdi'n-Nagâmât' adlı kitabından alınmış minyatür ve açıklamalar da sergi mekânının duvarlarını süslüyor.
Dîvânhânesi, Beste Odası ve Sedefli Odası ile Aynalıkavak Kasrı'nı büyük bir hüzünle, burada yaşanan acı-tatlı sayısız hatırayı kasr ile baş başa bırakıp terk ederek İstanbul'un gürültüsüne daldım. Bir sonbahar günü, âdetâ kısa bir zaman yolculuğu yapıp Dîvânhâne'de huzura kabul edilecekmiş, ya da Sultan III. Selim'in bir bestesini kapı aralığından dinleyecekmiş hissiyle dolaşmak, bugünü ne kadar da çabuk unutturuverdi.
Aynalıkavak Kasrı, İstanbul'un bir zamanlar dördüncü büyük sarayı olan ve Tersane Sarayı olarak da adlandırılan Aynalıkavak Sarayı'nın, tersanenin genişlemesi karşısında birçok müştemilâtını bu genişleme karşısında fedâ ederek bugüne ulaşmış tek yapısıdır. Hasoda Kasrı, Hasbahçe Kasrı ve Dâire-i Hümâyûn gibi adlarla anılan Aynalıkavak Kasrı, Sultan I.Ahmed döneminde yaptırılmıştır. Evliyâ Çelebi Seyahatnâme'sinde 'Hasköy yakınında, deniz kıyısında tersane bahçesi vardır ki, padişahlara mahsustur' diyerek buradan söz eder. (Vehbî'nin Surnâmesi'nde Levnî'ye ait minyatürler, Aynalıkavak Sarayı ve Kasrı hakkında epey görsel malzeme vermektedir). Aynalıkavak Sarayı'nın en önemli müştemilâtından biri olan Aynalıkavak Kasrı, Sultan III. Ahmed'in şehzâdeleri için düzenlenen sünnet düğününü görmüş geçirmiş, unutulmaz hatıralara sahip bir kasırdır. Ama herhalde en güzel zamanlarını, bestekâr padişah Sultan III. Selim zamanında yaşamıştır ve dile gelip konuşabilse, III. Selim'in beste odasında nasıl güzel besteler yaptığını, onca devlet işinin arasında bazen kendisine de zaman ayırdığını, belki de kısa ömrünün en verimli zamanlarını burada geçirdiğini bir anlatabilse. Ama Aynalıkavak Kasrı bunları dile gelip anlatamasa da, kasrın kapısından içeri girdiğiniz andan itibâren bütün odalarında, salonlarında nasıl zarif bir hayatın akıp geçtiğini hayal edebiliyorsunuz. Divanhâne'de, yani Arz Odası'nda Sultan Selim Han'ın huzuruna çıkacakmış, ya da beste odasında onunla yeni bir eserini meşk edecekmiş gibi hissedebiliyorsunuz. Şeyh Gâlib'in;
'Şehinşâh-ı cihân Sultan Selim-i ma'delet mu'tâd Ki oldur eyleyen cümle îbâdı gussadan âzâd'
(Sultanların sultanı Sultan Selim'in âdeti adalet dağıtmaktır / Odur bütün insanları gamdan, elemden kurtaran ) beytleriyle başlayan, III. Selim'i övdüğü ve Yesârîzâde'nin tâ'lik hatla yazdığı otuzaltı beytlik şiirinin yeraldığı Beste Odası'nda, geniş ve süslü pencerelerin önündeki sedirlere yayılmış, Ney üfleyen bir sultan düşünüyorsunuz. Ve o sultanın hazîn sonunu... bu odada üflediği Ney ile kendisini savunmaya çalıştığını, ama fazla direnemediğini.
Aynalıkavak Kasrı misafirlerini şiirlerle karşılar, şiirlerle ağırlar. Geniş saçaklı girişte yer alan 1792 tarihli beytler ki;
'Buyur Şevketlû Şâhım bu lefâfetbahş eyvâna Umûd-î subh-ı olmuş âsitân-ı bâb-ı kâşâne'
kasrın yeniden düzenlendiği tarihe işaret etmektedir. Dîvânhâne'ye girdikten sonra da Enderunlu Fâzıl'ın Hattat Mehmed el-Yesârî tarafından laciverd zemin üzerine altın varakla kabartma olarak yazılmış ellidört beytlik şiiri karşılar sizi:
'Yarış et bahçe-i Rıdvan ile ârâyişte Sende meydân u hevâ kaldı eyâ kasr-ı behî'
Dîvânhâne'nin tamamını kaplayan bu ellidört beyti okuyup anlayabilmek, bu güzel kasrı ziyaretin de herhalde hakkını verebilmek anlamına gelir. Çünkü bu dizelerde kasrın havasının güzelliği övülmekte, bezeme ve süslemede Cennet bahçeleriyle yarış edebilecek seviyede olduğu anlatılmaktadır. Kasrı bazen cihân padişâhının şereflendirdiği, kasırdan meydan tarafına ok attığı, bazen donanmayı bazen de meydanı seyrettiği anlatılır. Kasrdaki güzel aynalarsa Enderûnî Fâzıl'a göre sabah yelinin geldiği ve geçtiği yoldur. Ancak bu yazıyı her ziyaretçinin okuyup anlaması beklenemeyeceğine göre, yetkililerin olaya el koyup hem Dîvânhâne ve hem de Beste Odası'ndaki beytlerin günümüz alfabesi ile yazılıp mânâsının da açıklandığı, kasra yakışır güzellikte bir pano hazırlatmaları ya da girişte her ziyaretçiye bu şiirler ve mânâlarının yazılı olduğu küçük birer el broşürü dağıtmaları beklenebilir. Aksi halde ziyaretçi, bu güzel kasrı sadece gezip görmüş olur. Ama bu kasr ile konuşabilmek, onu daha iyi anlayabilmek için bu beytleri de okuyup anlayabilmek gerekiyor.
Aynalıkavak Kasrı'nın bence en güzel odalarından biri, Sultan III. Selim'in beste yapmak maksadıyla kullandığı Beste Odası'dır. Oda, zamanın büyük şâiri ve Galata Mevlevîhânesi Şeyhi Gâlib'in beytleriyle süslüdür. Lâkin sadece bu odaya bakıp seyreylemek dahi Sultan III. Selim'in musanna' eserlerindeki güzelliğin ve yüksek sanatın sırrını anlamaya yetmektedir.
Yapıldığı günden bu yana, diplomasi tarihimiz açısından da önemli bir mekân olan Aynalıkavak Kasrı, aynı zamanda küçük çaplı bir enstruman müzesini (veya bir Türk Müziği Çalgıları Sergisi'ni) de bünyesinde barındırıyor. Çeşitli koleksiyonlardan samimî bir gayretle oluşturulduğu belli olan küçük ama önemli bu enstruman müzesinde mûsikîmizin en önemli sazlarından Ud, Tambur, Kemençe, Santur, Keman, Bendir ve Ney gibi örneklere rastlamak mümkün. Bu eski enstrumanlarımızla ilgili, Hızır Ağa'nın 1765-1770 yılları arasında kaleme aldığı tahmin edilen 'Tefhîmu'l-Makâmât fî Tevlîdi'n-Nagâmât' adlı kitabından alınmış minyatür ve açıklamalar da sergi mekânının duvarlarını süslüyor.
Dîvânhânesi, Beste Odası ve Sedefli Odası ile Aynalıkavak Kasrı'nı büyük bir hüzünle, burada yaşanan acı-tatlı sayısız hatırayı kasr ile baş başa bırakıp terk ederek İstanbul'un gürültüsüne daldım. Bir sonbahar günü, âdetâ kısa bir zaman yolculuğu yapıp Dîvânhâne'de huzura kabul edilecekmiş, ya da Sultan III. Selim'in bir bestesini kapı aralığından dinleyecekmiş hissiyle dolaşmak, bugünü ne kadar da çabuk unutturuverdi.
30.09.2012 Yeni Şafak
Yorumlar
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.