- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
YASİN AKTAY: İSLAMCILIK: BİR GELENEĞE DAYANMA VE BİR GELENEK OLUŞTURMA YÖNÜYLE
İslamcılık üzerine tartışmaların, Müslümanlar var oldukça bitmesi elbette mümkün değil. Bu başlık altındaki bir gündemin sürekli yenilenmesi, hareketlenmesi gayet doğal. Hele İslam sadece Türkiye’nin değil dünyanın en önemli konusu ve meselesi iken.
11 Aralık 2019 Çarşamba 09:48
Bu haliyle İslam’ın davasını üstlenenlerin, siyasi, kültürel, toplumsal performansları hem kendi üzerlerinde düşünmelerinin hem de başkalarının onlar hakkındaki ilgilerinin bir konusu olmaya devam edecektir. Son zamanlarda bu konuda güncellenmesi gereken ciddi sorular, sorunlar, konular var. Yetkin Düşünce tam da yeni konuların, soruların epey biriktiği bir bağlamda İslamcılığı “iddiaları ve gerçekleştirdikleri” arasında genel bir soru bağlamında ele alan bir dosya hazırlamış. Dosyada Mustafa Tekin, Muhammet Çelik, Ahmet Keleş, İlhami Güler, Mustafa Öztürk, Ümit Aktaş, Esat Arslan, Muhammet Özdemir, M. Yaşar Soyalan, Zeynep Karataş, Atasoy Müftüoğlu, F. Zehra Kayhan’dan makaleler, Mustafa Aydın, Yıldız Ramazanoğlu ve Ferhat Kentel’den katkılar ve benden ve Ömer Laçiner’den konu üzerine birer söyleşi konuyla ilgili farklı meselelere tartışmaları ve özdüşünümü derinleştirecek nitelikte katkılar içeriyor.
Fatih Yaman’ın benimle gerçekleştirdiği söyleşinin ilk soru ve cevabı İslamcılığın gelenekle ilişkisi üzerineydi. Aynen aktarmak isterim.
İslamcılığı Osmanlı’dan beri varolan düşünce geleneği içerisinde nerede konumlandırabiliriz?
Öncelikle, Türkiye üzerine konuştuğumuzda, içinde “gelenek” geçen bir cümle kurduğumuzda, Türkiye’nin yaşadığı bazı kısıtları, kırılmaları, kesintileri de zikretmeden geçemiyoruz ki, bu durum İslamcılık üzerine düşünürken de bizi ilgilendiren bir husus oluyor ister istemez. Tabi buna bir de gelenek kavramının kendi olgusal karşılığıyla ilgili kısıtları da eklemek gerekiyor. Öncelikle Türkiye’de geleneğin Cumhuriyetle birlikte aldığı derin bir darbe var.
Her şeye rağmen, her şeyi sıfırlayan, geçmişten hiçbir şey tevarüs etmeye izin vermeyen bir kırılma, bir kopma değil elbet, ama geleneğin önemli bir kısmını aktarmayı imkansız kılan bir travma yaşattığı çok açık. Bu kırılma İslamcılık üzerine söylenen veya söylenebilecekleri de belirleyen, belirlemesi gereken bir kırılmadır. Müslümanların bir siyasal bedenin organları olarak varoldukları bir durumdan, darmadağın oldukları, en iyi ihtimalle bedensiz organlara dönüştükleri bir ontolojiye geçişi işaret ediyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.