- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
YAVUZ BAHADIROĞLU: BATILILAŞMA SÜRECİNDE NELER KAYBETTİK? -1-
Güzel geleneklerimiz, mimarimiz, hatta yiyecek ve içeceklerimiz bize unutturuldu.
18 Mayıs 2019 Cumartesi 10:29
Ama artık doğrulma (bir anlamda yeniden dirilme) vakti. Sayın Cumhurbaşkanımız, “yatay mimari” üstünde durdukça, bir şeylerin değişeceğini düşünmeye başladım.
Yeniden dirilişe katkısı olur düşüncesiyle, bir zamanlar vazgeçilmezlerimiz olan bazı âdet, töre ve geleneklerimizden bir demet sunmak istiyorum…
Bir yere mahalle kurulmadan önce mescit inşa edilir, “imam evi”, “müezzin evi”, “hizmetli evi” derken, semt yavaş yavaş “mahalle”ye dönüşürdü (Mescide “Beytullah” dendiğine göre, mahallelerde Allah merkezli bir hayat yaşanırdı.
Mahallenin en saygın kişileri “mahalle imamı”, “mahalle muhtarı”, “mahalle öğretmeni” ve “mahalle bekçisi” idi…
Sünnet tüm ayrıntılarıyla baş tacı edilirdi: 1830’larda İstanbul’a gelip dokuz yıl kalan Fransız yazar Brayer’in de belirttiği gibi, bu ülkenin Müslümanları “Peygamber Hazret-i Muhammed’e hayrandı… Hayatlarını ona göre düzenlemeye çalışırlar, sadece onu örnek alır, onun izinden gider ve sadece onu taklit ederler”di…
Hayat “zikir kokulu”ydu: Her işe “Bismillah” diye başlanır, sonunda “Elhamdülillah” çekilirdi. Ağızlardan “İnşallah-Maşallah” düşmezdi. Hatta öfkeleri, hayretleri ve dehşetleri bile “zikir” kokardı: Her adım, “Tevekkeltü Alellah” diye atılır, kızınca, “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh…” çekilir, hayret edildiğinde “Hay Allah!..”, “Allah Allah”, “Lailahe illallah”, “Fesübhanallâh!”denilir,haksızlığa uğranınca “Hasbünallâh!..” eşliğinde Allah’a sığınılır, daha olmazsa “Neuzubillah!” denilerek yaka silkinirdi…
İnsanlar yere tükürmez,sokağa çer-çöp atmazdı: Çünkü bunun “kul hakkı”oluşturduğuna inanılırdı (Comte de Marsigli, “Türkler hiçbir zaman yere tükürmezler, daima yutkunurlar. Bunun için de saçlarında sakallarında bir hararet olur ve zamanla saçları, kaşları, sakalları dökülür” diyerek atalarımızı eleştiriyor)…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.