- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
06 Kasım 2025- İstanbul17°C▼
- Ankara14°C
- İzmir16°C
- Konya13°C
- Sakarya16°C
- Şanlıurfa20°C
- Trabzon15°C
- Gaziantep20°C
YAVUZ BAHADIROĞLU'NDAN: “ÂKİL ADAM”LAR YERİNE “DELİ ADAM”LAR ARASAK…
Büyüme çağında en çok duyduğumuz kelimelerden biri “akıl”dır: “Akıllı ol!” Ardından “dengeli ol” çağrısı yaparlar.

Cumhuriyet döneminde de durum aynıydı: Milletvekilliği teklifini reddetti. Vaizlik teklifini elinin tersiyle geri çevirdi. Küçücük makamlar için binlerce insanın takla attığı bir devirde “Tüm dünyasını bir bohçaya sığdıran adam” olarak kalmayı yeğledi.
Rahat yaşamak varken zulme, baskıya razı oldu. Yine “deli” deyip Barla’ya sürdüler… Yok edeceklerdi, ama yokluk içinde var olmayı başardı.
Aslına bakarsanız meşhur filozof Romen Diyojen de bir “deli”ydi: Bir eli yağda, bir eli balda yaşamak varken hepsini reddetmiş, fıçının içinde yaşamayı yeğlemişti.
Bir gün ziyaretine gelip bir ihtiyacı olup olmadığını soran Büyük İskender’e, “Gölge etme başka ihsan istemez” deyiverdi…
Hâlbuki akıllılar, İskender’in gölgesini olsun görebilmek için günlerce kuyrukta bekliyorlardı. Belli ki Diyojen, müseccel bir “deli”ydi!
Edison’a da “deli” damgası vuruldu: Herkes gibi çalışıp kazanacağına, servetine servet katacağına ahırdan bozma bir laboratuvara kapanmış, gerçekleşmeyecek bir hayalin arkasına takılmıştı…
Güneşten bir parça alıp cam fanusa koyacak (ampulü başka nasıl tarif etsin), herkes onunla aydınlanacaktı. Hâlbuki yağ olmadan fitil olmadan ışık olmazdı. Bu gerçeği çocuklar dahi bilirken, Edison’un bilmemesi aklın alacağı şey değildi: Belli ki adam “deli”ydi!
Mahallenin “âkil adam”ları sık sık toplanıp Edison’u irşada giderlerdi: “Yağ olmadan, fitil olmadan ışık olmaz. Kendini boş yere telef ediyorsun.”
Çünkü “âkil adam”lar sadece gördüklerine inanıyor, başka türlüsünün olabileceğine ihtimal dahi vermiyorlardı. Onlara göre ışığın kaynağı çoktan bulunmuştu: Lamba. Yüzyıllardan beri o kaynaktan yararlanılıyordu. Bunun ötesini düşünmek, başka ışık kaynakları bulmaya çalışmak “delilik”ti.
Tarihsel örnekleri çoğaltmak, hatta keyfine bakabilecekken İstanbul’u fethetme çilesini göze alan Fatih Sultan Mehmed’i, Hilâfet yolunda, Büyük İskender’in geçemediği tehlikeli Sina Çölü’nü, ölüm pahasına geçen Yavuz Sultan Selim’i ve daha nicelerini bu listeye eklemek mümkün…
Sonuç şu: Akıllı düşünene kadar deli köprüyü geçer!
Türkiye’nin, kırmızı çizgilerin dışına çıkabilecek bu türden “deli”lere ihtiyacı var!
03.04.2013 Yeni Akit
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.