- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
YAVUZ BÜLENT BAKİLER İLE HAYATINI KONUŞTUK
Çocukluğunuzun geçtiği Sivas’a gidecek olursak şahsî anlamda kendi çocukluğunuzu ve genel anlamda toplumumuzu anlatabilir misiniz?
16 Eylül 2023 Cumartesi 13:45
Tabii. Benim çocukluğum 1945-50 yılları arasında Sivas’ta geçti. Bizim İkinci Dünya Savaşı’na rastlayan yıllarda sadece Sivas’ta değil bütün Türkiye’de çok büyük bir sıkıntı vardı. Çocukluğumda ben o sıkıntıları baştan sona yaşadım. Mesela babamdan harçlık alamadığım zamanlar çok oldu. Evimizde birtakım gıdaların noksanlığını yaşadık. Rahmetli annem fazla peynir yemememiz için bizi ikaz eder ve bize derdi ki: “Çocuklar fazla peynir yiyince insanın karnı kurt olur.” Bütün bunlar o yıllarda çektiğimiz sıkıntıların bir sonucudur. İlkokula gittiğim yıllarda bütün tatillerimi çıplak ayakla geçirirdim ki ayakkabılarım eskimesin. Okula gittiğim zamanlarda da ayakkabımın altına kabara çaktırırdım. Kabara biliyorsunuz yıpranmayı biraz daha geciktiren çivilerdir. O çiviler taşa, toprağa temas ederdi böylece ayakkabı köselesinin yıpranması önlenmiş olurdu.
Bu yıllara ait hiç unutamayacağım bir başka hatıramı daha zikretmek istiyorum: Ortaokul birinci sınıfta Sivas Lisesi’nde bir Coğrafya öğretmenimiz vardı. Remziye Hanım. Beni tahtaya kaldırdı. Birtakım dağ yüksekliklerinin, ırmak uzunluklarının yazılmasını istedi. Ben de onları Hoca’nın söylediği miktarları tahtaya yazıyordum ama kollarım hep omuzum hizasındaydı. O da itiraz ediyor. “Oğlum! Yukarıdan yaz, sığmaz.” diye. Ben kolumu kat’iyyen kaldırmıyordum, aşağıdan yazmaya devam ediyordum. Hoca da çok kızdı. “Otur yerine, kafasız adam.”dedi. Ona anlatamadım ki kolumu kaldırdığım takdirde ceketim de yukarı kalkacak, pantolonumun arkasında iki kocaman yırtık var, o yırtıklardan kilotum görünecek. Yama da küçük, delik büyük. O bakımdan arkadaşlarımın görmesini istemiyorum. Müşkül bir durumda kalmak istemiyorum. Kolumu yukarı kaldıramamamın sebebi odur diyemedim. Yerime oturdum. Bütün bunlar çocukluk yıllarımda yaşamış olduğum sıkıntılardan bazılarıdır. Bu durumu bütün Türkiye yaşadı, biz de Sivas’ta yaşadık. Çocukluk yıllarımda yaşamış olduklarımdan da şikayetçi değilim. Çünkü onlar beni hayata hazırladı, zorluklar içerisinde bulunmanın günün birinde başını çekip gideceğini bana hatırlattı.
Çocukluğum böyle zor şartlar altında geçti. Çocukluk yıllarımda oyuncak yüzü görmedim. Yaz geldiği zaman bütün oyuncaklarımız çamurdandı. Çamurdan elma, armut; karpuz kabuğundan öküz arabası gibi birtakım oyuncaklarımız hep bizim gayretimizle çamurdan yapılırlardı. Dayım Ankara’dan geldiğinde bana bir mızıka alıp getirmişti. Ben de o mızıkadan çok büyük bir sevinç duymuştum. Arkadaşlarıma göstermek için hemen dışarı çıkmıştım. Evimizin yanından bir ırmak akıyordu. O ırmakta bir iki çamurdan oyuncak yapmak istedim. Mızıkam çamurlanmasın diye onu arkama bıraktım. Mahalledeki çocuklardan biri ben çamurla oynarken mızıkamı çalıp kaçmıştı. Günlerce ağladığımı hatırlıyorum. Bir mızıka ve bir top bütün çocukluk yıllarımın muhteşem oyuncaklarıydı. Onlarla da doyuncaya kadar oynayamadığımı söyleyebilirim.
O bakımdan özetle derim ki Sivas’ta çocukluk yıllarım İkinci Dünya Savaşı’na denk geldiği ve babam da devlet memuru olduğu için, almış olduğu maaşla yedi kişinin geçimini yüklendiği için, büyük sıkıntılar içinde geçti. Ben bugün o sıkıntılardan kat’iyyen şikayetçi değilim.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.