- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
05 Kasım 2025- İstanbul16°C▼
- Ankara5°C
- İzmir15°C
- Konya8°C
- Sakarya15°C
- Şanlıurfa14°C
- Trabzon15°C
- Gaziantep12°C
YAZDIKLARI GÜZEL, SOHBETİ İSE AYRI BİR GÜZEL
Dünya Bizim okurları, Mehmet Aycı’yı daha çok son zamanlarda dostlarına dair kaleme aldığı portrelerinden tanıyorlar.

Kendisi Ahmet Mithat Efendi’nin dergici versiyonudur. Kaleminden nasiplenmeyen dergi, şiirini, yazısını ağırlamayan mecmua kalmamıştır. 2009 yılında Dünya Bizim’de çıkan bir söyleşisinde “120 dergide yazdım” diyor ama bakmayın siz ona, bu aralar 200’ün eli kulağındadır. Bu kadar çok yazmasının altında ‘her yerde imzam olsun’ telaşı değil, ‘abi edebiyat aşkına bir yazı’ diye kapısına gelen hiç kimseyi kıramaması yatar. Nerden biliyorsun diye soracaksanız. Aynısını zamanında ben de “Endülüs” ve “Lamure” dergilerini çıkarırken yapmıştım da, oradan biliyorum.
Bir insanın güzel bir adam olduğuna en büyük delil cömertliğidir. Mehmet Aycı da en değerli malvarlığını, kelimelerini vermede böylesine cömert bir adamdır. Ne şairler, yazarlar gördük ki bin dereden su getirirler, bir şiir, bir yazı için dergici gençleri perişan ederler. Aycı’yı herkesçe sevilen bir adam yapan en büyük sır, bu “kelime cömertliği”dir bence.
Birçok güzel dostluğumun altında imzası olan adamdır
Zaten onunla iki bardak ince belli çay sohbeti yaptığınızda anlarsınız ki bu adam anadan doğma yazardır. Kelimeler ağzından başka bir güzellikte dökülür. Ya ses tonu! Saatlerce dinlersiniz, dinlersiniz de yine de söz bitmesin istersiniz. Halk edebiyatından konuşurken bir bakmışsınız divan edebiyatı gazelleri dökülmüş ortalığa. Sezai Karakoç’tan girilir, Cahit Zarifoğlu’ndan çıkılır;Goethe’den mevzu açılır, Nietzsche’den kapanır. Anlayacağınız ortalık bin renk ve kokuda gül deryasına döner. Yazdıklarının güzelliği de üstüne kaymaklı kadayıf olur.
Benim Mehmet Aycı’yı tanımam, Sincan’da “kalaşnikof resmine benzer bir logosu olan” bir yazılım firmasında Kur’an-ı Kerim programı ile uğraşırken oldu. Şimdiki gençler bilmez, o zamanlar disketler vardı. Ankara’da da eski zamanın disketleri gibi megabaytı az ama vefası çok insanlar vardı. İşte onlardan biri olan Osman Selvi, bu güzel adamla karşılaşmama vesile olan güzel şahsiyettir. Mehmet Aycı da Ahmet Yalçınkaya, Cengiz Coşkun, Tayyip Atmaca gibi birçok ‘Anadolu Pars’ını tanımama vesile olmuş, birçok güzel dostluğumun altında imzası olan adamdır.
Kendisiyle sohbet etmek güzeldir, yazdıklarını okumak daha da güzeldir. Ne yapın ne edin, bu ikisini de yapın derim.
“Ey Adem Efendi, sen de Mehmet Aycı’yı yazacağım dedin, Ahmet Mithat’tan girdin, kaymaklı kadayıftan çıktın.” diye sitem ederseniz hemen söyleyelim: “Eee Mehmet Aycı’yı yazacaĞIm dedim ya.”
Uzak diyarlardan Mehmet Aycı ve tüm gönül dostlarına selamlar ediyorum.
Adem Özbay, dunyabizim
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.