YENER DÖNMEZ'DEN: İSRAİL NİYE BU KADAR KASILDI?

Mesela o dönemde pek çok çevrede karamsarlığın hakim olduğunu dile getiren Davutoğlu, dinler tarihini iyi bilen ve Yahudileri iyi tanıyan çok önemli bir akademisyenin özrün gerçekleşme ihtimalinin imkansız olduğuna dair şu ifadeleri kullandığını aktarmıştı:
“Özür Yahudi teolojisinde olmayan bir şey. İsrail asla özür dilemez.”
Fakat sonrasında o teoloji yerle bir olmuştu.
Davutoğlu yaşanan o anı; “İsrail için hiç de kolay olmadı” şeklinde özetlemişti.
Şimdi olup bitenlere baktığımızda Davutoğlu’nu haklı çıkartacak biçimde Yahudiler’in özrü bir türlü hazmedemediğini daha iyi görüyoruz.
Yani özür Siyonistleri fena halde kasmış.
Öyle ki; Haziran’da İsrail tam anlamıyla Mavi Marmara özrünün acısını çıkarmak için seferber olmuş.
Medyayı harekete geçiren Yahudi lobisi makale üstüne makale yayınlatıyor, anketler düzenletiyor, konferanslar verdiriyor, raporlar hazırlatıyor, sipariş kitaplar yazdırıyor.
Amaçları ise; dezenformatif yayınlarla Başbakan Erdoğan’ı ABD ve Batı’ya gammazlayıp özür sonrası İsrail-Türkiye ilişkilerinin düzelmemesini Türkiye’ye fatura etmek...
Daha doğrusu uluslararası arenada Türkiye’yi yalnızlaştırmak…
Bu yüzden son dönemde Yahudi diasporasını harekete geçirecek analizlerin, makalelerin, anketlerin, konferansların, araştırmaların, raporların, kitapların dikkat çekici düzeyde arttığını görüyoruz.
Canla başla çalışıyor Siyonist lobi…
Örneğin BESA’ya İsraillilerin yüzde 71’inin, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Türkiye’den özür dilemesinin yanlış olduğu yönünde görüş belirttiğine dair bir anket yayınlattılar.
Bununla da yetinmeyip aynı kuruluşa çok tuhaf bir rapor hazırlattılar.
Raporun başlığı ise oldukça ilginç: “Obama’nın En Yakın Arkadaşı!”
Arial Cohen tarafından hazırlanan raporda kinayeli bir anlatımla tamamen Başbakan Erdoğan hedef seçilmiş…
Raporda ikinci başlık olarak da; “ABD-Türkiye İlişkilerinde Endişe Verici Gelişim…” yollu ifadelere yer verilmiş.
Türkiye’nin İslâm dünyasının liderliğine oynadığına dair yorumlara yer verilen raporda buna tedbir alınması gerektiğine dair görüşler de belirtilmiş.
Biraz daha ileri gidip ABD’nin Türkiye’nin iç işleriyle ilgili kapsamlı bir rapor hazırlaması gerektiğini dahi savunarak şu ifadeleri kullanmışlar:
“ABD Türkiye’nin politikasını tekrar değerlendirirken bazı adımlar atmalı. Washington Türkiye’deki seküler güçleri desteklemeli… Kürt sorununa yönelik kapsamlı bir politika geliştirmeli...”
İnsan sormadan edemiyor tabii…
Düğün değildi bayram değildi…
ABD Büyükelçisi Ricciardone’nin Güneydoğu illerimizde işi neydi acaba?
Sakın o rapor için olmasın?!
Çok dikkatli olmalıyız çok…