08 Kasım 2025
  • İstanbul19°C
  • Ankara19°C
  • İzmir22°C
  • Konya18°C
  • Sakarya18°C
  • Şanlıurfa25°C
  • Trabzon17°C
  • Gaziantep21°C

YUSUF KAPLAN'DAN: BİZİM DE BİR ENDÜLÜS'ÜMÜZ VAR: İSTANBUL DİYE BİR Dİ/YÂR!

Önce, henüz "keşfedilebilmiş" küçük bir bilgi: İspanya'da Gırnata'daki Elhamra Sarayı'nın duvarlarına tam on bin (10 bin) şiir nakşedilmiş! Bu keşif hiç şaşırtmadı beni: Zira şehirle şiir arasında kopmaz bir bağ vardı bizim medeniyetimizde.

Yusuf Kaplan'dan: Bizim de bir Endülüs'ümüz var: İstanbul diye bir di/yâr!

***

Hakikatin şehirde ete kemiğe bürünerek "Yunus" diye göründüğü bir Itrî, bir Merağî bestesiydi bizim medeniyetimizin şehirleri: Medeniyetimizi vareden, ona anlam veren, ruh katan şiarlarını şuur derecesinde besleyip büyüten, içten içe yeşerten kozmik şarkısıydı her biri: Cennetin yeryüzündeki izdüşümleri...

O yüzden, Avrupa'dan Kurtuba'ya ilim tahsil etmeye gelen Avrupalılar, daha ilk gördüklerinde âşık oluyorlardı şehre. Kayıtlarda aynen şöyle geçiyordu, Avrupalı öğrencilerin Endülüs'ün bu nadîde çiçek-şehirleriyle ilgili ilk izlenimleri: "Burası cennetmiş gerçekten, cennet!"

***

Şehirsiz medeniyet düşünülemez. Ancak şehri düşünen, medeniyetin düşlerini gören o şehre ruhunu veren yüce gönüllü insanlarıdır; ufukları, sonsuzluğun burçlarında gezinen yürek insanları dervişleri, şâirleri, kâtipleri, erenleri, âlimleri, bilgeleri, irfan yüklü, ilim deryası edeb ve sanat erbabı...

Şehirleri şehir yapan, şehirlerden medeniyet çıkaran o şehirleri ve o şehirlerde yaşayan insanları vareden ruhtur: Şehrin insanlarının ruhu ve ufku.

O yüzden, insan, şehrin ruhudur; şehirse insanın hayata ruh üfleyen soluğu ve çocuğu. İnsan varsa, şehir de vardır; insan yoksa, şehir de yoktur.

Günümüzde şehir yok artık: Şehirler öldü. Çünkü insanları öldü şehrin; ruhu yani. Şehre anlam veren, ruh üfleyen, şehri vareden "ulu-çınarlar" yok artık.

***

İstanbul, bir medeniyetti; medeniyetimizin özü ve özeti, kaynağı ve pınarı: Medeniyetimizi yeşerten bir ulu şehri değildi yalnızca; medeniyetimizin tohumlarını, köklerini, özsuyunu, özünü ve sözünü barındıran bir ulu çınarı, başlıbaşına bir medeniyet. Yeryüzünde başka hiçbir şehre nasip olmayan, benzersiz bir medeniyet.

Yahya Kemal, "Boğaziçi medeniyeti" demişti, İstanbul medeniyetine. Böyle bir şey yalnızca bizim eserimizdi.

Su ile toprak, hava ile ateş, can olmuş, canan olmuş, İstanbul'da aynı yola baş koymuş, aynı ruhu terennüm ediyorlar, aynı ilâhî şarkıyı besteliyorlardı. Toprakla suyun, tabiatla tarihin, hakikatle hayatın, insanla ilâhî kaynağın kozmik bir terkibine, şiirsel bir şarkısına, tarihî bir kaynaşmasına tanık olunan bir âyindi yaşanan.

Dünyanın en güzel, en mucizevî, en aziz ve en leziz şiiri, şarkısı, bestesiydi İstanbul ve medeniyeti.

***

İstanbul, gayr-ı müslim nüfusun da yoğun olarak yaşadığı zamanlarda, Müslüman bir şehirdi. Ama nüfusunun % 95'inden fazlası Müslüman yığınlardan oluşan İstanbul, Müslüman bir şehir değil artık.

İstanbul, bizim Endülüsümüz: Düşüşümüz, düşlerimizin suya düşüşü. Tam bir harabeyi andırıyor o yüzden: Arabeskle eurobesk'in iki koldan giriştikleri yıkıcı, yok edici, çölleştirici, ruhsuzlaştırıcı saldırılar karşısında can çekişiyor...

İstanbul, çoktan düştü: O yüzden düş görme yetilerini yitirdi; düşünebilme, ötelere yürüyebilme imkânlarını da bitirdi...

Ruh şehri İstanbul, ruhun şiirini besteleyen ulvî, sonsuzluk şarkısının sanatkârı İstanbul, şu an tene teslim; kötülüğü emreden nefsin dölyatağı tenin baştan çıkarıcı, yok edici, uyuşturucu hazlarına ve ayartılarına...

Kim demiş bizim Endülüsümüz yok diye! Sorun bakalım İstanbul'a, ne cevap verecek size...

Bu hâl-i pür melâlle Çamlıca'ya yeni bir Kocatepe dikmek ne işe yarar?

Oysa şu ân İstanbul ölü; kadavrası kaldı elimizde yadigâr. Aslında bizim de bir Endülüsümüz var: İstanbul diye bir di/yâr!

15.07.2012 Yeni Şafak

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.