09 Kasım 2025
  • İstanbul21°C
  • Ankara16°C
  • İzmir20°C
  • Konya18°C
  • Sakarya21°C
  • Şanlıurfa25°C
  • Trabzon18°C
  • Gaziantep22°C

YUSUF KAPLAN'DAN: USÛL'SÜZ VUSÛL, ASIL'SIZ FASIL OLMAZ

Düşünce, dergilerde filizlenir, dergilerle yeşerir. Düşüncenin hayatiyet kaynağıdır dergiler.

Yusuf Kaplan'dan: Usûl'süz vusûl, asıl'sız fasıl olmaz

Türkiye'de, bir dalga-kırma ve dalga-kurma fikri yok! Yok; çünkü yaşayan ve yaşatan bir medeniyet fikrinden yoksun Türkiye. Oysa ister yalnızca yatay düzlemde, "tek-boyut"ta varolan sivilizasyon / uygarlık'larda olsun, isterse yatay ve dikey düzlemleri aynı anda hareket geçiren medeniyet'lerde olsun, bütünlük / medeniyet fikrinin varolduğu her yerde, düşüncede de, sanatta da, hayatın her alanında da bir dalga-kırma ve dalga-kurma fikri her zaman vardır.

Medeniyet fikrinin varolabilmesi, hayatın kaynağı, vasatı ve vasıtası demek olan "dil"in varlığını koruyabiliyor ve hayata hayatiyet kazandıracak vasıtaların yeni vasatlar inşa etmesini mümkün kılacak üstdil'leri her dâim geliştirebiliyor olmasına bağlıdır.

Din ya da -dindışı bir uygarlıkta- yaratıcı fikir, insanlara hayat sunacak bir dünyayı dile getirir, dile döker. Hayat hâline gelen, norm hâlini alan bu "dil"in, hayatiyetini sürdürmesi için, mevcut hayat-dünya tasavvuru üzerinde "kafa yoran", onu her dâim yenileyen, yaşatan bir hayatiyet kaynağına ihtiyacı vardır: İşte bu hayatiyet kaynağı, üstdil'dir.

 

* * *

Hayatın kaynağı olan "dil", asıl'ı / norm'ları; hayatiyetin kaynağı olan form ise, usûl'ü / form'ları oluşturur. Formları yaşamayan, yaşatılamayan bir "toplum"un normlarının da yaşamadığına, hayat sunamadığına hükmedebiliriz.

Örnek: Mimarisi de, mimari ve mekân tasavvuru da yok olan; hat sanatı da, hayatımızdaki yeri de yerle bir olan; müzik dünyası ve müzik idrâki de, hâssaları husûsiyetleri ve hassasiyetleri de sırra kadem basan; şiir dünyası da, şiir muhayyilesi de şuursuz savruluşlarla iğdiş edilen; yine -çağdaş bir form'da- sinemada, aslî dinamiklerini nasıl hayata geçirebileceğini bile bilemeyen bir toplumun hayat damarları da, hayatiyet kaynakları da kurumuş demektir. Dünyaya verebilecek bir şeyi kalmamış, söyleyecek sözü de, bu sözü nasıl söyleyebileceğini de "unutmuş" demektir.

Hülâsâ, formlarınız yaşıyorsa, normlarınız da yaşıyor ve siz bu dünyada bir varlık gösterebiliyorsunuz ve dünyaya sunulacak esaslı bir sözün ve özün sahibisiniz demektir.

Yani, usûl varsa, asl'ın da varlığından sözedilebilir. Usulsüz vusûl olmaz çünkü. (Burada sözünü ettiğim usûl'ün Kartezyen "metod"la bir ilgisi yok elbette).

 

* * *

Ancak usûl / üstdil, boşlukta, kendiliğinden oluşmaz. Bize usûl'ü verecek şey, asıl'dır, yani hayatın kaynağını teşkil eden "dil"dir. Asil / özgün hayatları olmayan toplumların, "dil"leri de yok demektir. O yüzden "konuşamazlar", var olamazlar ve hiçbir alanda varlık gösteremezler. Nasıl konuşmaları ve varolmaları gerektiğini de, eşyayı nasıl görmeleri ve varkılmaları gerektiğini de bilemezler: Yokturlar çünkü.

Bütünlük / medeniyet fikrini, asıl / norm tasavvurunu yitirdikleri için, bir fasıl (yeni bir dönem) açamaz, yeni bir süreç başlatamaz, yeni bir dalga kuramazlar. Bunun yolu, yeni üstdiller / formlar / usûller geliştirebilecek bir yerde durabiliyor olmaktan geçer çünkü.

 

* * *

Türkiye'de dalga-kıracak ve dalga-kuracak, çaplı ve asırlık dergiler yok. Dahası, tam bir dergi çöplüğünü ve mezarlığını andırıyor Türkiye.

İşte bu yoklar ve yoksunluklar ortamında, dalga-kırma ve dalga-kurma yolculuğumuzda, dolayısıyla bir üstdil, bir düşünce dili ve birikimi geliştirme çabamızda, Ezel Erverdi'nin maddî-manevî desteğiyle Dergâh Yayınları'nın yayımladığı Kutadgubilig'in ve derginin her şeyi Teoman Duralı Hoca'nın çok özel ve önaçıcı bir yeri var. Bu yeri, yerli yerine yerleştirecek yerim kalmadı; Cuma günkü yazıya artık...

12.12.2011 Yeni Şafak

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.