10 Kasım 2025
  • İstanbul15°C
  • Ankara8°C
  • İzmir14°C
  • Konya8°C
  • Sakarya13°C
  • Şanlıurfa16°C
  • Trabzon15°C
  • Gaziantep9°C

YUSUF KAPLAN'DAN: YOL AYIRIMI

İki Türkiye var: Birincisi, seküler(miş gibi yapan) Türkiye. İkincisi de, Müslüman(mış gibi yapan) Türkiye.

Yusuf Kaplan'dan: Yol ayırımı

Türkiye, medeniyet tecrübesinin derinliği, tarihî tecrübesinin zenginliği ve kollektif hafızasının enginliğinden ötürü, bu ülkenin insanlarını bugünlere taşıdı her şeye rağmen. Ama bundan sonra bu sanallıklarla vaziyeti idare edebilmesi artık mümkün değil. Türkiye'nin bir sıçrama yapabilmesi, yeniden tarihî bir yürüyüş başlatabilmesi için, bu iki sanal Türkiye'den de kurtulması gerekiyor öncelikle.

"Mış gibi yapmak", vaziyeti idare etmek, vaziyeti kurtarmak, bizim bir yüzyılımıza maloldu: Bizi tarihten uzaklaştırdı; bize yalnızca tarihte tatil yaptırdı: Bu son bir yüzyıl boyunca, tarihi hep başkaları yaptı.

Sekülerlik, bizim geliştirdiğimiz bir "şey" değil/di: Batı'da geliştirilen, bize de Lozan'da Batılılar tarafından dayatılan bir "şey"/di. Lozan'da Batılılar, medeniyet iddialarımızı terk etmemiz, bunun yerine sekülerliği benimsememiz, Batılı yörüngeye girmemiz şartıyla Türkiye'ye yalnızca teritoryal / coğrafî bağımsızlık verdiler: Ve Türkiye'nin tarih yapan, tarihin akışını değiştiren medeniyet iddialarına aslâ sahip çıkmayacağına dâir söz alarak, gerçek Türkiye'yi hem içeriden, hem de dışarıdan teslim aldılar; bize figüranlık rolü biçtiler.

Ama Türkiye, laikliği de, Müslümanlığı da "mış gibi yaparak" benimsemeye, böylelikle vaziyeti idare etmeye çalıştı bugüne kadar. Bu "sanal"lık, bizim Batılıların yaptıkları tarihe müdahale etmeyeceğimiz, bir iddia ortaya atmayacağımız, onların yörüngesinden çıkmayacağımız anlamına geliyordu -bir süreliğine de olsa.

Artık bu süre doldu: Dünyanın haritalarının yeniden çizildiği, yeni bir dünyanın kurulmakta olduğu bir zaman diliminde, artık "mış gibi" yaparak bırakınız vaziyeti idare etmeyi, varlığımızı bile koruyamayacağımızı görebildiğimiz bir noktaya geldik belli belirsiz.

Bizim yeniden tarih yapan bir aktör katına yükselebilmemiz için, "mış gibi yapma figüranlığı"nı ve sürgit hayaletler üreten, bizi birbirimize düşüren sanal / sahte Türkiye'yi terk etmemiz; derin medeniyet tecrübemizi, zengin tarihî tecrübemizi ve engin kolektif hafızamızı yeniden hayata ve harekete geçirerek tatilden eve dönmemiz, küresel / evrensel iddialarımıza çıkmamız gerekiyor.

Yeniden tarih yapacak bir yolcuğa çıkabilmemiz, sekülerlikle mümkün mü? Asla mümkün değil. Çünkü sekülerlik, bizim tarih yapmamızı mümkün kılan iddialarımızı terk etmemizden ve bizi Batılıların karikatürü ve "köle"si kılmaktan başka bir yere götürmedi.

Türkiye, yol ayırımının eşiğine gelip dayandı: Dünya bize bakıyor ama biz kendimize gelebilmiş değiliz hâlâ: Türkiye, Hakkın, hakkaniyetin, adaletin, vicdanın, ufkun, her türlü farklılığı yaşatmanın, ahlâkın, ilkenin ve ilkeliliğin yegâne adı ve adresi, İslâm'ın sunduğu medeniyet iddialarını yeniden insanlığa sunmanın yollarını bulmak zorundadır.

12 Haziran seçimleri, artık "mış gibi yapan" sanal Türkiye'lerden kurtulup, bizim hakîkî yolumuzu bulabildiğimiz, tarihî yolculuğumuza koyulabileceğimiz gerçek Türkiye'nin başlangıç noktası, yol ayırımı olabilmeli. Yoksa işimiz daha da zorlaşacak...

10 Haziran 2011 Yeni Şafak

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.