• İstanbul 23 °C
  • Ankara 24 °C

Mustafa Atikebaş: Refik Halid: Bir Dil Virtüozu

Mustafa Atikebaş: Refik Halid: Bir Dil Virtüozu
Ben ne yazdım, sen ne fehmettin, garip efsanedirVahib-ül-idrak müzdad eylesin iz’anını

Usta, üstat, uzman, dâhi, erbap, ehlihibre, mütehassıs, hâzık vs… Refik Halid’i tanımlamak için nedense hiçbiri içime sinmedi. Fransızcadan dilimize geçen virtüoz, esasında bir mûsikî terimi; bir enstrümanı en iyi biçimde çalabileni işaret ediyor. Türkçe öyle muazzam bir lisan ki azla yetinmeyi bilmez. Yabancı kelimeyi olduğu gibi değil, ya sesini değiştirerek yahut yeni manalar vererek kabul eder. Virtüoz, bugün Türkçede bir işi iyi yapanı değil, iyiler arasındaki en iyiyi ifade eder hale gelmiştir. O yüzden ben bu kelimeyi işittiğimde aklıma sadece Beethoven değil, Pele de geliyor. Yani bir yönüyle diğer bütün iyiler arasından sıyrılıverenleri…  

 

Bütün büyük edebiyatların bir klasik devri bulunur. Lisanın ulaştığı en yüksek mevkiden doğmuş güzide eserler o devirde ortaya çıkar. Dil, olanca heybetiyle ve cesametiyle o eserlerde vücut bulur. Duyuş, söyleyiş kuvveti zirvededir. Kelimeler, cümleler ‘yazı’ denilen o sihirli aynada raks eder, dilin en güzel şarkısını söyler.

Türk edebiyatının –şiiri bir tarafa bırakırsak– nesirdeki en güçlü dönemi hiç şüphesiz 19. Asrın son, 20. Asrın ilk çeyreğini içine alan elli yıllık sürede dünyaya gelen ediplerin eserlerini kapsayan devredir. Bugün Türkçenin yüz akı roman ve hikâyeleri ile diğer düz yazı türlerinde verilmiş eserlerinin en seçkinleri bu döneme aittir. 

Refik Halid Karay bu devrin nesirdeki en kuvvetli kalemlerinden biri olarak 1888’de dünyaya gelmiştir. Galatasaray Sultanisi ve Mekteb-i Hukuk’ta okur. “Fecr-i Âti” topluluğunun kurucularından... Gazeteciliğe de erken yaşlarda başlar. Özellikle “Kirpi” müstearıyla yazdığı hicivleri onun henüz o yaşlarda Türkçeye olan vukufunun delilleridir. Fakat bu yazılar siyasi içeriklidir. İttihat ve Terakki Cemiyeti, Mahmud Şevket Paşa’nın katli sebebiyle suçlananlar arasında onu da sürgüne gönderir. 25 yaşında sürgün edilmek Refik Halid’in ilerde takınacağı siyasi tavrının da belirleyicisi olmuştur bir bakıma. Çünkü asıl muhalefetini Milli Mücadeleye ve Mustafa Kemal’e karşı yapacaktır. Milli Mücadelenin başlangıç döneminde (Nisan-Ekim 1919) posta ve telgraf umum müdürüdür. Kuvay-ı Milliye birliklerinin haberleşmesini bile-isteye engeller, telgraflarını kabul etmez. Bu tavrı ve devam eden siyasi yazıları sebebiyle savaş bitiminde “Yüzellilikler” listesine girer. Böylece ikinci ve daha uzun sürecek sürgün hayatı (16 yıl) başlar; üstelik “vatan haini” damgasıyla…

Refik Halid’in talihi 1938’de değişir. Yüzünü hiç görmediği, tanışmadığı Atatürk tarafından affedilmiştir. Beyrut’taki ikametinin son yıllarında Cumhuriyet inkılâplarını takdir etmeye başlamış, Hatay’ın anavatana katılmasıyla ilgili çaba sarf etmiştir zaten.        

Bizde edebiyat daima ideolojiyle beraber yürür. Şair ve yazarlarımız çoğunlukla eseriyle değil, siyasi tavır alışlarıyla değerlendirilir. Hoş, tarihinin hiçbir devresinde ‘düşmansız’ kalmamış, içerden ve dışardan türlü gailelerle uğraşmak durumunda kalmış bir milletin bu bakışı da çok görülmemeli. Bunun incelenmesi sosyologların ve tarihçilerin işidir; edebiyatçılar ille de başka bir mikyas arar, aramalıdır. Bugün, kötü edebiyat yaptığı halde baş tacı edilmiş ediplerimiz olduğu gibi iyi edebiyat yapmasına rağmen sessizliğe mahkûm edilmiş nice kıymetli edibimiz de var. Geçmişte de böyleydi. Fakat güneş balçıkla sıvanmaz; iyi eser er ya da geç kendini gösterir. İşte edebiyatçının esas alacağı mikyas eserin güzelliği, büyüklüğüdür. Refik Halid’i siyasi tavrından dolayı görmezden gelmek mümkündür; bunun ne kazandıracağını bilemem. Bu yazının mevzusu ne kaybedeceğimizi göstermektir. Türk hikâyesinin en büyük ismi Ömer Seyfettin’in ‘tabii dilin yegâne sanatkârı’ olarak selamladığı; roman, hikâye, kronik ve fıkralarıyla Türkiye Türkçesinin en iyi örneklerini vermiş bir yazarın tatlı ve ahenkli üslubundan mahrum kalırız mesela. Hiç tereddütsüz söyleyebilirim ki o günün Türkçesinin katbekat gerisinde olduğumuz şu günlerde büyük kayıptır bu.  

Muhalled eserin asıl kuvveti dilinden gelir. Yıllar geçse de, dil değişse de sevilen, kıymet gören eserler dilin canlılığını en derinden kavramış yazarlar tarafından verilebilir. Refik Halid böyle bir yazardır. Bugün her ikisi de temel kitaplarımız arasında zikredilen hikâye kitaplarından ilki birinci sürgünün verimleridir: Memleket Hikâyeleri. Diğeriyse uzun sürgün döneminin yaşattığı yalnızlık duygusundan beslenen bir kitap: Gurbet Hikâyeleri. Onun Üç Nesil Üç Hayat’ı herhangi bir tarih kitabının yer yer asık suratlı üslubundan farklı olarak temiz bir Türkçeyle yakın tarihimizin üç devrini, bu devirlerin sosyal hayatını, evlerini, çocuk eğitimi gibi pek çok ayrıntıyı işleyen önemli bir kronik(vakayiname)tir. İşte o kitaptan, Cumhuriyet devrine ait çocuk kıyafetleriyle ilgili bir pasaj:

“ Çocuklar yine cami avlularında, bostanlarda, viraneliklerde oynuyor. Ara sıra müşir üniformalı, kılıç kayışlı, cüce paşa kıyafetlerine de rastlıyorsak da ekseriyet sokakta yarı Avrupalı çocuğu tarzında giyinmektedir; kısa pantolonlular nadir… Fena cihet kat kat fanila, zıbın vesaire giydirerek çocuğu bohça haline sokmak… Erkek çocuğu ayakkabıları bağlı potindir ve yenmesin diye burun taraflarına siyaha boyanmış madenden ay biçimi bir zırh konmuştur.”

İnkılâp Kitabevi yerinde bir hamleyle, son yıllarda Karay’ın eserlerini yeniden ele alıp birer birer dilimize kazandırıyor. Beni en çok etkileyen eseri Memleket Yazıları serisinin 9. kitabı olan Türkçenin Tadı ve Ahengi oldu. Daha 1946’da ‘ne’ye işaret ettiğine bakınız:

“Çocuklarımızı Hüseyin Rahmi’yi bile okumak için ayrı bir filoloji tahsili görmek zorunda bırakacak kadar ölçüsüz, cezbeli ayıklamalar yüzünden az sonra elde sadece lisanın koçanı kalabilir.” Ne tuhaftır, bugün şu cümleyi anlamakta zorlanan çocuklarımız var. Anlaşılan koçan elimizde kalmış!

Devamı: https://pslkulturatlasi.blogspot.com/2021/01/refik-halid-bir-dil-virtuozu.html?fbclid=IwAR004SV1dMwodCz9KAHISb3_JsScaXaSwMxYSMDE1C11Pq1Lh58KcvpyAUo

Bu haber toplam 317 defa okunmuştur
  • Yorumlar 1
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim