• İstanbul 24 °C
  • Ankara 25 °C

Mustafa Kara: Kandillerin En Faziletlisi Hangisi?

Mustafa Kara: Kandillerin En Faziletlisi Hangisi?
“Dürretü’l-Beyza Fi Şerefi Mevlidi’l-Mustafa”

Giriş

Dinî hayatı ve buna bağlı olarak his ve fikir dünyamızı canlı tutan ve devamlılığını sağlayan unsurlardan biri de zaman içinde dinî ilkeler ışığında oluşan bazı adet ve geleneklerdir. İslâm dünyasında bunun en meşhur ve renkli örneklerinden biri Hz. Peygamber efendimizin doğumu vesile edinilerek yapılan Mevlid törenleridir. Her ülkede birbirinden farklı âdetlerle ve sürelerle yaşatılan bu geleneğin ortak konusu Hz. Peygamber’e duyulan aşk ve mahabbettir denilebilir.

Sözlük anlamı olarak doğum yeri, doğum zamanı demek olan mevlid, zamanla Hz. Peygamber ile ilgili yapılan anma törenlerine ad olduğu gibi bu konuya tahsis edilen kitapların da ismi olmuştur.

Fâtımîlerle başlayan Eyyubîlerle devam eden ve asırlar boyu geniş bir coğrafyada yapılan bu toplantılar bazen ruhunu/ manâsını kaybederek çok değişik noktalara taşındığı, sıradan bir şenliğe/festivale dönüştüğü veya o topraklarda yaşayan kadim kültürlerin hakimiyeti altına girdiği için konunun aleyhinde olan bir hareketin doğmasına da sebep olduğu söylenebilir. Bu karşı tezi savunanlara göre sözkonusu anma merasimleri zaten bidattir, yani aslı/faslı yoktur, Peygamber’in ve dört Halife’nin yaşadığı dönemde olmayan, sonradan dinî hayatın içine giren davranış, tören ve ritüellerden biridir. Dolayısıyla bu ve bunun gibi davranışların gerçek dinî hayatla bir ilişkisi yoktur, dindarlığa müsbet bir etkisi olamaz ve süratle tasfiye edilmesi gerekir.

Bu ve benzer konularla ilgili tartışmalar sürerken bidat, bidat-i hasene, bidat-i seyyie, bidat-i izafî, bidat-i hakikî gibi birçok terimin doğmasına da sebep olmuştur. Bu tarz değerlendirmelere sahip çıkanlara, bidat ismini verdikleri bütün hareketleri toptan reddedenlere günümüz dünyasında daha çok “selefî”, “vehhâbî” … gibi isimler verilmektedir. Konu ile ilgili tartışmalar tarihte olduğu gibi günümüzde de çok yönlü olarak devam ettiğini söylemek gerekir.

Mevlid törenleri ve benzer geleneklerle ilgili olarak reddiye yazanlar, hatta işi şirk ve tekfir noktasına kadar taşıyanlar çoğalınca karşı tezi savunanlar da eline kalemi almış ileri sürülen delilleri kendi anlayışlarına göre çürüten risaleler yazmışlardır.

Aslında konuya çok dar bir açıdan bakmak ve bu tip gelenekleri/ananeleri toptan reddetmek ne kadar yanlış ise Mevlid ve bunun gibi törenleri dinî hayatın olmazsa olmazı kabul etmek te aynı derecede yanlış olur. İnsan ve toplum psikolojisini iyi tahlil ederek, yetişme şartlarına, toplumun eğitim sistemine, dinî hayatın seyrine çok yakından bakarak herkese hakkını vermek en uygun ve doğru olanıdır.

Dinî hayat üzerinde baskı uygulayan, mabed ve ibadet hayatına keyfi sınırlamalar getiren totaliter sistemlerde insanların tutunabildikleri tek şey bu tip ritüeller olmaktadır. “Karanlık devir”ler için bu törenler- yeterli olmasa bile- hayatî önem taşımaktadır. Küçümsemeye gelmez. Çünkü insanlar o zor günlerde dinî hayata sadece bunlarla tutunabilmektedirler. “Böyle tutunmaktansa hiç tutunmasınlar” diye düşünmek büyük sorumluluğu gerektiren çok radikal kararlardır.

Mevlid törenlerinin lehinde kitap yazanlardan biri de Bursa Ahmed Gazzî dergâhı şeyhi Gazzîzâde Abdüllatif Efendi’dir.

 

Abdüllatif Efendi Kim?

Bursa’da Niyâzî-i Mısrî’nin yanında yetişen Gazze’li Ahmed Efendi (ö. 1738) bugünkü Süleyman Çelebi Lisesi’nin bulunduğu yerde 1703 tarihinde dergâhını kurmuş ve insanlara dilinin döndüğü kadar hak ve hakikati anlatmaya, dinî-tasavvufî ahlakın ilkelerini nakletmeye çalışmıştır. Gazzîzâde Abdüllatif Efendi ise (ö. 1776) onun torunu olup bu şehrin kültür tarihi için çok önemli eserler kaleme almış olan  velûd bir şahsiyettir.

Yeni harflerle yayınlanan bazı eserleri şunlardır:

  1. Hulasatü’l-vefeyât Kişiler ve kurumlar hakkında bilgi veren bir çeşit Bursa şehir rehberidir. Nşr. Mustafa Demirel
  2. Vekâyi-i Baba Paşa. Bursa’ya sürgün edilen meşhur  İbrahim Paşa’nın hatıralarını ihtiva etmektedir. Nşr. Salih Erol
  3. Vâkıât. Bursa Eminiyye dergâhı şeyhi Kerküklü Mehmet Emin Efendi’nin sohbetlerinde tuttuğu notlardır. Nşr. Hamdi Tekeli

4.Mergûbu’s-sâlikin. Koca Râgıb Paşa’nın Nakşibendiyye’nin 11 esasını anlatan 11 beytin şerhidir. Nşr. Şaban Karaköse

RİSALE

Konumuzla ilgili olan eserinin adı ise şöyledir: Dürretü’l-beyzâ fi şeref-i mevlidi’l- Mustafa

 

Risalenin ilk satırları yazılış sebebine işaret ediyor:

“Bu risâle-i şerifenin tercemesine sebep oldur ki Ümmet-i Muhammed’e bâis-i şeref-i dâreyn olan Mevlûd-i şerif’in şeref ve fezâilini murûr-i zaman ile halk, âlem-i nisyan idup (unutup) her ne kadar Mevlûd-i şerifler kıraat olunursa, kemâl üzre fezâilini bilmeyub, meclis-i Mevlûd-i şerife hürmetinde kusurları, belki bazı cehele-i muteassibin (tutucu cahiller) men’e sa’y eyledikleri (engellemeye yöneldikleri) ecilden bu Gazzîzâde Seyyid Abdüllatif-i bîçare..” s. 1

 

Sonra düa:

“Her kim bu Risale-i şerifeyi tilavet idub ve yaza ve yazdıra Allah taâla ol mümine rahmet idub Resûlullah şefaat eylesun.”

 

Sade bir Türkçe

Konu ile ilgili daha önceki asırlarda Arapça risaleler kaleme alındığını söyledikten sonra risalenin sade bir Türkçe ile kaleme alınış gerekçesine şöyle temas ediyor:

“Fâidesi cümleye râci’ olsun deyu Türkî ibare ile tahrir eyledim ve nef-i âm olub herkes anlasun deyu ibârâtta istılâhât ve garib lugat ve fesahâtı terk idub orta yoldan beyan olunmuştur.”

Mevlid-i Resûl aleyhisselamın fezâili cümle-i lâyıkı üzre beyan olsa bir büyük kitab olur. Şeref-i fezâil-i Mevlid-i şerif derya gibidir biz ondan bir katresini âcizâne beyan eyledik.” s. 2

 

Mevlid’in ruha tesiri

“Meclis-i Mevlud’de na’t-i pâk-i Resûl-i Kibriya okunub evsâf-ı Habibullah beyân oldukça ehl-i imanın aşk u şevkıni müzdâd idub (artırıp) ümmet-i Muhammed’in aşkla salavât-i şerife getürmelerine sebeb olur ve imanları kuvvet bulur. Zira her kimde ki aşk u mahabbet-i Resûlillah ola onun imanı kavi olur. Ve mahabbet u aşk-ı Resûl’le olanlar Âl-i Muhammed’den ma’dûd olub (O’nun ailesinden sayılıp) mahabbet idenlere dahi mahabbet vacib olur” s. 4

“Bu takdirce mevzûn kelâmla Resûl aleyhisselâmın evsâfı ve na’atlerini dinlemek kalbde olan aşkı tahrik idub âkıl müminlerin kalbinde aşk ateşi yandurub şevkle ve mahabbetle salat u selam eylemelerine sebeb olur.” S.6

“Bunun içun Mevlûd-i şerifin fezâili, cümlesinden eşref oldı. Zira Mevlûd-i şerifde evvela Allah taâlanın vasfı var. Sâniyen Resûl aleyhisselamın vasfı var, dahi içinde va’z u nasihat var zikir var, meclisde tilâvet-i Kur’an var” s. 7

“Bir kere meclis-i mevlid-i şerifde bulunmak ve mevlid-i şerif okumak ve okutmakda Ravza-yı mutahhara’yı ziyaret eylemek sevabı ihsan olur. Ziyaret-i Ravza-yı saâdete gitmeğe kudreti olmayan aciz ümmetlere ziyaret-i Ravza-yı münevvere sevabı meclis-i mevlidde hâsıl olur” s. 8

 

Annesiyle ilgili bir hatıra:

“Validem merhûme Rukiyye Hatun senede bir kere tîb (temiz) malından mevlûd-i şerif tilâvet itdirir idi. Bir sene terk eyledi. Âlem-i manâda verâ-i hicabdan (perde arkasından) Sultânü’s-sakaleyn sallallahü aleyhi ve selem zuhûr idub ‘benim mevlidimi niçin okutmadın” deyu mevlud okutmasına ferman buyurmuşlardır.” s.11

 

Dedesiyle ilgili bir hatıra:

“Hazret-i Şeyh Ahmedü’l-Gazzî kuddise sırruhu’l-âli mevlûd-i şerifde ziyâde hürmet idüb Rebiulevvelin ibtida Cuma’sında cümle müridânı, evladları idiyye libaslar (bayram elbiseleri) ve yeni mest papuçlar giyub aşk u mahabbet ile meclis-i mevlide hürmet ve izzet iderlerdi.” s 11

Hatta Aziz-i müşârunileyh şerbet odasında şerbet ezub ve sa’y mikdarı hizmet iderlerdi.” s. 12

 

Bazı şahsiyetler

Risalede dört Halife’den başka bazı alim ve sûfilerin ismi ve bazı değerlendirmelerine de yer veriliyor:

Hasan Basri, Seri Sakatî, Cüneyd Bağdadî, Maruf Kerhî… Fahreddin Râzî, Celaleddin Suyûtî, İmam Şâfiî, İbn Abbas, Kadı Mehmet Efendi…

Bilgiler aktarılırken Şerh-i Kaside-i Bürde, Tarih-i İbnü’l-Cevzî, Dede Efendi Mevludi gibi eserlerin de adı geçiyor.

 

Salih insanların anıldığı meclise rahmet inmesi:

“Azizim, mahal-i şübhe midir ki bir zât-ı şerifin kapısına bende olan salih ümmetlerinin menâkıbı ve evsâfı zikrolan yere rahmet nâzil ola. Ya kendinin na’t-i pâki ve menâkıb-ı vilâdeti zikroldukda ne vechile inâyet ve rahmet-i ilâhî olur? Ve bundan kıyas eyle ki kemâ kâle aleyhisselâm: İnde zikri’s-sâlihin tenzilu’r-rahme…” s. 19

 

Düğün bayram gibi:

“Hazret-i Fahr-i âlem sallallahü aleyhi ve selemle olan mahabbeti müminlere lazımdır ki eyyâm-ı vilâdet-i Resûl aleyhisselâm olan mevlid-i şerif ayı girdükde izhâr-ı surûr idüb düğün bayram gibi sevinüb pâk libaslar giyüb ziyafetler ve davetler eyleyüb Mevlid-i şerifler kıraat itdürüb sırr-ı Resûlullah sallallahü teâla aleyhi ve selemle hürmet ideler. Husûsen şürefâdan olanlar üzerine Rebiulevvel duhulünde izhâr-ı meserret ve kemâl-i aşk u şevk u mahabbetle Mevlûd-i şerif meclisleri eylemek vâcib mesâbesindedir.

Elân Mekke-i mükerreme ve Medine-i münevverede beher sene Rebiulevvelin onikinci gicesi cümle cem’ olub Mevlûd-i şerif tilâvet idub ehl-i Mekke ve ehl-i Medine idiyye libaslar giyub ertesi gün id-i şerif gibi tehniye(bayramlaşma) idub bayramdan ziyade izhâr-ı meserret idüb Mevlûd-i şerife id-i ekber (en büyük bayram) tesmiye iderler…” s. 26

 

Osmanlı gelenekleri:

“Devlet-i ebediyyü’l-karâr Âl-i Osmânî de bu resme riâyet idub cümle erkân-ı devlet birbirine tebrik, Mevlûd içun ayin-i îd icra ederler. Halledellahü mülkehu ebeden…” s. 26

 

Muzafferuddin Gökbörü

“Dede Efendi Mevlûd’ünde zikreder ki Melik Muzaffer nâm bir padişah var idi. Bu şahın Hazret-i Resûl aleyhisselam’a kemâl-i mahabbetden Mevlud ayı geldikde azim cemiyetler ve ziyafetler ve fukaraya in’am ve ikrâm idub mümkün mertebe helal malından üçyüzbin altun sarf idub Mevlid-i şerif okudub halka ziyafetler ve hilatler ve fukaraya kisveler verirdi.” s. 28.

 

Hangi kandil daha üstün?

“Şârih-i Kaside-i Bürde şöyle tahkik buyurur ki leyle-i mevlûd-i Resûl aleyhisselam leyle-i Kadir’den efdaldir. Efdaliyyet-i leyle-i vilâdete delâlet ider üç vecih beyan eyledi. Vechin biri budur ki leyle-i mevlûd Hazret-i Resûl aleyhisselâm’ın dünyaya teşrifi gicesidir. Kadir gecesi leyle-i mevlûdda dünyaya teşrif iden zata ihsan olundu. Leyle-i vilâdette zuhûr iden Nebiyy-i zîşan olmasa Kadir gicesi kande olur?

İkinci vechi leyle-i kadrin şerefi melâike-i ızâmın yeryüzüne nüzüliyledir. Leyle-i mevlûd-i şerifin şerefi hazret-i fahr-i âlem sallallahü aleyhi ve selemin yeryüzüne teşrifi iledir. Bir leyle-i mübarek ki melâike ve ins u cin ve cemi-i mahluk kendi hürmetine halkolan Peygamber-i zîşânın leyle-i vilâdeti ola, Kadir’den efdaldir.

Vech-i sâlis budur ki leyle-i Kadr’in şeref ve fazileti Ümmet-i Muhammed’e mahsusdur. Kadir gecesinde her ne kadar merhamet ve inayet olursa ümmet-i Muhammed’e olur ve melâikeler selamı ümmet-i Muhammed’e verirler. Leyle-i mevlûd-i şerif Resûl-i Kibriya aleyhi efdalü’t-tehayânın şerefi onsekizbin âlem üzerinedir.” s. 30

 

Yine Osmanlı geleneği

“Devlet-i ebediyyu’l-karar Âl-i Osmanî’nın devâm-ı mülklerine ve aduvlarına galebe ve desâis-i a’dadan (düşmanların hileleri) muhafaza olmalarına her çend Şer-i şerif’e temessük (dinî ilkelere yapışma) ve nice hayrat ve hesenât ve etvâr-ı nâ mahsûr-i pesendideleri,(sayısız güzel tavırlar) esbâb-ı revnak-ı devâm-ı mülk ve saltanatları olmuş idi.

Ezcümle biri de Mevlûd-i pâk-i Resûl-i ekrem sallallahü aleyhi ve selleme eyledikleri tazim ve hürmetdir ki îd-i şerifden ziyade ihtiram ve izhâr-ı sürûr idüb Mevlûd-i şerifler kıraat ettirirler.

Âsitânede Sultan Ahmed Han cami-i şerifinde Rebiulevvelin onikinci güni olan Mevlid-i şerif meclisine bilfiil zıllullahi âlem (padişah) hulefâ-i âl-i Osman’ın hürmetleri sadbarekellah hadden efzûndur. Cümle vüzera ve şeyhulislâm ve ulema ve ricâl-i devlet kemâl-ı ihtiramla gelub tazim ve hürmet idub îd-i ekber iderler. Allah taâla şevket ve ikbal-ı devletimizi Mevlûd-i şerif hürmetine müzdâd eyleye. Âmin.” s. 33

 

Medine Şam Kahire

“Bundan ma’da Enderûn-ı hümâyun’da vesair cevâmi-i salatîn-i izâmda ma’nûn Mevlûd-i şerif meclisleri olur. Bâhusus Emirulhac Paşa vasıtasıyla Medine-i münevvere’de huzûr-i saâdet-i Hazret-i fahr-i âlem sallallahü teâla aleyhi ve sellemde dahi mevlûd-i şerife meclisi olub huccâc-ı saâdetminhâc çıkacağı gece bir azîm mevlûd-i şerif olur” Şam-i şerifde, Mısr-ı Kahire’de taraf-ı selâtin-i âl-i Osmanîden makam-ı mübarekelerde mevlûd-i şerifler olur. Bu selâtine hasdır. Sâir ulema ve meşâyih ve sulehânın mecâlis-i mevlûdlerine nihayet yokdur. Allah taâla ümmet-i Muhammed’in aşk u şevkini müzdâd eyleye âmin.” s. 33-34

 

Bidat olduğunu iddia edenler

“Aşk-ı server-i âlem râyihasını istişmâm eylemiyen (Peygamber aşkının kokusunu alamayan) zâdidân-i huşkun (işin ruhunu kavrayamayan kişilerin) ‘bidatdir’ zu’mlarına (iddialarına) edile-i nakliye ile sadırları emrâzına edviye-i kesire derkârdır. Mevlûd-i şerif meclisinde olan zikrin evvel ekseri salavât-i şerifedir. Ümmet-i Muhammed salat ve selamla memurdur, Kur’an-i azim ile sabitdir.

‘Şiirdir’ denirse, mevzûn kelâmla zaman-ı saâdetde sultanu’l-enbiya sallallahü teâla aleyhi ve sellemi şuarâ-yı müslimin medhidub huzur-i saâdetlerine ve na’atlerini ve medihlerini kıraat eylediler. Bu da Sünnet-i takriridir.”

 

İkramlar

Şeker, şerbet it’am-i taam dersen, itâm-i taam eyleme âyât-i Kur’aniyye ile medholunmuşdur. Şerbet, Ehl-i beyt-i Resûlullah sünnetidir. Ağniyaya hâsdır.

Mevlûd meclisi Ümmet-i Muhammed’e hâsdır. Kim olursa olsun esvât-ı hasene (güzel ses) ve teganni vardır. Sadâ-yı hasen ehâdis-i nebeviye ile memdûhdur (övülmüştür) Edilleleri Câmiğu’s-sağir ’de mezkûrdur.

Mevlûd-i şerife söz atmak ve Mevlûd-i şerifden şifâyâb olmamak (zevk almamak) neûzubillah za’f-ı imana delâlet eder.

 

Hoş sada güzel makam

“Azizim, sadâ-yı hasen cana tesir ider, mevzûn-i kelâm kalbe tesir ider. Na’t-i Resûl aleyhisselâm latif sada ve hoş makam-ı mevzûn-i kelâmla tilavet oldukda ‘..liyezdâdû imânen mea imanihim..’= “..imanlarını artırırlar..” (Fetih, 48/4) masadakınca zât-ı pâk-i Resûl-i kibrayaya âşık ve mahabbet-i Muhammedîde sâdık olanların sırrında olan aşkı ve mahabbeti cûşa geturub kemâl-i şevkle eşk-i çeşmin rizân ederek (göz yaşı dökerek) salat u selam eylediklerinde bu şevkle olan salat u selamı eylediklerinde vasıtasız Ravza-i mutahharasında Sultân-ı enbiya işidub ‘benim âşık ve sâdık ümmetlerimin salat ve selamları hediyyeten geldi’ deyu onların bu şevklerine mesrûr oldukda dünya ve ahretler ma’mûr olmağa himmet ve şefaat buyururlar. Sair meclis-i zühhâdda bu feyz u bereket hâsıl olmaz. Allah taâla aşk u şevklerimizi ziyade eyliye. Âmin” s. 34-35.

 

Son Düa

“…Seyyidü’s-sâdât aleyhi efdalü’t-tahiyyât hürmetine ve Mevlûd-i şerif berekâtına Rabbim bu abd-i ahkar Gazzîzâde Abdüllatif hafidin şevk-i Muhammedî ile âcizâne tahriri olan Fazâil-i Mevlûd-i Şerif beyânında asârını indinde kabul eyleyub beynelmüminin düa-yı hayr ile yâd olmağa ve nezd-i Resûl-i ekrem’de makbuliyyetine sebeb eyleyub şefaât-i seyyidü’l-enam aleyhisselama nâil eyleye. Âmin.” s.36.

 

Yazılış tarihi: İkiyüzyıl önce yazıldı

“…Hurma ve üzüm dahi böyledir. Ve bu kelâmın hak ve gerçek olduğuna delil budur ki bu sünnet ile öteden beri ve bin ikiyüz kırk üç senedir ümmet-i Muhammed amel idüb Mevlid-i şerifde taam ve şeker ve şerbet ve hurma ve üzüm taksim eylemeğe müminler ittifak idüb ictima eylediler... Ülmmet-i Muhammed hak olmayan şey üzerine ittifak eylemezler. Eğer bunun aslı faslı olmasa terk ederlerdi”. s. 18

 

Sultanların Mevlid’i Mevlidlerin Sultanı

Mevlid yazma, okuma, okutma işi çok eski ise de Osmanlı Sultanı III. Murad döneminde (1588) devletin resmî işleri/protokolü arasında yer almıştır.

Bu tarihten kısa bir müddet sonra tahta geçen I. Ahmed ise Mevlid ile ilgili duygularını şöyle terennüm ediyor:

 

Okunduğunca eyler pür-şevk kalb-i nâsı

Sultân-ı enbiyâ’nın mevlûd-i canfezâsı

 

Gûş eyleyelden anı cân u dil ile hakkâ

Mirât-ı dil açıldı ref oldı cümle pâsı

 

Her bir kelâm anın enfâs-ı rûh-i rahmânî

Cânbahş olursa tan mı her beyt-i dilgüşası

 

Saldı cihana pertev Mevlûd-i Şâh-ı kevneyn

Dehri ide münevver tâ haşre dek ziyası

 

Sultân-ı enbiyânun Mevlûdi hakkı yâ Rab

Bahtî olan avinün her yerde pişuvası

 Geniş bilgi için bk. DİA, Bidat md.

 Dergâh, Süleyman Çelebi lisesinin bulunduğu yerde idi. Bu hatırayı yaşatmak için yakınında, Pınarbaşı’nda Osmangazi Belediyesi’nce yapılan binaya Gazzeli Ahmed Efendi Kültür Merkezi adı verilmiştir. Kültür Bakanlığına bağlı olan Bursa Tasavvuf Kültürü ve Edebiyatı Kütübhanesi 10 Aralık 2021 tarihinden itibaren bu binada hizmet vermektedir.

 

 Geniş bilgi için bk. M. Kara-H. Tekeli, Gazzeli Ahmed Efendi ve Gazzîzâde Abdüllatif Efendi, Bursa 2021, s, 23 vd.

 Bursa Yazma Eserler Kütüphanesi, Orhan 1240.

Daha önce varsa da Mevlid törenleri III. Murad devrinde 1588 tarihinde resmiyet kazanmıştır.

 Erbil Atabeki Muzafferüddin Kökböri (ö.1233)

 Geniş bilgi için bk. DİA, Mevlid md.

 Şu anda hicri 1444 senesindeyiz.

Bu haber toplam 379 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim