Babası veya ataları Fransız işgalinden sonra pılı pırtıyı toplayarak Şam’a göçmüşler. Burada gurebadan olmuşlardır. Tahir el Cezairi burada tahsil görmüş ve çeşitli çabalarıyla çığır açmıştır. Abdulkadir el Cezairi ile birlikte zaman farkıyla Şam’ın ortak atmosferini solumuşlardır. İkinci kahramanımız ise yine Fransız işgalinin son aşamasında, perdesinde Kahire’yi mesken tutan Sıddik Sa’di’dir. Bir ara bağımsızlıktan sonra Cezayir’de Diyanet İşleri Başkanlığına tekabül eden Yüksek İslam Konseyi’nin başına (1966-1968) getiriliyor. Kahire günlerinde ara sıra kazancından annesine nafaka gönderen Sıddık Sa’di’yi annesi Bin Bir Gece masallarına denk saraylarda yaşadığını varsaymakta ve düşlemektedir. Halbuki o kıt kanaat geçinmektedir. Bir odadan ibaret evinde yıpranmış ve rengi solmuş elbiselerini yıkayarak ve kurutarak yaşamaktadır. Hem Tahir el Cezairi hem de Sıddık Sa’di ömürlerini bekar vaziyette tamamlamışlardır. Her ikisi de yeni elbise almak yerine lime lime olmuş elbiselerle idare etmektedirler. Bütün kazançlarını kitaba yatırmaktadırlar. Osmanlıların son döneminde Şam, Tahir el Cezairi için çekilmez bir yer haline gelir. Suriye ve Lübnanlı birçok aydın gibi o da peşine salınan hafiyelerden rahatsız olarak soluğu Kahire’de almıştır. Yeni meskeninde geçimini temin etmek için Mısır gazetelerinde makaleler yazmaktadır. Lakin makale gelirleriyle geçinmek mümkün değildir. Emin olduklarından ve kitap kıymeti bilen kişilere nadide kitaplarını satar ve geçimini bu yolla temin eder. Şam’dan beraberinde getirdiği nadide ve yazma eserleri kitapseverlerle buluşturur. Bu nadide kitapları Mısır zenginlerine; kitabın kıymetini bilme şartıyla satmaktadır. Önüne gelene kitap satmaz. Kitabın namusunu korur. Sözgelimi İbnü’l Kelbi’nin Kitabu’l Esnam gibi kitaplarını o satmış ve bilahare basılarak yaygınlık kazanmasına hizmet etmiştir. Onun Şam’dan getirip geçimi için sattığı kitaplardan bir kısmı Mısır’ın milli kütüphanesi olan Daru’l Kütüp el Mısriyye’nin raflarını süslemektedir. Kitap kurdu ve kitap sever bir alimdir. Meşrep olarak da selefi olarak bilinir.
Buluşamayanlar
Belki bu yönüyle Tahir el Cezairi ile karşılaştırılabilecek kimselerden birisi de babası Nuh Elbani ile birlikte Kral Zogo’nun başa geçmesi ve ardından cumhuriyet ilan edilmesiyle birlikte İşkodra’dan kalkıp Şam’ın yolunu tutan Nasirüddin Elbani’dir. İmanlarıyla Şam’a sığınmışlardır. Ali Yakup Cenkciler de yeni dönemde Mehmet Akif’in izinde Kahire yollarına düşmüştür. Lakin buluşamamışlardır. Cenkciler Hoca Kahire’ye vardığında Mehmet Akif Türkiye’ye dönmüş ve vefat etmiştir. Buluşmak öbür dünyayla kalmıştır. O ise Şeyhülislam Mustafa Sabri, Zahid el Kevseri ve Yozgatlı İhsan Efendi gibilerle buluşmuş ve onların rahle-i tedrisinden geçmiştir.
Devamı: https://www.maarifinsesi.com/kizlarin-egitimi-ve-tahir-el-cezairi/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.