Köylü oldukça zengindi. Hem zengin hem dinden uzak bir yaşamları vardı.
Daha bizim köye televizyon gelmemişti bile. Birkaç evde vardı sadece.
Zenginleşen insanlara has bir durum galiba, parayı gördükçe dinden uzaklaşmak...
Neyse konumuz bu değil.
Akşam işten sonra kahvehaneler tıklım tıklım dolardı. Biz de oturduk bir köşesine sığıntı gibi.
Haberleri izledik sıra Engin Bey’in yorumuna gelmişti.
O zamanlar Engin Bey onların hoşuna gidecek türden yorumlar yapıyordu.
Bir tanesi elinde oyun kâğıdı, ağzında sigara, kafayı yamultarak… Bunu dinciler öldürürler, yaşatmazlar, dedi.
Biz de İmam Hatip’te okuyoruz, serde delikanlılık var…
Adama çıkışmıştım:
Bizi öldürmeye gelenler hariç, biz kimseyi öldürmeyiz, demiştim.
Adam tabii o güne dek söylediklerine bir itiraz duymayınca, şaşırmıştı.
Benim köyümün neresi olduğunu öğrencince de anlamıştı olayı. Sorun da çıkmamıştı.
Aynı Engin Ardıç bir zaman sonra onların tam karşısına geçti.
Patronu yurt dışına kaçınca muhafazakârların yanında yer aldı. O taraftakilerin yaşam tarzı dürüst bir insana ağır geliyordu demek ki...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.