Dahası millî şuuru yok etmek ve Türkleri asimile etmek için tüm Türk halklarının kültürel elitleri yok edilmek istendi. "Çırpınırdı Karadeniz" şiirinin yazarı Ahmed Cevad'dan "Uzaktaki Kardeşime" şiirinin yazarı Mağcan Cumabay'a kadar milliyetçi aydınlar katledildi.
Tüm bu karanlık dönemde Türk halklarını birbirinden ayrıştıracak bir kimlik inşası yapılmaya çalışıldı. Dahası Türk kökenliler ordudan, bürokrasiden büyük oranda uzak tutuldu. Türk ülkelerine de endüstriyel yatırımlar yapılması özellikle engellendi.
Neticede 'milletler hapishanesi' Sovyetler Birliği çöktü ve Türk halklarının çoğu bağımsızlıklarına kavuştu.
Ama Sovyet döneminde öyle bir demografi ve sınır tasarımı yapıldı ki, bağımsızlıklarını kazansalar bile Türk cumhuriyetlerinin başından belanın eksik olmayacağı ve neticede her türlü krizde Rusya'nın "büyük ağabey" gibi müdahale edeceği bir uzun vadeli istikrarsızlık inşa edilmişti.
Bu tasarım örneklerinin başında da önce Çarlık döneminde Ermenistan diye bir ülke icat etmek, sonrasında da Sovyet döneminde Zengezur'u Azerbaycan'dan alıp Ermenistan'a bağlayarak Türkiye ile Türk dünyasının arasına Hıristiyan bir proje devlet kurmak geliyordu. Bırakın Karabağ'ı, bugünkü Ermenistan'ın başkenti Erivan'da bile bir asır öncesine kadar Türkler çoğunluktayken büyük katliamlar, sürgünler ve yapay sınırlarla bugünkü Ermenistan bir asır önce icat edildi. Yetmedi, Sovyet döneminde de Karabağ'a Ermeni nüfus yerleştirilerek tuhaf bir özerklik statüsü ile Azerbaycan'dan koparılmasının hedeflendiği bir süreç başlatıldı.
Bağımsızlık sonrası da Rusların silahlarına, tanklarına, subaylarına sahip Ermeniler daha ordusunu bile kuramamış, ağır silahı bile bulunmayan Azerbaycan'ın zayıflığından faydalanarak Karabağ'ı ve birçok başka Azerbaycan vilayetini işgal ediyordu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.