• İstanbul 13 °C
  • Ankara 3 °C
  • İzmir 14 °C
  • Konya 7 °C
  • Sakarya 8 °C
  • Şanlıurfa 16 °C
  • Trabzon 15 °C
  • Gaziantep 8 °C
  • Bolu 1 °C
  • Bursa 8 °C

Osmanlı Dadaloğlu’su: Abdurrahim Karakoç

D. Mehmet DOĞAN

Şair Abdurrahim Karakoç’u cemmi gafirle rahmeti Rahmana uğurladık… Devlet erkânı (bakanlar, milletvekilleri, üst kademe idareciler), siyasî parti başkanları (Bahçeli ve Kılıçdaroğlu dâhil), şairler, yazarlar, sanatçılar, ilim ve fikir adamları, onu şiirlerinden ve yazılarından tanıyan okuyucuları ve kalabalık bir halk topluluğu 8 haziran cuma vakti Kocatepe Camii’nin büyük açık avlusunu doldurmuştu…

12 yıllık Vakit-Akit yazarı Karakoç’u uğurlamak için Mustafa Karahasanoğlu İstanbul’dan gelmişti. Öyle sanıyorum ki, Türkiye’nin bir çok şehrinden de uğurlayıcıları vardı. Cenaze namazını Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Görmez kıldırdı. Edebiyat dünyamızın “ağabey”i Abdurrahim Karakoç’la ilgili özlü ve güzel sözler söyledi. Konuşmasından onun iyi bir takipçisi olduğu anlaşılıyordu.  Merhum şairin ağabeyi Bahaeddin Karakoç hasta haliyle Maraş’tan gelmişti; ona ve ailesine Türkiye Yazarlar Birliği yönetimiyle birlikte başsağlığı diledik…

Abdurrahim Karakoç, herkesin huyuna, suyuna giden, şuna buna (ve bilhassa güç sahiplerine) hoş görünmeye çalışan, böylece sempati toplayan bir şahsiyet değildi. Sözünü dosdoğu söyleyen, yuvarlamadan ifade eden keskin bir kalem sahibi idi. Buna rağmen, onun kıymetini takdir edenler bazı şiirlerinden veya yazılarından rahatsız olsalar bile, oradaydılar.

Abdurrahim Karakoç, ilgi çekici bir tarzda, MHP’nin ve MSP geleneğinin sahip çıktığı şiirlere sahipti. Bazı şiirlerini her iki kesim de marş gibi okurdu. Resmen bir süre MHP’li olduysa bile, bu partide kalmadı, hatta Alparslan Türkeş’e sert bir üslupla karşı çıkan yazılar yazarak ayrıldı.

Muhsin Yazıcıoğlu ile dostlukları sonuna kadar sürdü. BBP’ye yakındı, fakat aktif siyasetle alâkasını kesmişti. Abdurrahim Karakoç, belki de en keskin yazılarını Devlet Bahçeli ve Kemal Kılıçdaroğlu için yazmıştır. Dün baktım, iki “milliyetçi” gazetenin ikisinde de birinci sayfada Karakoç’un vefat haberi yer bulamamıştı. Devlet Bahçeli gerçek bir vefa örneği göstererek, taraftarlarını, basınını ters köşeye yatırarak cenazeye geldi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun da her şeye rağmen orada olması tebrike şâyandı.

Abdurrahim Karakoç, mısraları dillerde dolaşan son şairlerimizden biridir. Zamane şairleri artık onun gibi halkın diline düşün şiirler yazmıyorlar. Karakoç’un şiirleri çoğunlukla fikir arkaplanı olan şiirlerdir. Bu şiirlerin ezberleyenleri, yüksek sesle okuyanları, düşünce yakınlığından ötürü, her zaman bulunur. Fakat o sadece fikir şiirleriyle değil, duygu şiirleriyle, lirik eserleriyle de milletin dilinde idi. Bu şiirlerden en meşhurunun Mihriban olduğunu söyleyebiliriz.

Abdurrahim Karakoç için sazsız “halk şairi”, âşık tarzının 20. Yüzyıldaki sürdürücüsü gibi tanımlamalar sık sık yapıldı. Evet, Abdurrahim Bey, güçlü bir geleneğin sürdürücüsü idi. Ama onun geçmiş yüzyıllardaki âşıkların bir benzeri olduğunu sanmamak gerekir. O aynı zamanda modern şiirin pınarlarından içmiş bir şairdi. İki şiir kitabının ismi bile bu yönünü vurgulamak için yeterlidir sanırım: Suları Islatamadım, Gök Çekimi…

Edebiyat tarihimizde onun halef olduğu isimleri arasak, Yunus Emre’den başlayarak, Karacaoğlan’ı ve bilhassa Dadaloğlu’nu unutmamamız gerekir.

Abdurrahim Karakoç, en çok Türkmen şairi Dadaloğlu tavır ve tarzına sahip görülebilir. Dili, ifadesi onun gibi doğrudan ve şeditdir. Doğum yeri itibarıyla da Dadaloğlu’nun yaşadığı bölgedendir.

Dadaloğlu, 19. yüzyılda Osmanlı merkezî idaresinin Türkmenleri yerleştirme siyasetinden tedirgin olan konar göçerlerin sesi soluğu olur. Onun için Osmanlı’nın devlet düzeni, şehirli karakteri, nizam-ı âlem ideali önem taşımaz. Tamamen mahalli ve kabilevi insiyaklarla hareket eder.

Abdurrahim Karakoç, mahalli ölçüleri aşan, konar göçer karakterin üstüne çıkabilen yapıda, aynı zamanda tarih bilen bir Türkmen’dir. Ona göre, ferman da padişahındır, dağlar da!

Cumhuriyet’in göçebe Türkmenlerin Osmanlıya karşı tepkilerini neden baş tacı ettiğini bilir ve ona göre düşüncesini kurar. Karakoç’un “Hak yol İslâm yazacağız” şiiri, bu yüzden kuru bir slogan şiiri değildir; 1970’lerde Osmanlı fikir zeminine kuvvetli bir atıf olarak görülmelidir.

 10.06.2012 Yeni Akit

Bu yazı toplam 2116 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim