• İstanbul 13 °C
  • Ankara 12 °C

Prof. Dr. Çağfer Karadaş: Dünkü Geçmişim Bugünkü Endişem

Prof. Dr. Çağfer Karadaş: Dünkü Geçmişim Bugünkü Endişem
Çocuktum Kıbrıs çıkarmasıyla haberdar oldum gazetelerden. Haber yazarlarmış, insanları bilgilendirirlermiş. Bir de dedemin radyodan haber dinlemelerini takip ederdim.

 Şarkısı, türküsü olmayan sade müzikleri hiç anlamazdım. “Ne yapıyorlar diye” diye sorardım. “Acans başlayacak, saat dolduruyorlar yavrum” derdi. Demek ki, dedem de böyle bilirmiş.

Kemik renkli kasası, düğmeleri ve ayar göstergesi alt kısmında olan radyomuzu bugün gibi hatırlıyorum. Kıbrıs’taki mücadeleye destek için köyden toplanan hayvanların traktör römorköründe götürülüşünü de. Büyükler kıvançlı, biz çocuklar heyecanlıydık.

Gençliğimde tanıştım, pahalılık ve yoklukla. Yetmişlerin sonunda. Pahalılıktan çok yokluk koyuyordu insana. En temel maddeler yoktu, bu yüzden kimse parasını, pahalılığını, piyasasını düşünecek durumda değildi. Bakkallar kraldı, müşteriler önünde kuyruk. Yalvarır gözlerle bakkalın gözüne bakarlardı. Bazıları mütevazı idi, ama bazılarının krallık hoşuna gitmiyor da değildi. “Gelmedi, yok, bugün satmıyom.”  Bazen de birkaç kat fiyat söylerlerdi. Sorulduğunda cevapları da hazırdı “Biz de böyle alıyoz, napalım? Canın isterse! İstersen alma!” Bu son söz yıkardı insanı.

Bakkallara da diyecek bir şeyimiz yoktu. Neticede onlar birer aracıydı.

Her evde bir veya birkaç kişi kuyruk kovalamakla görevliydi. Tüp kuyruğu, yağ kuyruğu, şeker kuyruğu… Çok kuyruklara girdim. Çok kuyruklar kovaladım. “Burada bitti, aha şu aşağı bakkalda varmış, koşun oraya!” derlerdi. Bütün kuyruktakiler oraya hücum ederdi.

Evde tüp yok, yağ yok. Anam kıvranır, babam öfkelenir. Allah’a şükür, yoksul değildik, ama tüp yoktu, yağ yoktu, şeker yoktu ve kömür bulmak çok zordu… Öyle kalitelisi değil, en düşük kalitedeki yoktu.

Seksenlerin sonu, doksanların başına geldik. İstanbul’da yaşamanın nasıl bir işkence olduğunu gördük. Musluğu açarsın, çeşmeden tıssss diye bir ses gelirdi. Hakkını yemeyelim, ayda bir kere de olsa, su da gelirdi. Çamur renkliydi ama suydu neticede. Ona bile razıydık. Allah’tan, oturduğumuz apartmanın deposu vardı da, tankerle su taşırdık. O yüzden çok zahmet çekmedik. Allah’a şükür! Çok değildi ama kıt kanaat geçinecek kadar gelirimiz vardı. İşte o günlerde içme suyunu damacanayla, kullanma suyunu tankerle alırdık. Haliç’in iğrenç kokusuna katlanabilirdik ama eve su gelmemesine katlanmak çok zordu.

Devamı: https://www.insaniyet.net/dunku-gecmisim-bugunku-endisem/

Bu haber toplam 111 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim