• İstanbul 23 °C
  • Ankara 27 °C

Prof. Dr. Cevdet Yakupoğlu: Malazgirt Zaferi’nin Kazanılmasında Selçuklu Komutanlarının Rolü

Prof. Dr. Cevdet Yakupoğlu: Malazgirt Zaferi’nin Kazanılmasında Selçuklu Komutanlarının Rolü
4. Tarihî Roman ve Romanda Tarih Bilgi Şöleni kitabı yayınlandı.

Malazgirt Zaferi’nin[1] kazanılmasında hiç tartışmasız birinci derecede pay Büyük Selçuklu sultanı Alp Arslan’ındır. Sultan Alp Arslan’ın çocukluğundan beri almış olduğu askerî ve idari eğitim, babası Çağrı Bey’in kumandanlık genlerini taşıması, 1063 yılının sonlarından itibaren Malazgirt muharebesinin yapıldığı 1071 Ağustos ayına kadarki süreçte bizzat elde ettiği hükümdarlık tecrübesi ve amcası Tuğrul Bey’den itibaren Büyük Selçuklu ordusunun zaferlerle dolu geçmişinden aldığı ilham ve güven, Selçuklu sultanının Bizans ordusunu mağlup edebilme başarısının altında yatan başlıca etkenlerdir. Yine Sultan Alp Arslan’ın savaş öncesinde Anadolu’ya akınları devam ettiren Selçuklu emir ve kumandanlarına tam destek vermesi ve onları bu konuda teşvik etmesi de onun zaferin alt yapısını tesis noktasındaki birikimini ortaya koymuştur.

Bu çerçevede Büyük Selçuklulara ve Türklük âlemine Anadolu’nun kapılarını açan Malazgirt muharebesinin kazanılmasında Sultan Alp Arslan’ın beylerinin, emir ve kumandanlarının da rolünün olduğu inkâr edilemez. Bu beylerin günümüz Türk gençliği tarafından tanınmasında hem ilmî hem milli ve hem de tarihî manada gerekliliğinin olduğunu da burada belirtmekte fayda mülahaza ediyoruz. Bu beylerin ve komutanların önemli bir kısmı zafer öncesinde de Anadolu’da gaza ve akın faaliyetlerine iştirak etmişler ve bu sayede hem kendileri tecrübe edinmişler ve hem de gelecekte Selçuklu ordusunun Malazgirt’te bir zafer kazanmasının alt yapısının oluşmasına katkı sunmuşlardır. Muharebeye iştirak eden bazı kumandanların savaş öncesi Anadolu akınlarına da katılmaları hasebiyle, bu emir ve kumandanların ayrı ayrı değil, tek bir listede verilmeleri uygun bulunmuştur. Savaş öncesinde Anadolu akın ve gazalarıyla ve savaş sırasında ise bizzat muharebeye iştirak etmek suretiyle zafere katkı sunan Türk kumandan ve beyleri aşağıda sırasıyla ele alınmıştır.

Malazgirt Savaşı Öncesi Anadolu Akınlarında Temayüz Etmiş Türk Beyleri ile Malazgirt Muharebesi’ne İştirak Etmiş Türk Emir ve Kumandanları

Afşin; Bekçioğlu, et-Türkî: Malazgirt Savaşı öncesinde Anadolu Türk akınlarını başarıyla idare eden ve ismi Bizans tarafında korkulu bir rüyaya dönüşen Afşin, döneminin mühim Selçuklu beylerindendi. Sultan Alp Arslan, başlangıçta bu beyi diğer bir Selçuklu emiri olan Hâcip Gümüştegin’in maiyetine vermişti. Gümüştegin ise beraberinde Ahmedşah et-Türkî ve Afşin et-Türkî olmak üzere Anadolu içlerine Türk akınlarını organize ediyordu. Bu üç Türk emiri 1066-1067 arasında Murat ve Dicle nehirleri havzasında, Nizip ve Hısn-ı Mansur (Adıyaman) yörelerinde icra ettikleri başarılı akınlarda Bizans kuvvetlerini mağlup etmişlerdi. Bu beylerin harekât üsleri Ahlat olduğu için Anadolu akınları bittiğinde buraya dönmeyi âdet edinmişlerdi. Afşin Bey, Ahlat’a döndükten az zaman sonra türlü nedenlerden dolayı arasının açıldığı Gümüştegin’le giriştiği bir tartışmada onun ölümüne neden olmuştur.[2] Elbette ki bu hadiseden haberi olacak olan Sultan Alp Arslan’ın böyle bir hadiseyi tasvip etmesi mümkün değildi. Bu nedenle Afşin Bey, kendisine bağlı Türkmen topluluklarının başında Anadolu’nun içlerine doğru çekilmek zorunda kalmış ve bütün enerjisini Bizans’la muharebelere sarf etmiştir. Afşin Bey, Fırat nehrini geçmiş, karşısına çıkan Bizans birliklerini birkaç defa bozguna uğratmış, neticede Ayıntab (Antep) yöresinde Dülük’ü zapt etmiştir. Devamında ise Antakya önlerine ulaşarak, şehri muhasara etmiş, çevresini de yağmalamıştır (1067). Sonraki günlerde ise Malatya civarında bir Bizans ordusunu daha yenmiş, ayrıca Kayseri şehrini de ele geçirerek tahrip etmiştir. Bugünkü Karaman yöresi üzerinden Kilikya’ya inmeyi başaran Afşin Bey, Amanos Dağları’nı da aşarak Halep’e ulaşmıştır. İkinci bir defa daha Antakya’yı kuşattığı günlerde Alp Arslan’ın kendisini affettiği haberini alması üzerine, elde ettiği ganimetlerle birlikte Suriye topraklarından ayrılmış ve Irak üzerinden Ahlat’a gelmiştir (Nisan 1068).[3]

Bizans tahtına yeni çıkan İmparator Romen Diyojen’in Suriye taraflarına indiğini öğrenen Afşin Bey, beraberinde Ahmedşah et-Türkî adlı Türkmen beyi de olduğu halde Ahlat Selçuklu üssünden ayrılarak Orta Anadolu’ya girmiş, akınlarının şiddetini öncekilere göre daha da artırarak Bizans’ın müstahkem mevkilerinden Ammûriye (Amorion)’yi ele geçirmiştir. İmparatorun bölgeye ulaşmasından az önce Afşin Bey buradan ayrılarak Anadolu içlerine çekilmeyi başarmıştır (1068). Afşin Bey, bu tarihlerden sonra da Anadolu akınlarına devam etmiştir. Çünkü Romen Diyojen’le Selçuklu sultanı Alp Arslan arasında henüz bir barış anlaşması imzalanabilmiş değildi. Nitekim Afşin Bey, 1069 yılında Selçuklu akıncı beylerinden Sunduk (Sanduk) ve Ahmedşah et-Türkî ile müştereken Anadolu akınlarını yürütmüştür. Birkaç ay geçtikten sonra bu defa da Sultan Alp Arslan’ın eniştesi Erbasan’ı[4] takiple görevlendirilen Afşin Bey, 1070 yılında Anadolu içlerine doğru hızla ilerlemiş ve Erbasan’ın Bizans ordularını mağlup ettikten sonra, karşı taraftan gelen teklif üzerine Bizans’a sığınarak İstanbul’a geçtiğini öğrenince o da peşinden batıya yönelmiştir. Sivas-Kayseri-Denizli (Ladik)-Honaz yörelerindeki tahribatından sonra Marmara Denizi sahillerine, Kadıköy’e kadar ulaşarak Erbasan ve adamlarının kendisine teslimi noktasında Bizans imparatorunu tehdit etmiştir. Buna rağmen Erbasgan’ı teslim alamayan Afşin Bey, “Batıda denize ulaşmış ilk Selçuklu beyi” olma sıfatını elde ederek ve bol ganimet alarak (1000 veya 6000 at vs.) ilkbaharda Toros Dağları üzerinden Ahlat’a dönmüş ve sultana yazdığı bir mektupla Anadolu seferleri hakkında onu bilgilendirmiştir (1071 yılı bahar ayları). Afşin Bey, Sultan Alp Arslan’ı Anadolu’nun fethine yönlendirici ve cesaret verici ifadelerden oluşan bu mektubunda, Bizans’ın durumunun parlak olmadığını, Romen Diyojen’in ve birliklerinin Selçuklular karşısında fazla mukavemet edemeyeceğini beyan etmiştir: “İşte Rûm (Bizans) ülkelerini istila edip büyük ganimetlerle geldim. Rûmlar bizimle savaşacak kudrette değildir.” Kısa süre sonra Afşin Bey, Anadolu’ya tekrar gönderilecek ve Alp Arslan’ın Halep (Suriye-Mısır) seferi esnasında, ilaveten sefer dönüşünde sultana Anadolu’dan çok önemli istihbarat bilgilerini ulaştıracaktır.[5]

Afşin Bey’in 26 Ağustos’ta Malazgirt muharebesinde Selçuklu ordusunun bir kısmına kumanda ettiği bir gerçek olarak kabul edilmektedir. Onun gerek Anadolu akınları boyunca Bizans ordularını yıpratması ve yorması, gerek Anadolu’nun coğrafi, askerî ve stratejik bütün yönlerini öğrenerek Selçuklu sultanına bir rapor olarak sunması ve gerekse de yaptığı taciz akınlarıyla Romen Diyojen’in Selçuklulara karşı gereğinden fazla hırs göstermesini, kin bağlamasını ve dolayısıyla da hatalar yapmasını sağlaması açılarından üzerine düşeni ifa ettiğine şahit oluyoruz. Bu çerçevede Malazgirt’te kazanılan zaferin arka planında Afşin Bey’in 5-6 yıl boyunca Anadolu’nun doğu ucundan batı ucuna ve en güneyine kadar gerçekleştirdiği her türlü faaliyetin katkısı mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.

Afşin Bey, Malazgirt Zaferi sonrasında da Selçuklu Devleti hizmetinden ayrılmamış ve Suriye bölgesini idare eden Melik Tutuş’un maiyetinde bir müddet görev almıştır.[6]

Arslantaş (Arslan Taş): Sultan Alp Arslan’ın emriyle 1067-1070 tarihleri arasında gerçekleştirilen Anadolu akınlarında Hâcib Gümüştegin, Afşin, Ahmedşah et-Türkî ve Dilmaçoğlu Mehmed gibi Türkmen beyleriyle beraber Arslantaş da yer almıştı.[7] Arslantaş’ın bundan sonra Malazgirt muharebesi de dâhil ismi zikredilmiyor. Ancak bu bey, 1078’lerde Melik Tutuş’un maiyetinde çalışmış, 1079’da oradan ayrılarak Anadolu’ya geçmiş ve bir müddet de Kutalmışoğlu Süleymanşah’ın hizmetinde faaliyet göstermiştir. Sonraki yıllarda da Büyük Selçuklu sultanlarından Melikşah’ın ve Berkyaruk’un emri altında birçok vazifeyi (Haçlılarla ve Batınîlerle savaş vb.) ifa ettiği görülen Arslantaş, 1097 yılı itibarıyla halen hayatta idi. Bu çerçevede onun Malazgirt muharebesine katıldığında genç veya orta yaşlarda bir kumandan olduğunu söyleyebiliriz. Arslantaş, eğer muharebede bizzat bulunmamışsa bile bu defa da onun savaş öncesi Anadolu akınlarına katkısı vasıtasıyla Malazgirt Zaferi’nde tuzu bulunmuş olmaktadır.

Artuk Bey: Malazgirt Savaşı’na katılan Türk beyleri arasında bulunduğuna dair konu ile ilgilenen tarihçilerin çoğu hemfikirdirler. Artuk Bey, XI. yüzyıl ikinci yarısının Selçuklu ülkesinde faaliyet göstermiş en etkili ve en başarılı Türk beylerinin başında gelmektedir. O, Sultan Alp Arslan’ın emrinde olarak 1064 tarihinde Kafkasya ve Doğu Anadolu seferine katılmıştır. Bu beyin, 1071’e kadar da bazı akınlara iştirak ettiği tahmin olunmaktadır. 26 Ağustos günü Bizans’la vuku bulan Malazgirt muharebesinde de önemli rol üstlenen Artuk Bey,[8] zafer sonrasında yine Sultan Alp Arslan’ın ve halefi Melikşah’ın izni çerçevesinde Anadolu akınlarına iştirak etmiş, Kızılırmak ve Yeşilırmak havzalarının yolunu açmıştır. Hatta o, 1072’de Sakarya boylarına gelmiş, karşısına çıkan Bizans birliklerini mağlup etmiştir.[9] Reşidüddin onun Mardin, Malatya, Micingerd, Amid (Diyarbakır) ve Harput yörelerini fethettiğini ve sonraki yıllarda bu beyin evlatlarının bu yöreleri idareleri altında bulundurduğunu nakletmiştir.[10] 1073 sonrasında ise Melikşah başka görevler vermek üzere Artuk Bey’i Anadolu’dan çekmiştir. 1091 yılında Kudüs’te vefatına kadar hemen hemen bütün vazifelerini başarı ile yerine getirmiştir.[11] Onun Malazgirt Zaferi’nden 20 yıl sonra eceliyle vefat ettiği düşünülürse, bu savaş esnasında orta veya biraz üzerinde yaşa ve o ölçüde de tecrübeye sahip olduğu yorumu yapılabilir.

Görüldüğü üzere Artuk Bey, hem Malazgirt Zaferi öncesi Anadolu’daki akın görevi, hem savaş esnasında komuta ettiği birlikleri başarı ile sevk ve idare etmesi, hem de zafer sonrası Anadolu akınlarını sürdürmesi vesilesiyle Anadolu Türk tarihinde mümtaz bir yer elde etmiş, kendisinin vefatından sonra oğulları tarafından Diyarbakır, Mardin ve Hısnıkeyfa (Hasankeyf) yörelerinde tesis edilmiş beylik de ona izafeten Artuklular adıyla tarihe geçmiştir. Mirhond, Sultan Melikşah’ın vilayetlerin idaresini emirlerine taksim ederken Hısnıkeyfa (Hasankeyf)’yı da Artuk’un yönetimine tahsis ettiğini dile getirmiştir.[12]

Aytegin; es-Süleymanî? Sultan Melikşah’ın Dayısı: Sultan Alp Arslan’ın kardeşi Süleyman’ın komutanlarından olduğu için Süleymanî nisbesi ile anıldığı ileri sürülen bir Selçuklu emirinin (Aytegin es-Süleymanî) Malazgirt’te bulunduğu ileri sürülse de bu şahıs, Alp Arslan tahta geçtikten kısa müddet sonra bir bahane ile ortadan kaldırılmıştır. Şöyle ki Aytegin Süleymanî, Tuğrul Bey devrinde Bağdat şahnesi olup, ayrıca Arslan Besasirî’nin yakalanması operasyonlarında da yer almıştı. Bu emir, Alp Arslan’ın ilk hükümdarlık yıllarında da Bağdat şahnesi idi. Sultan, Mart 1064’te Bağdat’a geldiğinde yanında Aytegin Süleymanî de vardı. Ancak bu emir, sonraki süreçte bizzat sultanın kendi kılıcıyla öldürülmüştür.[13] Dolayısıyla Aytegin Süleymanî’nin 26 Ağustos 1071 itibarıyla artık hayatta olmaması icap eder. Yine de bazı İslam kaynakları Aytegin Süleymanî’yi uzun yıllar yaşamış göstermişlerdir. Hatta M. Altay Köymen de eserinde hem Aytegin Süleymanî’nin 1066’da öldürüldüğünü ayrıntılarıyla anlatır, hem de 1071 Halep seferinde görev alan ve sonraki günlerde 1072’de Bağdat şahneliğinden azledilen şahsı da Aytegin Süleymanî olarak verir.

Bu noktada Malazgirt muharebesine iştirak eden Aytegin adlı emirin, aynı yıllarda Selçuklular hizmetinde bulunan Hâcib Aytegin olduğu kanaatindeyiz. Bu emir aynı zamanda Sultan Melikşah’ın dayısı idi.[14] Malazgirt Savaşı öncesinde Sultan Alp Arslan’ın Halep seferinde de bulunan Aytegin’in[15] Selçuklu ordusunun ardından hızlı bir şekilde Ahlat’a geri dönerek Malazgirt muharebesine katılmış olduğu belli oluyor.[16] Aytegin, muharebe esnasında bizzat Alp Arslan’ın en yakınındaki kumandanlardan biri olmuştur. Nitekim Aytegin, savaşın en hararetli bir yerinde Alp Arslan’ın huzurunda atından inerek yeri öpmüş ve Sultanın muharebede bu kadar göğüs göğüse harp etmesine, canını tehlikeye atmasına gerek olmadığını, Müslümanların lideri olarak onlara savaş sonunda da lazım olacağını ifade eden sözlerle onu korumak, çatışma gerisine dönmesini sağlamak istemiştir. Ancak Sultan ise Müslümanların huzuru için şimdi sıkıntı çekme zamanı olduğunu, düşmanın bozguna uğradığını gördükten sonra rahat etme vaktinin geleceğini söyleyerek Aytegin’in sıcak çatışma alanının dışına çıkma teklifini reddetmiş ve hatta onu bizzat savaşa teşvik etmiştir.[17]

Aytegin, zafer sonrasında Sultan Alp Arslan’ın hizmetinde bulunmaya devam etmiştir. Alp Arslan’ın ölümünden az evvel Bağdat şahneliğine getirilmiş, ancak Halife’nin muhalefeti yüzünden kısa süre sonra görevden alınmıştır (1072).[18] Ali Sevim, bu beyden Aytegin es-Süleymanî adıyla bahsetmiş ve onun 1075’te Bağdat’taki faaliyetini (Kutalmışoğullarının İsfahan’a Sultan Melikşah’ın nezdine gönderilmesi) aktarmıştır.[19] Hatta 1094 tarihinde bile Bağdat şahnesi olarak Aytegin adlı bir emirin adı geçmektedir. 1104 yılındaki Basra valisinin adı ise Aytegin el-Halebî idi.[20] Bu durumda 1050’lerden 1090’lara kadar geçen kırk yılda birkaç ayrı Aytegin isimli Selçuklu emiri mevcut görünüyor. Bundan dolayı İslam kaynakları Hâcip Aytegin, Aytegin Süleymanî ve diğer emirlerden Aytegin adını taşıyanları bir süzgeçten geçirmeden nakletmekle yetinmişlerdir.

Sonuç olarak Malazgirt muharebesinde Sultan Alp Arslan’ın yakınında görev almış olan Selçuklu kumandanı Aytegin’in zafere giden yolda açık bir şekilde katkısının bulunduğu aşikârdır. Onun Sultan Alp Arslan’ın kayın biraderi yani geleceğin sultanı Melikşah’ın da dayısı olması hasebiyle muharebede Alp Arslan’ın en yakınındaki emirlerden biri olması gayet tabii bir durumdur. Bu yakınlığından dolayı Aytegin, Sultana çatışma gerisine çekilme teklifi sunma cesareti göstermiş olmalıdır.

Çavlı: Reşideddin’in nakline göre Türk emirlerinden Çavlı, Malazgirt Savaşı’na katılmıştır.[21] Çavlı, Suriye’nin Selçuklu idaresine geçişinde birinci derecede rol almış bulunan Uvak oğlu Atsız’ın kardeşi idi. Bu Türkmen beyi, 26 Ağustos 1071 tarihinden önceki yıllarda mesela 1067’de Sultan Alp Arslan’ın Melik Kavurd üzerine yaptığı seferde rol almıştı. Ayrıca o, eğer doğru bir tespit yapılmışsa, Malazgirt muharebesi öncesi Anadolu akınlarında (1067-1071) rol almış Türk beylerinden biri idi.[22] Malazgirt’ten sonraki Anadolu akınlarında rol almış Türk beyleri arasında ise Çavlı’nın doğrudan adı geçmez. Buna rağmen zaferden sonra Çavlı, bir müddet daha (1078’e kadar) kardeşi Atsız ile beraber çeşitli olaylar içinde yer almıştır.[23] Sonuç olarak Atsız’ın kardeşi olarak gösterilen ve Malazgirt muharebesinde de bulunduğu anlaşılan Çavlı, Malazgirt’te zaferin kazanılmasına katkı sağlamış Türkmen beyleri arasına ismini yazdırmıştır.[24]

Çavuldur/ Çavuldur Çaka: Dânişmendnâme’de Gümüştegin (Dânişmend Gazi)’nin silah arkadaşlarından olarak gösterilen ve Çavuldur Çaka olarak ismi verilen bu Türk beyinin Malazgirt muharebesine iştirak ettiğine dair kuvvetli emareler vardır.[25] Onun zafer sonrasında Anadolu akınlarına katıldığı, Anadolu’nun güneyinde Maraş ile Saros (Sarız) yörelerinin fethinde rol aldığı rivayet edilmiştir.[26] Çavuldur Çaka’nın 1081 sonrası İzmir yöresinde denizcilik faaliyetlerinde bulunan ve kendisine ait bir donanma tesis eden meşhur Çaka Bey ile aynı kişi olma ihtimali üzerinde de durulabilir.

Dânişmend: Bkz. Gümüştegin.

Duduoğlu: İsmi Tutioğlu, Tavtavoğlu gibi imlalarla da okunmaya çalışılan bu Türkmen beyinin Malazgirt Meydan Muharebesi’ne iştirak ettiğine dair kesin bilgi bulunmamaktadır. Ancak savaş öncesinde (1068-1070) Afşin (Bekçioğlu), Ahmedşah et-Türkî), Arslantaş, Atsız (Uvakoğlu), Çavlı (Uvakoğlu), Mehmed (Dilmaçoğlu), Sunduk, Tarangoğlu, Türkmen gibi Oğuz beyleriyle birlikte Anadolu akınlarında rol almış olması[27] nedeniyle Duduoğlu lakaplı bu beyin, Malazgirt muharebesinde bizzat Selçuklu ordusu içinde veya devletin vermiş olduğu bir vazife ile cephe gerisinde görev ifa ettiğini kabul etmek uygun görünüyor. Her şeyden önce onun bu akınları ve diğer hizmetleri vasıtasıyla Malazgirt Zaferi’nde emeği bulunmaktadır. Duduoğlu, 1077’lerde diğer bazı Türkmen beyleri gibi Anadolu’dan ayrılarak Suriye bölgesine inmiş ve Sultan Melikşah’ın kardeşi Melik Tutuş’un hizmetine girmiştir.[28]

Gevherâyin/ Güherâyin: Lâkabı Sa’düddevle olan Gevherâyin, Sultan Alp Arslan devrinin en büyük emirlerindendir. Sarayda memlûk (gulâm) sistemine göre yetişmiş olup, Alp Arslan bu Türk emirine çok güvenmekte idi. Gevherâyin, Selçuklu hizmetine girmeden önce Büveyhîlerde de emirlik vazifesinde bulunmuştu. Gevherâyin’in Malazgirt muharebesinde kesin olarak bulunduğunu biliyoruz. Onun muharebe öncesinden itibaren emri altındaki adamlarının sayısı çoktu ve hatta bunlardan biri savaş esnasında Bizans imparatoru IV. Romanos (Romen Diyojen)’u esir etme şerefine ulaşmıştı. İslam kaynakları, Gevherâyin’in bu adamının orduya nasıl seçildiği, imparatoru esir ediş hadisesi ve akabinde Sultan tarafından mükâfatlandırılması mevzularına diğer konulara göre biraz daha fazla yer vermişlerdir.[29]

Gevherâyin’in savaş esnasında orduda kendine bağlı kalabalık sayıdaki birliklerine kumanda ettiği anlaşılmaktadır. Onun sıcak çatışmalar esnasında Sultan Alp Arslan’a yakın bir cephede kumandanlık yaptığını anlamak zor değildir. Mirhond’un Ravzatu’s-Safâ adlı eserinde bu emirin muharebe sonundaki faaliyetlerini aydınlatıcı malumat verilmiştir. Buna göre Gevherâyin, Bizans ordusunun kılıçtan geçirildiği muharebenin sonlarına doğru yani akşam saatlerinde Sultan Alp Arslan’ın emriyle imparatorun peşinden gitmiştir. Kaynakta belirtildiği üzere “devletin direği” olarak tavsif edilen Gevherâyin’in emrinde seçkin Türk birlikleri bulunuyordu. Gevherâyin ve gulâmları imparatoru sıkıştırdılar ve gulâmlardan biri ona yetişerek bir darbe indirdi. İkinci hamlesini yapmadan evvel imparator, gulâma kendisinin imparator olduğunu, canına dokunmamasını rica etti. Gulâm ise onun kıyafetlerine ve atına bakarak hükümdar olduğunu tahmin etti ve hemen tutuklayarak efendisi Gevherâyin’in yanına götürüp ona teslim etti. Gevherâyin de hiç vakit kaybetmeden esir imparatorla birlikte geri Selçuklu karargâhına dönerek durumu sultana arz etti. Sultan ise bu duruma sevinerek imparatoru huzuruna getirmelerini emretti. Gevherâyin, emir gereğince devrin askerî usulleri üzere esir imparatoru sultanın huzuruna çıkardı.[30]

Görüldüğü üzere Gevherâyin, Malazgirt’te sultanın en yakın emirlerinden biri olarak çok etkin bir rol almış ve muharebenin sonlarında dağılan Bizans birliklerini takiple görevlendirilmiş, nihayetinde bu işi başarıyla tamamladığı gibi, imparatoru da esir alarak sultana teslim etmiştir.

Gevherâyin’in Malazgirt Zaferi’nden sonra uzun süre yaşadığı, bu süreç zarfında bir süre Bağdat şahneliği yaptığı, Alp Arslan’ın Hârizm seferinde sultanı öldürmek amacıyla hamle yapan Yusuf adlı kale komutanına engel olmak için kendisini siper edip yaralandığı, Sultan Melikşah zamanında verilen her vazifeyi başarıyla tamamladığı, isyanları bastırdığı, Yemen’in fethinde bulunduğu, alelade ordulara değil, kalabalık gulâm birliklerine kumanda ettiği, nihayet Sultan Berkyaruk zamanında da halen hayatta olup Berkyaruk’la kardeşi Muhammed Tapar arasında 1100 yılında yapılan muharebede hayatını kaybettiği bilgilerine ulaşılmaktadır.[31] Bu çerçevede Gevherâyin, Malazgirt muharebesinden sonra yaklaşık 30 yıl daha yaşamış ve aralıksız olarak Selçuklu devlet hizmetini yürütmüştür. Tuğrul Bey’in Bağdat’a girerek bölgedeki Büveyhoğulları yönetimine son verdiği 1055 tarihinden önce de Gevharâyin’in belli bir yaş tecrübesinde olduğu varsayılırsa Gevherâyin, 1071 tarihi itibarıyla en azından kırk yaşlarında olmalıdır.

Güherâyin: Bkz. Gevherâyin.

Gümüştegin; Dânişmend/ Dânişmend Gazi/ Dânişmend Ahmed Gazi/ Dânişmend Taylu: Babasının adı Ali et-Türkmânî şeklinde verilen bu ünlü Türk beyinin Malazgirt muharebesine katılmış olduğu anlaşılıyor. Nitekim İlhanlı tarihçisi Reşideddin’in nakline göre Melik Muhammed Dânişmend olarak zikredilen Gümüştegin, Malazgirt muharebesi esnasında Sultan Alp Arslan’ın huzurunda yer öptükten ve konuşmak için izin aldıktan sonra ona hitaben “Bugün Çarşamba’dır, geri dönelim. Bugün ve yarın silahlarımızı hazırlayalım. Elbiselerimizi temizledikten sonra zemzemle yıkanmış kefenlerimizi boynumuza saralım. Cuma günü ezandan sonra zafer kazanmış orduyla savaş alanına hareket edelim. İslam ülkelerinde, tüm minberlerde hatiplerin İslam ordularının mansur ve muzaffer olması için Yüce Allah’a dua ve niyazda bulundukları anda, tam bir samimiyetle tekbirler getirerek düşman ordusu üzerine atılalım…”[32] Eğer bu rivayet doğru ise Gümüştegin’in bu etkili sözlerine/ önerisine Sultan ve maiyeti riayet etmiş, gerçekten de savaş Cuma günü namaz sonrası vuku bulmuştur.

Malazgirt Zaferi sonrası Sultan Alp Arslan’ın Gümüştegin’e Anadolu fetihlerine iştirak etmesi için izin verdiği biliniyor. Nitekim o, bu fetihler sonucunda Kayseri, Sivas, Develi, Zamantı, Tokat, Niksar ve Amasya yörelerini fethetmiş, buralarda Büyük Selçuklulara bağlı olarak beyliğini tesis etmiştir. Alp Arslan’ın halefi Sultan Melikşah’ın da ünlü Türkmen lideri Artuk Bey’in Anadolu’dan geri çağrılmasını müteakip Gümüştegin’e Anadolu’da bazı yörelerin yönetimini bıraktığı görülüyor. Bu yöreler Kayseri, Sivas, Tokat, Niksar, Amasya vb. Orta Anadolu beldeleri idi.[33] Hakikatte ise bu coğrafyalarda 1071 yılından sonraki yakın bir tarihte Dânişmendli Beyliği teşekkül etmiştir. Beyliğin bu topraklar üzerinde kurulması, muhtemelen Gümüştegin’in zafer sonrasında bahsi geçen yörelerde ortaya koyduğu fetih hareketlerinin bir sonucu idi. Görüldüğü üzere Gümüştegin, Malazgirt muharebesine iştirak etmesi ve yararlık göstermesinin bir neticesi olarak, zafer sonrasında Anadolu gazalarında yer almış ve mukabilinde yönetebileceği yeni yurt toprakları elde etmiştir.

Kapar: Kapar’ın adı ilk olarak Tuğrul Bey devrinin son yıllarında yani 1060 yılı civarında Azerbaycan valisi Melik Yakutî’nin organizesinde Doğu Anadolu akınlarına katılan Türk beyleri (Horasan Sâları/Altuntak?, Sabuk, Kicaciç) arasında geçmektedir. Onun Malazgirt Zaferi’nden hemen sonra yani 1072 tarihinde Doğu Anadolu’da Murat Suyu havzasındaki askerî faaliyetleri gözlerden kaçmamaktadır.[34] Kapar’ın hem 1071 yılı öncesinde ve hem de sonrasında Doğu Anadolu yörelerinde faaliyetlerde bulunması bu beyin Malazgirt muharebesinde görev aldığı sonucunu doğurmaktadır.

Mehmed Bey/Muhammed Bey; Alptegin, Dilmaçoğlu/Demleçoğlu/Demlâçoğlu: Bu Türkmen beyi, Sultan Alp Arslan’ın kumandanlarından olup, Malazgirt Savaşı’ndan az önce (1069) Afşin (Bekçioğlu), Ahmedşah et-Türkî, Arslantaş, Atsız (Uvakoğlu), Çavlı (Uvakoğlu), Sunduk, Tarangoğlu ve Türkmen gibi Oğuz beyleriyle birlikte Anadolu akınlarına katılmıştır. Onun Malazgirt muharebesinde de bulunmuş olduğu, en azından doğrudan sıcak çatışmaya girmemiş olsa bile muharebe günleri civarında Malazgirt- Ahlat- Hoy- Rey hattında bir yerlerde Sultan Alp Arslan’ın verdiği talimatlar doğrultusunda görevini ifa ediyor olduğunu söylemek icap eder. Esasen Mehmed Bey, Malazgirt muharebesinden sonraki günlerde de Selçuklu hizmetinde çalışmaya devam etmiştir. Nitekim o dönemin meşhur Türkmen beylerinden Afşin, Ahmedşah et-Türkî, Arslantaş, Duduoğlu, Sunduk, Türkmen gibi tecrübeli emirlerle birlikte Mehmed Bey de Suriye bölgesini Selçuklu Devleti adına idare eden Melik Tutuş’un maiyetine girmiştir (1077-1078).[35] Dolayısıyla Malazgirt’e iştirak etmiş pek çok Türk beyi gibi o ve onun ahfadından gelen evlatları da zafer sonrasında devlet hizmetinde yeni roller alacaktır. Dilmaçoğlu Mehmed Bey’in oğullarından Doğan Arslan (Togan Arslan), 1104 yılı itibarıyla Bitlis ve Erzen yörelerini Selçuklulara tâbi olarak idare etmekte idi. Onun nesli bu bölgede bir süre daha idareyi ellerinde bulundurmuşlardır.[36] Bu durum, Mehmed Bey’in Malazgirt muharebesinde etkin olarak görev almasının bir sonucu olarak sonraki dönemlerde devlet katında itibar sahibi olmayı sürdürdüğüne ve ahfadının da bu itibardan bir süre daha istifade ettiğine işaret sayılabilir.

Mengücük Gazi: Reşideddin’e göre Malazgirt muharebesine iştirak etmiş Türkmen beyleri arasında bulunuyordu. Muharebedeki hizmetlerinden ötürü zafer sonrasında diğer bazı Türk beyleri (Artuk, Saltuk, Dânişmend, Çavlı, Çavuldur) ile beraber Sultan Alp Arslan tarafından Anadolu’nun fethine memur edilmişti. Çünkü Bizans imparatorunun öldürülmesi ve yeni imparatorun da Selçuklularla barışa yanaşmaması yüzünden Selçuklular iki taraf arasında anlaşma sağlanamamasına dayanarak Anadolu akınlarını yeniden başlatmışlardı. Sultanın, bu beylerin elde edecekleri yerleri kendilerine yurt olarak vereceği vaadi çerçevesinde Erzincan, Kemah, Divriği ve Kögonya (Şebinkarahisar) yörelerine egemen olan Mengücük Gazi, buralarda Büyük Selçuklu devlet idaresinin izni ile bir beylik kurmuştur.[37]

Saltuk/Saltuk Bey/Saltuk Gazi; Ebu’l-Kasım, İzzeddin: Malazgirt muharebesinde görev almış Türk beylerinden biridir. Zafere katkısından ötürü muharebe sonrasında diğer bazı Türk beyleri (Artuk, Çavlı, Çavuldur, Dânişmend, Mengücük) ile beraber Sultan Alp Arslan tarafından Anadolu’nun fethine memur edilmiştir. Sultanın, bu beylerin elde edecekleri yerleri kendilerine yurt olarak vereceği vaadi çerçevesinde Erzurum havalisinde (Pasinler, Tortum, Oltu, Tercan, İspir ve Bayburt) Saltuk’un idaresinde ilk Anadolu Türkmen beyliklerinden biri ortaya çıkmıştır.[38]

Savtegin (Taranges?/Tarangoğlu?/Serhengoğlu?); Serheng, Hâcib: Serheng ve İmâdüddevle lâkaplarını taşımakta idi. Ayrıca Tuğrul Bey zamanında Hâdimü’l-Has, Alp Arslan zamanında Emîr, Melikşah zamanında ise Hâcib unvan ve lakaplarını (Serheng Savtegin el-Hâcib) taşıdığı tespit olunuyor. Büyük Selçukluların Tuğrul Bey zamanından beri etkili emirlerinden/ gulâmlarından olan Savtegin, Büveyhoğulları kumandanlarından Arslan el-Besasirî’nin tenkilinde (1060) görev almış ve Sultan Alp Arslan’ın tahta çıktığı günlerde Kutalmış’ın mağlup edildiği savaşta (1064) da kumandanlık yapmıştı. Emir Savtegin, Alp Arslan adına Kafkasya’da da önemli hizmetlerde bulunmuştur.[39]

Savtegin, Malazgirt muharebesi öncesinde Sultan Alp Arslan tarafından Bizans imparatoruna elçi olarak gönderilmiştir. Yanında Abbasi Halifesi Kaim Bi-emrillah’ın Sultan nezdindeki elçisi İbn Mahlebân/ İbn Mühelleban da bulunuyordu.[40] Savtegin, bu elçilik heyetinin başında olarak imparatorun karargâhına kadar gitmiş ve bizzat huzura çıkarak Sultan Alp Arslan’ın barış teklifini imparatora sunmuştur. Ancak imparator, Savtegin’in ve Halifenin elçisinin barış önerilerine kulak asmayarak yüksek perdeden bir cevap vermiş, Türk elçilik heyeti bu yüzden eli boş dönmek zorunda kalmıştır. Bu çerçevede savaş öncesi böylesine önemli bir vazifeye Emir Savtegin’in seçilmesi, onun Sultan katında mevkiinin yüksek olduğuna ve Bizans hakkında istihbarat bilgisine sahip bulunduğuna işaret sayılabilir.

Mirhond’un nakline göre ise Savtegin, Sultan Alp Arslan’ın emriyle Bizans imparatoruna elçi olarak vazifelendirilmiş, ancak imparatorun bizzat huzuruna çıkmayarak kendi adamlarından tayin ettiği bir elçisini göndermiştir. Savtegin, elçisi vasıtasıyla imparatora şu teklifte bulunmuştur: “Her ne kadar senin askerin çok ise de iyi düşün. Zira öyle bir sultanın karşısına çıktın ki, savaşlarının neticesi için söz ve delile ihtiyaç yoktur. Bununla beraber eğer bu cüretinden pişman olur, gerektiği şekilde bâc ve haraç vermeyi kabul edip düşmanlığı terk ederek anlaşmaya yanaşırsan ben sultandan bütün beldeleri sana vermesi, sana ve tâbilerine bir zarar gelmemesi için ricada bulunurum. Eğer benim nasihatime kulak vermezsen, kendi ikbâl ağacını kırmış, memleketlerini ve mallarını kaybetmeye gayret etmiş olursun.” Elbette ki imparator, Savtegin’in bu tekliflerini geri çevirmiş, önerilerine kulak asmamıştır. Mirhond, Savtegin’den Mukaddemü’l-Ceyş unvanıyla bahsetmiştir. Buna göre Savtegin Malazgirt muharebesinde ordunun öncü birliklerine kumanda etmiş olmalıdır. Ebu’l-Ferec’in nakline göre de Alp Arslan’ın önde gelen asilzadelerinden olan Savtegin, Romen Diyojen’e bizzat elçi olarak gönderilmiş ve o da sultanın barış teklifini imparatora iletmiştir. İmparator ise teklifi katî bir cevapla reddetmiştir.[41]

Yukarıdaki nakillere bakıldığında Savtegin’in Selçukluların Malazgirt’te uyguladıkları askerî strateji ile sevk ve idarenin belirlenmesinde de birinci derecede pay sahibi olduğu görülüyor.

Diğer taraftan kaynaklarda faaliyetlerine yer verilen Tarangoğlu (Taranges) adlı Selçuklu emiri ile Emir Savtegin’in aynı şahsiyet olabileceği üzerinde durulmuştur. Şöyle ki Tarangoğlu (Serhengoğlu) da Selçukluların büyük emirlerinden biri olarak zikredilmiştir ve o da muharebe öncesinde Anadolu akınlarına iştirak etmiş, Malazgirt’te ise Türk ordusunun stratejik planının uygulanmasında aktif rol üstlenmiştir.[42] Nitekim Bizanslı müellif Nikephoros Byennios, eserinde Taranges adlı (unvanlı) bir Selçuklu emirinin Malazgirt muharebesi esnasındaki faaliyetlerinden bahsetmektedir.[43] Bu müellife göre Sultan Alp Arslan, imparatorun ordusunun savaş düzeni aldığını, ancak orduyu kıtalara ya da bölüklere göre bölmeksizin bir arada savaş düzenine koyduğunu (ve henüz saldırıya geçmediğini) görünce rahatlamıştır. Çünkü Sultan, Bizans ordusuyla savaşmaktan mümkün olduğunca kaçınmakta idi. Bununla birlikte Alp Arslan da ordusunu düzene sokma kararı almıştır. Yazara göre Sultan, karargâhında bir savaş planı hazırlamıştır. Buna göre muharebe esnasında Selçuklu ordusunun büyük çoğunluğu Sultanın en güvendiği kumandanlarından Tarang(es) adlı bir emir tarafından idare edilecektir. Bizans tarihçisine göre Taranges, Türk ordusunu birçok kümelere veya tümenlere ayırmış, öncü kuvvetlerini teşkil etmiş ve pusu yerleri ile burada görev alacak birlikleri belirlemiştir. Bu kumandan ayrıca Türk birliklerine Bizans saflarını çevirip kuşatma altına almaları ve onların üzerine her taraftan ve aniden ok yağdırmaları, böylece Bizans kuvvetlerini etkisiz hale getirmeleri emrini vermiştir. Gerçekten de Bizans birlikleri muharebe esnasında pusudaki bu Türk birliklerince ok yağmuruna tutulmuşlar, atları da bundan etkilenmiş ve böylece Türklere karşı bilinçsiz bir şekilde saldırıya geçmek zorunda kalmışlar, kaçıyor gibi yapıp da aniden geri dönen bu Türklerin tuzağına düşmüşlerdir. İşte bu vur kaç baskınını yapan/ yaptıran Taranges veya Emir Savtegin adlı Türk emiridir. Ayrıca bu pusu görevinde Sunduk, Afşin, Artuk gibi Türkmen beyleri de rol almış olmalıdırlar.

Görüldüğü üzere Bizanslı tarihçinin icraatlarından bahsettiği Türk kumandanı Taranges ile diğer İslam kaynaklarında zikri geçen Emir Savtegin’in Malazgirt muharebesinde üstlendikleri rol birbiriyle örtüşmektedir. Bizans tarihçisinin nakline göre Taranges, Selçuklu ordusunun en güçlü ve en tecrübeli emirlerinden biridir. Emir Savtegin de öyledir. Burada dikkati çeken bir konu da şudur ki, Taranges adı ya da lakabı ile anılan bu Selçuklu emiri hakkında başka kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır. Dolayısıyla Emir Savtegin’in taşıdığı Serheng unvanını Bizans tarihçisi kaynağında telaffuz farklılığından hareketle Tarang(es) olarak kaydetmiş olmalıdır. Bu noktada bu iki Türk emirinin (Taranges ve Serheng Savtegin) aynı kişi olma durumları göz önünde bulundurulmalıdır.

Tüm bunlara ilaveten 1077’lerde Suriye Selçuklu meliki Tutuş’un maiyetindeki Türkmen beyleri arasında zikri geçen İbn Tarang/ Tarangoğlu (Serhengoğlu) adlı Selçuklu emiri ile Bizanslı tarihçinin verdiği Taranges isminin de aynı şahsiyeti ifade ediyor olduğu kanaati hâsıl olmuştur. Tüm bunlardan, Taranges/ İbn Tarang (Tarangoğlu) ve Serheng Savtegin isimlerinin aynı Selçuklu emirine işaret etmekte olduğu sonucu çıkarılmıştır.[44]

Emir Savtegin, Malazgirt Zaferi’nden bir yıl sonra hayatını kaybeden Sultan Alp Arslan’ın yerine Selçuklu tahtına çıkan Sultan Melikşah zamanında da devlette söz sahipliği mevkiini ve en seçkin emirler arasındaki yerini uzun müddet korumuştur. Onun Abbasi Halifesi nezdinde de itibarı yüksekti. Malazgirt kahramanı bu kudretli Selçuklu emiri 1085 tarihinde İsfahan’da vefat etmiş, geride ise büyük bir servet bırakmıştır.[45]

Sunduk/ Sanduk/ Sandak/ Türk Sandak; et-Türkî: Bu emirin ismi Sandak/ Sanduk/ Sunduk gibi değişik biçimlerde yorumlanmıştır. Ali Sevim, “sunmak” fiiliyle ilgili olarak Sunduk imlasını tercih etmiş, Osman Turan ise bu adın Saltuk ismiyle veya Arapların kullandığı Sanduk (kutu) adıyla alakalı olabileceği ihtimalleri üzerinde durmuştur. Emir Sunduk, savaş öncesinde (1069) Afşin (Bekçioğlu), Ahmedşah (et-Türkî), Arslantaş, Atsız (Uvakoğlu), Çavlı (Uvakoğlu), Mehmed (Dilmaçoğlu), Tarangoğlu ve Türkmen gibi Oğuz beyleriyle birlikte Anadolu akınlarına katılmıştır. Sunduk’un emrinde kalabalık sayıda Türkmenler bulunuyordu. Bu bey, Anadolu akınlarına ara vererek Suriye taraflarına kadar inmiş, aynı yıl tekrar Anadolu’ya dönmüştür. Malazgirt Savaşı öncesinde Sultan Alp Arslan’ın, ordusunun asıl ana kısmını hazırlamakla meşgul olduğu günlerde onun komutanlarından olup Ahlat yöresini savunmakla görevli bulunan Emir Sunduk, Selçuklu öncü birliklerine kumanda ediyordu. Esasen o yıllarda Ahlat şehri ve kalesi Türklerin elinde olup, Sunduk’un emrinde çok sayıda askeri bulunuyordu. Bizanslı tarihçi N. Bryennios bu duruma işaret etmiştir. Zübdetü’n-Nusra ve Nuhbetü’l-Usra adlı eserin verdiği bilgiye göre bu esnada Bizans imparatoru Ahlat üzerine 20 bin (veya 10 bin) kişilik bir öncü kuvveti sevk etti. Ordu bünyesinde çok sayıda önemli kumandan ve İstanbul’dan getirilmiş büyük ve kutsal kabul edilen bir haç da vardı. Bizans öncü birlikleri çevreyi yağmalayarak Ahlat önlerine ulaştılar. Sunduk (Türk Sandak) idaresindeki Selçukluların Ahlat askerleri bu ordunun karşısına çıktılar. Sunduk, ani bir baskın tertip ederek etkili bir zafer kazandı. Bizans ordusunun beraberinde getirdiği kutsal haçı ele geçirdi ve böylece hem Sultanın hem de İslam âleminin yüzünü güldürdü. Bu öncü savaşında Bizanslı generallerden Ioseph Tarkhaneiotes mağlubiyetle birlikte kaçmıştı. Tarkhaneiotes, Bizans imparatoruna ordunun bölünmemesini tavsiye etmiş, Türklerin yakınlarda karargâhının bulunduğunu ve baskına uğrama tehlikesinin olduğunu dile getirmiştir. Ancak imparator ve çevresi onun sözüne itibar etmemiştir. İlaveten Selçukluların Ahlat’taki askerî gücü fark edilmemiş, bu konuda Bizans imparatoruna yanlış bilgi verilmiş, Emir Sunduk’un profesyonel birlikleri yağmaya çıkan amatör Türkmen toplulukları zannedilmiştir. Konumuza dönersek Emir Sunduk’un bu zaferi esnasında diğer Bizanslı kumandan N. Bryennios yaralanmış ve Ermeni Basil (Vasilakes) ise Sunduk’un eline esir düşmüştür (3 Ağustos 1071). İslam kaynaklarına göre bu esir kumandan Ruslardandır veya er-Rûsiyye sanıyla tanınmıştır. Rivayete göre Sultanın emriyle bu esir komutanın burnu kesilmiştir. Kutsal haç ise süratle Bağdat’ta bulunan Halife’ye ulaştırılması için Nizamülmülk’e gönderilmiştir.[46]

Sunduk’un bu zaferi, Selçukluların Malazgirt’te ikinci ve daha parlak bir zafer kazanmaları noktasında mühim bir tesir icra etmiştir. Çünkü bu yenilgiden sonra Tarkhaneiotes, birliklerini alarak Anadolu içlerine çekilmiş, Bryennios’un ise ordu içindeki itibarı sarsılmıştır.[47] Böylece Selçuklu ordusunun önü açılmış, Türkler yaklaşan büyük karşılaşmaya yüksek bir güven duygusuyla hazırlanmışlardır. Ahlat ve dolaylarında Emir Sunduk ile diğer Türk beylerinin kazandıkları başarı, Malazgirt Zaferi’nin habercisi mahiyeti taşımıştır. Emir Sunduk, Malazgirt Zaferi sonrasında bir müddet Anadolu’da bulunduktan sonra Suriye Selçuklu meliki Tutuş’un hizmetine girmiştir.

Taranges: Bkz. Savtegin.

Tarangoğlu: Bkz. Savtegin.

Tutak: Malazgirt muharebesi öncesinde Anadolu akınlarında adı pek geçmese de Malazgirt Zaferi’nden hemen sonra özellikle de Artuk Bey Anadolu’dan geri çağrıldıktan sonra Tutak, Sultan Melikşah’ın emriyle Anadolu’ya gönderilmiştir. Böylece birkaç yıl boyunca Tutak, Anadolu’daki birinci derecede sorumlu Selçuklu kumandanı rolü üstlenmiştir. Hatta o, abartılı olmakla birlikte sayısı 100 bin olarak verilen Selçuklu ordusuyla Orta Anadolu’ya kadar ilerlemiş ve Bizanslı bazı komutanları (Ursel, Aleksi Komnen vb.) da esir almıştı.[48] Neticede bu büyük kumandanın bu hadiselerden az zaman önce vuku bulan Malazgirt muharebesinde doğrudan veya dolaylı olarak rol almaması ihtimal dışı görünüyor.

***

Bütün bu Türk kumandan ve beylerinden başka Malazgirt Meydan Muharebesi’ne iştirak ederek az ya da çok zaferde tuzunun bulunmuş olabilecek başka isimler de elbette vardır. Nitekim son dönem bazı Türk tarihçileri, Malazgirt’e katılan Türk kumandan ve beylerinden olarak Ahmedşah et-Türkî, Aksungur, Altuntak (Hâcib), Atsız (Uvakoğlu), Bozan, Mansur (Kutalmışoğlu), Porsuk, Süleymanşah (Kutalmışoğlu) ve Yakutî (Çağrı Bey’in oğlu)’yi de zikretmişlerdir.[49] Bu beylerle ilgili de ayrıca açıklamalar yapılabilir. En azından şimdilik burada şunu ifade etmeliyiz ki, bahsi geçen bu beylerin Malazgirt’e doğrudan iştirak etmeleri söz konusu olmasa bile (Bozan ve Porsuk gibi), bunların 1071’li yıllarda Selçuklu sultanı Alp Arslan’ın[50] ve halefi Melikşah’ın emrinde Anadolu’da yeni akınlara imza attıkları da bir gerçektir.

Sonuç

Sultan Alp Arslan’ın emri altında Malazgirt Meydan Muharebesi’ne katılmış olduklarını kaynakların kesin olarak belirttiği Aytegin, Gevherâyin, Savtegin (Taranges?) ve Sunduk gibi kumandanlar ile Afşin, Arslantaş, Artuk, Çaka, Çavuldur, Dânişmend, Dilmaçoğlu Mehmed, Duduoğlu, Mengücük, Saltuk, Tutak gibi Türkmen beylerinin zaferin kazanılması için canla başla mücadele ettikleri bir gerçektir.

Yerli ve yabancı kaynaklardan Malazgirt muharebesinde rol alan Selçuklu kumandanlarından daha fazla isim öğrenme imkânı elde edilememiştir. Muasır kaynaklar, savaşa katılan Türk beylerinin isim listesini doğrudan vermemiştir. Sadece bir veya birkaç kumandan ismi zikretmekle yetinmişlerdir. Bu kaynaklarda Selçuklu emirlerinden en fazla Aytegin, Gevherâyin, Savtegin ve Sunduk (Sandak/ Sanduk)’un isimleri geçmektedir. Ayrıca Artuk, Çavlı, Çavuldur, Dânişmend, Mengücük ve Saltuk isimli beyler biraz daha zengin bir liste olarak karşımıza çıkmaktadır ki, bu liste bazı tenkitlere rağmen bahsi geçen isimlerin savaşa katıldığına dair ihtimalleri güçlendirmektedir.

XX. yüzyıl Anadolu Türk tarihçilerinden M. Halil Yinanç, İbrahim Kafesoğlu, Osman Turan, Selahattin Karatamu, Ali Sevim, Faruk Sümer, Süleyman Tülücü gibi Malazgirt üzerine çalışma yapan araştırmacılar ise kaynaklardan yola çıkarak Malazgirt muharebesine katılan Türk beylerinin listesini zenginleştirmişlerdir.

Sultan Alp Arslan’ın Ahlat’taki öncü birliklerine kumanda eden Emir Sunduk’tan başka muharebe öncesinde hangi Selçuklu beylerinin katkısı olmuştur, bunu şu an itibarıyla kesin olarak tespit edemiyoruz. Türkler, Malazgirt muharebesi öncesi ikide bir Bizans karargâhına akınlarda bulunuyorlar, uzaktan ok atışları ve korkunç naralarla imparatorun ve birliklerinin moralini bozuyorlardı. Bu operasyonları gerçekleştiren Türk beylerinin derin bir tecrübeye sahip oldukları tartışılmaz bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Bunların devrin önemli Türk beylerinden (Afşin, Artuk, Çaka, Tutak vb.) oldukları bellidir, ancak isimlerini kaynaklara dayalı olarak söylemek mümkün olmuyor.

Muharebe esnasında Bizans ordusunun sağ kanat komutanının ismini N. Bryennios zikretmiş: Alyates. Sol kanatın komutanı ise adı geçen tarihçinin babası ve adaşı olan N. Bryennios. Merkezde ise bizzat imparator var. Artçı birlikler ise Andronikos’a emanet. Ermeni Vasil ise savaş öncesi Türkler tarafından esir alınmıştı. Tarkhaneiotes’e gelince bu tecrübeli Oğuz kökenli Bizanslı general, muharebe öncesinde birliklerini alıp Anadolu içlerine çekilmişti. Yani görüldüğü üzere Bizans ordusundaki meşhur kumandanlardan da sadece 5-10 tanesinin adı net olarak biliniyor. Bunda elbette yadırganacak bir durum yok. Devrin kaynaklarının tarih algısı o dönemde bu şekilde bir meyve vermiştir.

Türk tarafı için de aynı şey söz konusudur; mesela Sultanın muharebe esnasında ordusunun sağ ve sol kanatlarına kumanda edenler, merkez kuvvetlerinin başında iken yenilmiş gibi geri çekilerek düşman birliklerini Selçuklu kapanına doğru çekenleri sevk ve idare edenler, pusu tekniklerini iyi bilen ve uygulayan, sabırla yerinde bekleyen beyler, artçı birliklerin başında bulunan kumandanlar, bozulan Bizans birliklerini takip eden Türk emirleri kimlerdi, bir ikisi hariç diğerlerini net olarak bilme şansımız şimdilik yok.

Serbest bırakılan Bizans imparatoru memleketine dönerken ona Sultanın emriyle 100 kişilik bir müfreze ile refakat eden iki Selçuklu hâcibinin[51] isimleri de kaydedilmemiştir. Bu hâcipler de elbette alelade kumandanlar değillerdi. Bunlar Anadolu yollarını çok iyi bilen, belki yabancı dil bilgisine sahip tecrübeli emirler arasından seçilmiş olmalıdırlar. Yine muharebe esnasında Ahlat’ı hangi Selçuklu beyi ya da emiri bekliyordu? Burada da önemli bir Türk kumandanı vazifelendirilmiş olmalıdır ki Emir Sunduk bunun için biçilmiş bir kaftandır. Ayrıca daha doğudaki Hoy taraflarında da muharebenin menfi sonuçlanması üzerine tedbir almakla görevli artçı birliklerinin başına da Selçuklu komutanlarının tayin edildiği kesin olmakla birlikte onların adlarından da haberdar değiliz. İşte bu noktada Afşin, Arslantaş, Artuk, Çavlı, Çavuldur, Dânişmend, Duduoğlu, Mengücük, Saltuk, Tutak gibi dönemin veya geleceğin ünlü Türk emirlerinin bu tarz mevkilerde görev aldıkları varsayımını dile getirmek uygun olacaktır. Kısacası Malazgirt’te bizzat sıcak çatışmaya girmeyen Türk beylerinin de zaferin elde edilmesine olan katkısı yadsınamaz. Buna ilaveten Malazgirt’ten üç-dört yıl kadar önceden başlamak üzere Anadolu akınlarında rol almış beylerin de zafere sağladıkları dolaylı katkıları da bir kenara bırakamayız.

Her şeye rağmen muharebeye iştirak etmiş birkaç ünlü Selçuklu komutanının isimlerini kaynaklardan tespit etmek mümkün olabiliyor ki, yukarıda bunlardan bahsedilmişti. Yine gerçek olan şudur ki, 40 yıl öncesinden beridir Anadolu içlerine girip çıkan Selçuklu askerî birlikleri, 26 Ağustos 1071 tarihinde nihayet “Anadolu’nun kapılarının Türklere açılmasını sağlayan büyük bir zafer” kazanmışlardır. Bu zaferle hem Anadolu’nun hem Bizans’ın ve hem de Batı dünyasının kaderi değişmiş, diğer yandan ise İslam dünyasının hâmiliğini Selçuklular üslenmişlerdir. Bu zafer sonrasında İslam medeniyeti Türklerle destekli olarak yeni bir yükselişe geçmiştir. Türk savaş teknolojisinin ve komuta kudretinin gücü bir kez daha ortaya çıkmıştır. Selçuklu-Abbasi Halifeliği ilişlerindeki yumuşamanın meyveleri ve işbirliğinin faydaları bu zaferle daha parlak şekilde görülmüştür.

Zaferin kazanılmasında birinci derecede pay, Büyük Selçuklu sultanı Alp Arslan’ındır. Onu zafere taşıyan Selçuklu ordusu da takdiri hak etmiş ve esasen devrin bütün kaynaklarınca da övülmüştür. Bu orduyu oluşturan unsurlara kumanda eden Türk emir ve beylerinin de bu zaferde emeği bulunmaktadır. Neticede bu beyleri ve komutanları da orduya Alp Arslan dâhil etmiş, onların meziyet ve tecrübelerine göre muharebede yer vermiştir. Azerbaycan ile Ahlat yöresinden de yerel birlikler orduya alınmıştır ki, bunlar zaten Selçuklu Türk devletinin vatandaşı olup Sultan Alp Arslan’ın emir ve himayesinde hareketle mükellefti. Bu nedenle zaferin kazanılmasını başka güçlere, dengelere bağlamak kesinlikle tarihî ve ilmî gerçeklerle, hiçbir vicdani duyguyla bağdaşmaz. Bu vesileyle Malazgirt zaferini kazanan Büyük Selçuklu hükümdarı Sultan Alp Arslan ve onun muzaffer ordusunu minnet ve şükranla anıyor, şehit düşenlere Tanrı’dan rahmet diliyorum. 1071 sonrasında Anadolu’nun fethini ve bu coğrafyaya Batılılarca Türkiye tabirinin verilmesini sağlayarak Türk nesillerine armağan eden Selçuklu Türklerini şükranla yad ediyorum.

Kaynakça

Abû’l-Farac. Abû’l-Farac (Bar Hebraeus) Tarihi, Çev. Ö. Rıza Doğrul, TTK Yayınları, Ankara 1999.

Ahmed b. Mahmud. Selçuknâme, Haz. Erdoğan Merçil, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2011.

Attelaiates, Mikhael. Tarih, Çev. Bilge Umar, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2008.

Bryennios, Nikephoros. Tarihin Özü, Çev. B. Umar, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2008.

Bundârî. Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi, Çev. Kıvameddin Burslan, TTK Yayınları, Ankara 1999.

Cahen, Claude. “İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı”, Çev. Zeynep Kerman, Türkiyat Mecmuası, C. XVII, ss.77-100.

el-Hüseynî, Sadruddîn Ebu’l-Hasan. Ahbârü’d-Devleti’s-Selçukiyye, Çev. Necati Lügal, TTK Yayınları, Ankara 1999.

İbn al-’Adîm, Kamal al-Din. Bugyat at-Talab fî Târîh-i Halab (Selçuklularla İlgili Haltercümeleri), Yay. Ali Sevim, TTK Yayınları, Ankara 1976.

İbnü’l-Esîr. el-Kâmil fi’t-Tarih (İslam Tarihi). Çev. A. Ağırakça, Beşir Ersoy vd. C.8, Ocak Yayınları, İstanbul 2016.

Köymen, M. Altay. Alp Arslan Zamanı Selçuklu Askerî Teşkilatı. Ankara Üniversitesi Basımevi, 1970.

Malazgirt Armağanı, TTK Yayınları, Ankara 1999.

Mîrhând, Muhammed b. Hâvendşâh b. Mahmûd. Ravzatu’s-Safâ fî Sîreti’l-Enbiyâ ve’l-Mülûk ve’l-Hulefâ (Tabaka-i Selçûkiyye). Çev. Erkan Göksu, TTK Yayınları, Ankara 2015.

Özaydın, Abdülkerim. “Dânişmend Gazi”, DİA, C.8, 1993, ss.467-469.

---------. “Saltuklular”, DİA, C.36, 2009, ss.54-56.

Raşîd al-Dîn Fazlallah. Câmi’ al-Tavârîh. Yay. Ahmed Ateş, C.II, TTK Yayınları, Ankara 1999.

Râvendî, Muhammed b. Ali b. Süleyman. Râhatu’s-Sudûr ve Âyetü’s-Sürûr. Çev. A. Ateş, C. I, TTK Yayınları, Ankara 1999.

Sevim, Ali. Anadolu’nun Fethi- Selçuklular Dönemi, TTK Yayınları, Ankara 2014.

---------. “Artuk b. Eksük”, DİA, C.3, 1991, ss.414-415.

---------. Azimî Tarihi-Selçuklular Dönemiyle İlgili Bölümler (1038-1039), TTK Yayınları, Ankara 2006.

---------. “Dilmaçoğulları”, DİA, C.9, 1994, ss.301-302.

---------. “Sıbt İbnü’l-Cevzî’nin Mir’atü’z-Zaman fî Tarihi’l-Âyan Adlı Eserindeki Selçuklularla İlgili Bilgiler II: Sultan Alp Arslan Dönemi”. Makaleler 2, Haz. Semih Yalçın, Süleyman Özbek, Berikan Yayınevi, Ankara 2005, ss.187-286.

---------. “Süleymanşah I”, DİA, C.38, 2010, ss.103-105.

---------. Ünlü Selçuklu Komutanları. TTK Yayınları, Ankara 1990.

Sıbt İbnü’l-Cevzî, Şemsüddin Ebû’l-Muzaffer Yusuf b. Kızoğlu. Mir’âtü’z-Zeman fî Tarihi’l-Âyan. Yay. Ali Sevim, TTK Yayınları, Ankara 1968.

Sümer Faruk, Sevim, Ali. İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı (Metinler ve Çeviriler), TTK Yayınları, Ankara 1988.

Sümer, Faruk. “Afşin”, DİA, C.1, 1988, ss.440-441.

---------. “Mengücüklüler”, DİA, C.29, 2004, ss.138-142.

---------. “Malazgirt Savaşı’na Katılan Türk Beyleri”. Selçuklu Araştırmaları Dergisi (SAD), C.IV, (1975), Selçuklu Tarih ve Medeniyeti Enstitüsü Yayını, Ankara, ss.197-207.

Turan, Osman. Selçuklular Zamanında Türkiye. Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1993.

Tülücü, Süleyman. “Malazgirt Savaşına İştirak Eden Türk Beyleri ve Hal Tercümeleri”. ATÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, S. 7, 1986, ss.291-334.

---------. “Malazgirt Savaşı’na Katılan Türk Beylerinden Sunduk Bey”. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 13, 1999, ss.269-276.

Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136-1162). Çev. Hrant Andreasyan, TTK Yayınları, Ankara 2000.

Yinanç, M. Halil. Türkiye Tarihi Selçuklular Devri. C.I. Haz. R. Yinanç, TTK Yayınları, Ankara 2013.

 

[1] Malazgirt Savaşı ile ilgili çok sayıda yerli ve yabancı yayın mevcuttur. Bunlardan bahsetmek, tebliğ metninin sınırlarını zorlayacaktır. Bkz. Faruk Sümer, Ali Sevim, İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı, TTK Yayınları, Ankara 1988, ss.1-73; Malazgirt Armağanı, TTK Yayınları, Ankara, 1999.

[2] Abû’l-Farac, Abû’l-Farac (Bar Hebraeus) Tarihi, Çev. Ö. Rıza Doğrul, C. I, TTK Yayınları, Ankara 1999,  s.318; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Tarih (İslam Tarihi), Çev. A. Ağırakça, Beşir Ersoy vd, C. 8, Ocak Yayınları, İstanbul 2016, s.512; M. Altay Köymen, Alp Arslan Zamanı Selçuklu Askerî Teşkilatı, Ankara Ünviversitesi Basımevi, 1970, s.33; Ali Sevim, Anadolu’nun Fethi- Selçuklular Dönemi, TTK Yayınları, Ankara 2014, s.60; M. Halil Yinanç, Türkiye Tarihi Selçuklular Devri, Haz. R. Yinanç, C. I, TTK Yayınları, Ankara 2013, ss.53-54.

[3] Abû’l-Farac, a.g.e., s.318; Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136-1162), Çev. Hrant Andreasyan, TTK Yayınları, Ankara 2000, ss.133-136; Ali Sevim, Anadolu’nun Fethi- Selçuklular Dönemi, TTK Yayınları, Ankara, 2014, s.61; Süleyman Tülücü, “Malazgirt Savaşına İştirak Eden Türk Beyleri ve Hal Tercümeleri”, ATÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, S. 7, 1986, s.309.

[4] Erbasgan/Erisığı (Kurtçu).

[5] Nikephoros Bryennios, Tarihin Özü, Çev. B. Umar, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2008, ss.45-46; Mikhael Attelaiates, Tarih, Çev. Bilge Umar, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2008, ss.146-147; Ahmed b. Mahmud, Selçuknâme, Haz. Erdoğan Merçil, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2011, ss.90-99; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zeman fî Tarihi’l-Âyan. Yay. Ali Sevim, TTK Yayınları, Ankara 1968, ss.137,139,144,146,147,149; Ali Sevim, “Sıbt İbnü’l-Cevzî’nin Mir’atü’z-Zaman fî Tarihi’l-Âyan Adlı Eserindeki Selçuklularla İlgili Bilgiler II: Sultan Alp Arslan Dönemi”. Makaleler 2, Haz. Semih Yalçın, Süleyman Özbek, Berikan Yayınevi, Ankara 2005, ss.252,256; Abû’l-Farac, a.g.e. ss.320-321; Ali Sevim, Ünlü Selçuklu Komutanları, TTK Yayınları, Ankara 1990, ss.18-28; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1993, s.23.

[6] Afşin’in faaliyetleri hakkında ayrıca bkz. Azimî Tarihi Selçuklular Dönemiyle İlgili Bölümler (1038-1039). Çev. Ali Sevim, TTK Yayınları, Ankara 2006, ss.22,26; İbnü’l-Esîr, a.g.e., ss.512-513; Ahmed b. Mahmud, a.g.e., ss.90-92,98-99,110; M. Altay Köymen, Alp Arslan Zamanı Selçuklu Askerî Teşkilatı. s.58; M. Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi (Alp Arslan ve Zamanı), TTK Yayınları, ss.24-25; Faruk Sümer, “Afşin”, DİA, C.1, 1988, ss.440-441; Claude Cahen, “İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı”, Çev. Zeynep Kerman, Türkiyat Mecmuası, C. XVII, ss.84-85,87; M. Halil Yinanç, a.g.e., ss.58,59,60; Ali Sevim, Ünlü Selçuklu Komutanları, ss.18-32.

[7] Ali Sevim, Ünlü Selçuklu Komutanları, s.24.

[8] Artuk Bey’in Çavlı, Çavuldur, Dânişmend, Mengücük ve Saltuk gibi beylerle birlikte Malazgirt Savaşı’na iştirak ettiğine dair bkz. Raşîd al-Dîn Fazlallah, Câmi’ al-Tavârîh, Yay. Ahmed Ateş, C. II, TTK Yayınları, Ankara 1999, s.33.

[9] Artuk Bey’in Malazgirt sonrası Anadolu’daki faaliyetleri için bkz. Nikephoros Bryennios, a.g.e., ss.95-97; Ali Sevim, “Artuk b. Eksük”, DİA, C.3, ss.414-415.

[10] Raşîd al-Dîn Fazlallah, a.g.e., s.38.

[11] Bundârî, Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi, Çev. Kıvameddin Burslan, TTK Yayınları, Ankara 1999, ss.76-78.

[12] Muhammed b. Hâvendşâh b. Mahmûd Mîrhând, Ravzatu’s-Safâ fî Sîreti’l-Enbiyâ ve’l-Mülûk ve’l-Hulefâ (Tabaka-i Selçûkiyye), Çev. Erkan Göksu, TTK Yayınları, Ankara 2015, s.121; Artuk’un Diyarbakır yöresi fethine iştiraki ve Süleymanşah’a karşı hareketi hakkında bkz. Abû’l-Farac, a.g.e., ss.330,332.

[13] Köymen, Sultan Alp Arslan’ın 1066 yılında gerçekleştirdiği Hârizm seferi esnasında kardeşi Süleyman’ın hâcibi Aytegin’le karşılaşması olayını nakleder. Bu rivayete göre Sultan Aytegin’le karşılaştığında ona çıkışmıştır. Bunun sebebi ise Alp Arslan 1064 yılında tahta çıktığında güya Aytegin ona iltihak etmede (biat etmede) gecikmiştir. Bunu bizzat Aytegin’in yüzüne vuran Sultan onu yanına çağırmış, atından inerek Alp Arslan’ın önünde duran Aytegin, Sultanın bir kılıç darbesiyle hayatını kaybetmiştir (1066). Bkz. M. Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, ss.55,57,62,66,123,145,208,209; Sıbt İbnü’l-Cevzî, a.g.e., ss.130-131; M. Altay Köymen., Alp Arslan Zamanı Selçuklu Askerî Teşkilatı, ss.16-25.

[14] Sultan Melikşah’ın Mart-Nisan 1087 tarihlerinde Bağdat’ı ziyareti esnasında Halifeye tanıtılan Selçuklu emirleri arasında dayısı Aytegin de vardı. Dolayısıyla bu emir, 1071 tarihi sonrasında uzun müddet Sultan Melikşah hizmetinde görev almıştır. Bkz. Bundârî, a.g.e., s.81; Ahmed b. Mahmud, a.g.e., s.153.

[15] Muhammed b. Ali b. Süleyman er-Râvendî, Râhatu’s-Sudûr ve Âyetü’s-Sürûr, Çev. A. Ateş, C.I, TTK Yayınları, Ankara 1999, ss.106-107; Mîrhând, a.g.e., s.84; Ahmed b. Mahmud, a.g.e., s.98; Sıbt İbnü’l-Cevzî’ye göre Alp Arslan, Halep önlerinde iken Aytegin Süleymanî’yi ve Halep emiri Mahmud’u Şam’a göndererek burada Abbasi Halifesi adına hutbe okunmasını sağlamasını emretmiştir. Bkz. Sıbt İbnü’l-Cevzî, a.g.e., s.146; Bugyetü’t-Taleb’e göre ise Aytegin Süleymanî, Halep emiri Mahmud’un teslim olması için birkaç defa elçi olarak gitmiştir. Bkz. Ali Sevim, Faruk Sümer, İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı, s.46.

[16] Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s.25.

[17] Mîrhând, a.g.e., s.95.

[18] Bundârî, a.g.e., s.42; İbnü’l-Esîr, a.g.e., s.260.

[19] Ali Sevim, “Süleymanşah I”, DİA, C.38, 2010, s.104.

[20] İbnü’l-Esîr, a.g.e., ss.386,508.

[21] Çavlı’nın Artuk, Çavuldur, Dânişmend, Mengücük ve Saltuk beylerle birlikte Malazgirt Savaşı’na iştirak ettiğine dair bkz. Raşîd al-Dîn Fazlallah, a.g.e., s.33.

[22] M. Halil Yinanç, a.g.e., s.59.

[23] Ali Sevim, Ünlü Selçuklu Komutanları. ss.31,38.

[24] Sultan Melikşah, Sultan Berkyaruk ve Sultan Muhammed Tapar devirlerinde Suriye ve Irak bölgelerinde çok çeşitli faaliyetler içinde yer almış ve 1116 tarihinde vefat etmiş bulunan Çavlı adlı diğer bir emir daha bulunmaktadır. Bkz. Azimi, a.g.e. ss.36,40,43; Bundârî, a.g.e., s.236; İbnü’l-Esîr, a.g.e., ss.519-521,524-525; M. Halil Yinanç, a.g.e., ss.221-223.

[25] Çavuldur’un Artuk, Çavlı, Dânişmend, Mengücük ve Saltuk gibi beylerle birlikte Malazgirt Savaşı’na iştirak ettiğine dair bkz. Raşîd al-Dîn Fazlallah, a.g.e., s.33.

[26] Sultan Alp Arslan’ın zafer sonrası geri dönüşü ve Anadolu hududunda ihtiyat olarak beylerinden Çavuldur ve diğerlerini bırakması hakkında bkz. Raşîd al-Dîn Fazlallah, a.g.e., s.38-39.

[27] M. Halil Yinanç, a.g.e., s.59.

[28] Süleyman Tülücü, “Malazgirt Savaşına İştirak Eden Türk Beyleri ve Hal Tercümeleri”, ss.311-312; Ali Sevim, Anadolu’nun Fethi- Selçuklular Dönemi, s.72; Ali Sevim, “Dilmaçoğulları”, DİA, C.9, 1994, ss.301-302.

[29] Abû’l-Farac, a.g.e., ss.3321-322; Sıbt İbnü’l-Cevzî, a.g.e., s.149; Mîrhând, a.g.e., ss.96,98-99; İbnü’l-Esîr, a.g.e., s.257; Sadruddîn Ebu’l-Hasan el-Hüseynî, Ahbârü’d-Devleti’s-Selçukiyye, Çev. Necati Lügal, TTK Yayınları, Ankara 1999, ss.35-36; Bundârî, Zübdetü’n-Nusra ve Nuhbetü’l-Usra ve İbnü’l-Cevzî’nin Kitâbü’l-Muntazam’ından naklen İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı. ss.10,14,22; İbnü’l-Adîm, Zübdetü’l-Haleb min Tarih-i Haleb’den naklen İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı, s.53.

[30] Mîrhând, a.g.e., s.96.

[31] el-Hüseynî, a.g.e., s.37; er-Râvendî, age., s.119; Abû’l-Farac, a.g.e., s.325; Bundârî, a.g.e., ss.42,46,49,50,53,55,80; İbnü’l-Esîr, a.g.e., ss.292,316,329,359; Mîrhând, a.g.e., s.163; M. Altay Köymen, Alp Arslan Zamanı Selçuklu Askerî Teşkilatı, ss.10,15,20,29; İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı adlı çalışmada (s.26) Gevherâyin’den bahsederken metin altında verilen dipnotta muhtemelen sehven 1100 yerine 1110 tarihi yazılmıştır. C.Y.

[32] Dânişmend’in Artuk, Çavlı, Çavuldur, Mengücük ve Saltuk gibi beylerle birlikte Malazgirt Savaşı’na iştirak ettiğine ve söz alarak Sultan Alp Arslan’a bazı önerilerde bulunduğuna dair bkz. Raşîd al-Dîn Fazlallah, a.g.e., ss.33,34.

[33] Raşîd al-Dîn Fazlallah, a.g.e., s.39; Abdülkerim Özaydın, “Dânişmend Gazi”, DİA, C.8, 1993, ss.467-469.

[34] M. Halil Yinanç, a.g.e., ss.48,71.

[35] İbn al-’Adîm, a.g.e., ss.68-69; Ali Sevim, “Dilmaçoğulları”, ss.301-302.

[36] Ali Sevim, Anadolu’nun Fethi- Selçuklular Dönemi, ss.164-165; Ali Sevim, “Dilmaçoğulları”, s.302.

[37] Bkz. Raşîd al-Dîn Fazlallah, a.g.e., ss.33,39; M. Halil Yinanç, a.g.e., ss.65,69,156; Faruk Sümer, “Mengücüklüler”, DİA, C.29, 2004, ss.138-139.

[38] Bkz. Raşîd al-Dîn Fazlallah, a.g.e., ss.33,38; M. Halil Yinanç, a.g.e., ss.65,69,156; Abdülkerim Özaydın, “Saltuklular”, DİA, C.36, 2009, ss.54-56.

[39] el-Hüseynî, a.g.e. s.30; Bundârî, a.g.e., ss.17,50; Ahmed b. Mahmud, a.g.e., ss.68,88; M. Altay Köymen, Alp Arslan Zamanı Selçuklu Askerî Teşkilatı, s.24.

[40] İbnü’l-Ezrak, Tarihü Meyyafârikîn ve Âmid isimli eserinde imparatora sadece İbn Mahlebân’ın gittiğini kaydetmiştir. Bkz. İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı, ss.4-38; Sıbt İbnü’l-Cevzî, a.g.e., s.149.

[41] Mîrhând, a.g.e., s.94; Abû’l-Farac, a.g.e., s.321.

[42] M. Halil Yinanç, a.g.e., ss.59,66-67; Ali Sevim, Ünlü Selçuklu Komutanları, ss.24,27.

[43] Nikephoros Bryennios, a.g.e. s.54.

[44] Savtegin- Taranges- Tarangoğlu eşleştirmesi ile ilgili değerlendirmeler için bkz. Süleyman Tülücü, “Malazgirt Savaşına İştirak Eden Türk Beyleri ve Hal Tercümeleri”, ss.301-303.

[45] el-Hüseynî, a.g.e., ss.39,40,43; Ahmed b. Mahmud, a.g.e., ss.121,129; Bundârî, a.g.e., ss. 50,61,79;  M. Altay Köymen,  Alp Arslan Zamanı Selçuklu Askerî Teşkilatı, s.32.

[46] Nikephoros Bryennios, a.g.e., ss.48,49,50,51,52,53; Mikhael Attelaiates, a.g.e., ss.153-156,159-160; İbn al-’Adîm, a.g.e., s.67; Bundârî, Zübdetü’n-Nusra ve Nuhbetü’l-Usradan naklen İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı. s.19; Sıbt İbnü’l-Cevzî, a.g.e., s.148; İbnü’l-Adîm. Bugyetü’t-Taleb fî Tarih-i Haleb ile İbnü’l-Adîm, Zübdetü’l-Haleb min Tarih-i Haleb’den naklen İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı, ss.50,51-52; Ahmed b. Mahmud, a.g.e., s.102; İbnü’d-Devâdârî, Kenzü’d-Dürer ve Câmiu’l-Gurer adlı eserinde Bizans öncü birliğinin 10 bin ve Alp Arslan’ın öncü birliği kumandanının emrinde ise 800 atlı olduğunu ileri sürmüştür. Bkz. İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı, s.57; Süleyman Tülücü, “Malazgirt Savaşı’na Katılan Türk Beylerinden Sunduk Bey”, Atatürk Ünviversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 13, 1999, ss.269-276; M. Altay Köymen, Alp Arslan Zamanı Selçuklu Askerî Teşkilatı, s.23; Claude Cahen, a.g.e., ss.90-91; Ali Sevim, Anadolu’nun Fethi- Selçuklular Dönemi, ss.70-71; İbnü’l-Cevzî’nin Kitâbü’l-Muntazam… isimli eserinde Bizans öncü kuvvetlerinin, bizzat sultanın kumanda ettiği birlikler tarafından mağlup edildiği ve kutsal haçın ele geçirilerek sultan tarafından Vezir Nizâmülmülk’e gönderildiği nakledilmektedir. Bkz. İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı, s.13.

[47] Mikhael Attelaiates, a.g.e., s.162; Urfalı Mateos, a.g.e., ss.142-143.

[48] Nikephoros Bryennios, a.g.e., ss.100-103; M. Halil Yinanç, a.g.e., ss.71,77,78.

[49] Örnek olarak bkz. M. Halil Yinanç, a.g.e., s.65-66,67; Osman Turan, a.g.e., ss.25-26; Faruk Sümer, “Malazgirt Savaşı’na Katılan Türk Beyleri”, Selçuklu Araştırmaları Dergisi (SAD), C.IV, Ankara 1975, ss.197-207; Süleyman Tülücü, “Malazgirt Savaşına İştirak Eden Türk Beyleri ve Hal Tercümeleri”, ss.291-334.

[50] Selçuklu sultanı, Malazgirt Zaferi sonrası Bizans’la bir barış anlaşması imzalayamayınca (daha doğrusu yeni imparatorun barışa yanaşmamasından ötürü) kumandanlarına şu emri veriyordu: “Bundan sonra aslan yavruları gibi olunuz, bütün memleketleri kartal yavruları gibi süratle kat edin, Hıristiyanları (Bizans birliklerini) gece gündüz durmadan kılıçtan geçirin ve Romalılara (Bizans devlet yönetimine) karşı asla merhamet göstermeyin.” Sultan Alp Arslan, bu emri verdikten sonra başkenti Rey’e dönmüştür. Bkz. Urfalı Mateos, a.g.e., s.144.

[51] İbnü’l-Cevzî, Kitâbü’l-Muntazam…’dan naklen İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı, s.17; Ali Sevim, Anadolu’nun Fethi- Selçuklular Dönemi, ss.82-83.

Bu haber toplam 677 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim