• İstanbul 13 °C
  • Ankara 10 °C

Prof. Dr. İsmail Aydoğan: Kötülük kültürü

Prof. Dr. İsmail Aydoğan: Kötülük kültürü
O halde ahlakın gittikçe kötüleşmesinden değil, hayatın hiç bu kadar kötüleşmediğinden değil, kötüyle mücadele eden iyiliğin kümülatif gücünün unutulmuş olmasından bahsedebiliriz.

 Unutulan sadece iyiliğin egemen olma zorunluluğu değil, eğitimin bu kümülatif gücün tek aracısı olduğudur.

Konfüçyüs’ten Tonyukuk’a, firavunlardan filozoflara kadar hemen herkes zamanındaki toplumun ahlaken bozukluğundan bahseder. Bugün de biz diyoruz benzerini. Böyle diyor olmamız toplumların ve insanların giderek ahlaken bozulduğunu ortaya koymaz aslında. Toplumda ahlakın giderek bozulduğunu belirtmek, ilerlemeci bir bakış açısıyla ileri sürülebilir. Çünkü bir şeyin bozulması için ille de zamanın geçmesi gerekmez. Bir şey korunmaz, kollanmaz, geliştirilmez ise bozulur. Eğer biz sadece zamana bırakırsak bozulmayı, iradeyi ortadan kaldırmış oluruz ki bu, insanı da ortadan kaldırmak anlamına gelir. O halde bir şeyin ve ahlakın bozulması zamanla, çağla ilgili değil; insanların o şeye, ahlaka değer verip vermemesiyle, ona ihtimam gösterip göstermemesiyle ilgili bir durumdur.

Dolayısıyla bundan 100 yıl yahut 10 bin yıl önce doğmuş olsaydık, ahlaken daha iyi bir toplumda (dünyada) olduğumuz söylenemeyeceği gibi şimdikinden daha ahlaklı olduğumuz da söylenemez. Aksi takdirde geriye doğru gidildiğinde toplumun ve insanın ahlakının daha iyi olduğu anlamı çıkar ki, o zaman da firavunların yahut Hasan Sabbah’ın veya Ebu Cehillerin yahut Hitler’in olmaması gerekiyordu.

Meseleyi görünürlük açısından irdelemek gerek esasında. Geçmişte kötülüğün (ahlaksızlığın) görünürlüğünün şimdikinden daha az olduğu söylenebilir. Bu, büyük oranda doğrudur. Kalabalık yaşam, aşırı ve yoğun birliktelik son asırların özelliği. Öte yandan kitlelerin birbiriyle iletişimi daha hızlı. Yine insanın bilgi edinme imkânı daha fazla. Tüm bunlar günümüzde kötülüğün (ahlaksızlığın) daha fazla görünür olmasının gerçek nedeni değil. Her insanın kişiliğinin farklı olması gibi her çağın baskın özelliğinin olduğu gerçeğini kabul ederek belirtmek gerekir ki, bu çağın en önemli özelliği kötülüğün (ahlaksızlığın) kurumlaşmış olmasıdır. Ayrıca Avrupalılar eliyle 17.yüzyıldan itibaren hüküm süren bu din (kültür) dışı medeniyetin kurumlaştırdığı kötülüğün (ahlaksızlığın) ilmek ilmek dokunan bir de kültürü var. Asıl etkili olan, kurumlaşan kötülüğün ömrünü uzatan daha çok bu seküler (ahlak dışı) kültürdür. Elbette kurumlaşan bu kötülüğün diğer ülkelere transferinde cebri yöntemler kullanıldığı gibi gönüllü (!) yöntemler de kullanılmış ve kullanılmaktadır. Bu gönüllü yöntemler son asırda daha çok eğitim modelleri, materyalleri, yöntemleri, müfredat, öğretmen yetiştirmenin de içinde olduğu eğitim kurumları aracılığıyla yapılmıştır ve halen de yapılmaktadır. Bunda elbette küresel sermayenin ve bu sermayenin sahibi veya yönlendiricisi olarak Yahudilerin payı hayli büyük.

Bu haber toplam 264 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim