• İstanbul 19 °C
  • Ankara 20 °C

Sabri Gültekin: Kapalıçarşı, Osmanlı Medeniyeti'nin kalbidir

Sabri Gültekin: Kapalıçarşı, Osmanlı Medeniyeti'nin kalbidir
Çarşı, dünyadaki birçok benzerinin yanında değişik bir özelliğe de sahiptir. Özel olarak Kapalıçarşı aynı zamanda çok yönlü ve etkin bir küresel rekabetin kuralları içinde çalışan büyük bir mekanizmanın adıdır.

İnşa edildiği tarihten bu yana Kapalıçarşı ve çevresi uzun zaman Akdeniz çevresindeki en büyük ekonomik etkinlik ortamı olmuştur. Deniz ve kara yollarının kesiştiği İstanbul’da yoğun bir ticarî faaliyete sahne olan Kapalıçarşı, her zaman devletle ilişki içindeydi. Diğer bir ifadeyle, “bedesten” devlet-esnaf ilişkisinde yarı resmî bir ticaret kuruluşu gibiydi.

Evliya Çelebi 16. yüzyıldaki Çarşı’yı yani Bedesten’i şöyle anlatır: “Bütün sefere gidenlerin, vezirlerin ve a’yânın malları buradadır ki, yer altında nice yüz demir kapılı mahzenleri vardır…İstanbul’un kalabalık ve seçme yerinde, Osmanoğulları’nın büyük hazinesidir.”

Kapalıçarşı’nın inşası 1453 yılında İstanbul’un alınmasından sonra doğal olarak burada yeni bir “Osmanlı ürün kimliği” oluşturulması ve bu kimliğin öncelikle seçkin bir çevre içinde “öncü eserlere dönüştürme” çalışmaları da başlatılmıştı. Büyük Çarşı; devasa bir tasarım, eğitim ve üretim merkezi olmasının yanında büyük bir “gücün simgesi”ydi.

Bu bağlamda; yeni bir başkentte rekabet sağlayacak güvenli bir üretimi sağlamak, ekonomiyi düzenlemek ve bir güç; yeni bir kimlik; küresel rekabet için yeni bir ürün; yeni bir felsefe oluşturmak Kapalıçarşı’nın temelinin atılmasındaki en önemli sebeplerdir. Yani İstanbul’un maddi fethinin yanında mânâ fethi için atılan önemli temellerden birisi de Kapalıçarşı’nın inşaa ve ihya edilmesidir. Nitekim fetihten hemen sonra, Fatih Sultan Mehmed’in kent içinde çarşı, han, dükkân, hamam, cami yapılmasını emrettiği belgelerden izlenir.

Başlangıçta Fatih Sultan Mehmed de, 1114 dükkân vakfetmişti. Bu sayı İstanbul’daki toplamın yüzde 10’u kadardı. Bu dönemde kurulan dükkânların yüzde 76’sı ise Bedesten bölgesindeydi. Kısaca burası Osmanlı Devleti’nin bir tür “özel bölgesi” olarak özenle tanımlanıp biçimlendirilmişti. Bu ilginç ve doğal iş ise o tarihlerde adı duyulmaya başlayan “ehl-i hıref” üstatlarının dâhiyane buluşları ile yapılacaktı.

Devamı: https://www.milatgazetesi.com/yazarlar/kapalicarsi-osmanli-medeniyetinin-kalbidir-6904/

Bu haber toplam 184 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim