Bizim nice güzide, saklı cennet gibi şehirlerimiz kasabalarımız vardır. Zamana karşı değişmemek, dönüşmemek için direnen bu küçüklü büyüklü kasabalar bir elin parmağı kadar olsalar da açık hava müzesi gibi Anadolu’nun belli bölgelerinde adeta oralara serpilmişlerdir. Yaşanılan mekânın büyülü zamanlarını bu günlerimize taşır gibi nişaneler halinde bu topraklara şahitlik ederler.
Bu şehirler; Amasya’dır, Tokat’tır, Safranbolu’dur, Göynük’tür, İznik’tir, Taraklı’dır, Mardin’dir, Maraş’tır ve dahi pek çok kasabamız ve şehrimiz vardır. Şehirleşmeye, betonlaşmaya karşı belli bölgeleri, belli mahalleleri, belki de tek bir ev veya konak olarak ayakta kalmaya çalışan bölgeler vardır.
Geçen hafta, saklı bir cennet gibi İstanbul’un kalabalık ve yoğun kalabalığından, trafiğinden, artık sahilleri boydan boya kaplayan, göğü dahi görünmez eyleyen gökdelenlerden sonra bir nefes derin bir nefes gibi Taraklı ’yı ziyaret etmek nasip oldu.
Ayağımız taşa toprağa, ağaca, kuşa, yağmura, kara değdiğinde asırlara meydan okurcasına asırlık konakları, mütevazı ahşap evleri, yıllara meydan okumuş camileri, hamamları ile küçük bir Anadolu kasabası sıcak bir yuva gibi bizi koynuna aldı. Bir ana sıcaklığında yaşadığımız salgın günlerinin, ölüm haberlerinin, hastalık zamanlarının yaralarını, yokluklarını sarar gibi adeta sadra şifa zamanlarını kısa bir zaman dilimi de olsa şifa durağında soluklanmak nasip oldu.
Devamı: https://www.milatgazetesi.com/yazarlar/sakli-cennet-bir-osmanli-kasabasi-tarakli-8867/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.