Günlerce araştırdım. Memleketine gitmişti. Boşanma davasını orada açtı. Her ne kadar barışmaya çalışsam da, mümkün olmadı. Boşandık. Mahkeme, çocukların velayetini anneye verdi. Çocuklar için 2.000 TL iştirak, anneleri için 3.000 TL yoksulluk nafakasına karar verildi. Benim İstanbul’da iş yerim vardı. Çalışıp nafakamı ödüyordum. Akrabalarımdan arayanlar oldu. Eski eşimin meğer dostu varmış. Dostundan yeni çocuğu olmuş; ama nafaka hakkını kaybetmemek için evlenmiyorlarmış. Benim gönderdiğim süresiz nafakayı alıp dostuyla yaşamaya devam ediyor. Ben nafaka yükü nedeniyle evlenemezken, kadının hayat boyu benden nafaka alıp keyfe keder yaşamasını içime sindiremiyorum…” dedi. Ağır travma geçirdiği her halinden belliydi.
Şöhretli bir işadamıydı ve kederli ifadeyle dert yanıyordu: “64 yaşındayım. İlk eşimden boşanmıştım. Tanınmış, varlıklı biriyim. Karşıma sevgi dolu gördüğüm bir kadın çıktı. Bana çok iyi davranıyordu. Adeta ikinci baharımı yaşıyordum. Evlilik kararı aldık. Evlendikten sonra sanki bir başka kadın oluverdi. Hırçınlıklar, kavgalar, aşırı kıskançlıklar baş göstermeye başladı. Daha 4 ay dolmadan boşanma aşamasına geldik. Mahkemeden, yıllarca yaşadığım evim/yuvamdan 6 ay uzaklaştırma kararı, evin yeni eşime tahsisi kararı, banka hesaplarıma ve gayrimenkullerime tedbir kararları yağmaya başladı. Aylık 30.000 TL. NAFAKA ile 3.000.000 TL maddi/ manevi tazminat talepli dava ile karşılaştım. Evlilik tuzağına düşmüştüm….”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.