• İstanbul 14 °C
  • Ankara 22 °C

Selvigül Kandoğmuş Şahin: Kültür dünyamızın mütevazi, direniş yüklü serdengeçtisi: D. Mehmet Doğan

Selvigül Kandoğmuş Şahin: Kültür dünyamızın mütevazi, direniş yüklü serdengeçtisi: D. Mehmet Doğan
Ne zamandı hatırlamıyorum; ilk yazılarımı yazdığım yıllar, öyküler kaleme aldığım yıllar. Dergilerin kapılarını çaldığım ve bir bir üstatlarla buluştuğum zamanlar.

Yazarlık, her zaman söylediğim gibi benim için gökteki yıldızlar gibiydi. Ulaşılması, nice emek ve çabayla varılması zor bir hayat hedefi. İşte o yıllarda yazının sancılarıyla kıvranırken, yolum Sultanahmet’ten geçiyor. Ve solgun bir tabelanın, kadim taş duvarların üzerinden, sarmaşıkların arasından bana mahcup hâlde baktığını hisseder gibi oluyorum. “Yazarlar Birliği” tabelasını görünce aidiyet duygusuna mı kapılıyorum, yüreğim bir başka çarpıyor. İçeri girmek ve girmemek üzere tereddütlerime yaslanmışken loş, tenha, yer yer rutubet kokan taş tarihi binanın içinde buluyorum kendimi. Kapısı, sonuna kadar açık ama içeride kimseler yok. İçimi bir korku, bu korkuyla birlikte yalnızlık ve utanç kaplıyor. “Ben, neredeyim ve neden kimseler yok burada?” Çıkıp karşıma birisi, “Senin ne işin var?” dese, ne derim! Bu duyguların yokladığı ürkek yüreğimin çırpınışları ile aniden girdiğim taş binanın bohem yalnızlığından hemen çıkmak istiyorum. O ara birisi mi çıkıyor odalardan, konuşuyor muyuz, “Burada hangi programlar var?” diye mi soruyorum… Düş ve rüya arası anılarımın arasına yerleşmiş bu taş binada, o zamanlar neler yaşadığımı hâlâ tam hatırlamıyorum. Ama hatırladığım; Kızlarağası Medresesi’nin bundan yaklaşık yirmi beş yıl önce Yazarlar Birliği Şubesi olması ve benim de orada bir yazar adayı olarak âidiyet duygusuyla tedirgin ve meraklı bir hâlde dolaşmamdı…

Aradan yıllar geçti, köprülerin altından nice sular aktı. Bir hevesten ziyade bir sevda gibi içime çöreklenen yazı yürüyüşüyle dergilerin kapısında buldum kendimi. İyi ki de buldum ve bu günlere geldim hamdolsun. O dergiler ki hepsi bir mektep, hepsi kültür coğrafyamızın en üst kaleleri… Üstatların; kuşatan, saran, her zaman edebiyatın, yazının nasıl ciddi bir uğraş olduğunu; kapısını çalanlara hissettirmekle birlikte, medeniyetin kalesi gibi dik ve mağrur yapılarıyla misafirlerini ağırlaması, bizleri bu günlere getiren ocaklardı… Bizler, bu kültür ocaklarında yetişmenin her zaman faydasını gördük… Bu ocakların başında bulunan nice üstatla tanışmanın, onların yazıyla hemhâl olmalarından ziyade, edebiyatın “edeb”e yüklediği derin misyonu omuzlayan nice hâlleriyle terbiye olduk.

Yıllar önce korkarak kapısını çaldığım, hayalle gerçek arası bohem ve rutubet kokulu havasını ürpertiyle ciğerlerime çekerken, ait olmak istediğim Kızlarağası Medresesi İstanbul Yazarlar Birliği Şubesi’nde artık o eski havasından ziyade çok daha hareketli sanat ortamları yaşanıyor. Yıllardır Kızlarağası Medresesi’nin taş duvarlarında şiirler, öyküler, hatıralar, üstatların heyecanlı seslenişleri yankılanırken gençlerin uğrak yerlerinden bir kutlu mekân hâlini almanın tarifsiz heyecanı, sarıp kuşatmış durumda tarihi yapının her zerresini…

ara-gorsel-2_455.jpg

Kızlarağası Medresesi, artık İstanbul’un en hareketli yeri olan Sultanahmet’te edebiyatseverleri ağırlamanın coşkusunu yaşıyor. Üstad Mehmet Doğan’ın eşsiz çabaları nihayet meyvelerini gümrah bir hâlde veriyor. Ve bu Anadolu’nun pek çok ilinde bu heyecan ve coşkuyla devam ediyor. Yönetimler değişiyor, pek çok yazar gelip geçiyor bu kadim tarihi binadan ama kuşkusuz Üstad Mehmet Doğan’ın kültür camiasına, yazarların dünyasına çaldığı bu anlamlı maya, bu anlamlı katkı zamanla daha bir coşkunluk ve heyecanla devam ediyor.  Bereketleniyor, artıyor, çoğalıyor ve kültürel anlamda yazarların dünyasına bir çerağ gibi umut olan, onlara aidiyetlik duygusunu yaşatan çatının; Yazarlar Birliği’nin kurumsal yapısıyla cem olmanın sevinci ve gururu yansıyor her bir çehreye, yüreğe…

Yazmak; sancılıdır, zordur, imkânsıza doğru yolculuğa çıkmak ve sadrınızdan kâğıtlara dökülen her bir satırın hesabını vermektir. Yazarların hatıratlarını, günlüklerini okuduğumuzda bu her dönemde böyle olmuş, yazı yürüyüşü sancılı ve zorlu dönemlerde gerçekleşmiştir.  Ve yazarlığa talip olanlar istidatları doğrultusunda emek ve tarifi imkânsız nice çalışmalar sonu eserler vermeye çalışırlar. Kurumsal olma noktasında, örgütlenmeye, haklarının korunmasına ihtiyaç duyulan meslek olarak ne yazık hâlâ algılanmış değildir. Meslek hanenize yazar ibaresini yazmanız zordur. Çünkü geçimini yazarlıktan sağlayan çok az muharrir vardır. Yazarlığın en zor dönemlerinde Türkiye Yazarlar Birliği’nin kuruluşunda yer alan bir güzel insandır Mehmet Doğan Hocamız. İnanmış Müslüman yazarların kendi kulvarlarında yürümeleri, evrensel seslenişlerle eserlerini inşa etmeleri noktasında onun çabaları muhteşem bir açılım ve ivme kazandırmıştır. Tüm kültürel kodları silinmeye çalışılan bir toplumda, irfanı kuşanan, hikmetli yürüyüşlerle ve mutlak hakikate doğru istikamet üzere olan, bu toprakların bağrından çıkmış inanmış yazarlar Üstad Mehmet Doğan’ın her zaman büyük desteğini görmüşlerdir. Bu, her zaman direk dokunuşlarla olmayabilir ama kurumsal anlamda ilk olarak Türkiye Yazarlar Birliği çatısının kurulma aşaması, bu kuruluşa yapılan her anlamlı katkı, onun öncülüğü ve yol göstericiliği ve bu alanda kendini adanmışlığı ile kendini göstermiştir.


ara-gorsel-1_735.jpg
Bu haber toplam 294 defa okunmuştur
  • Yorumlar 1
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim