• İstanbul 20 °C
  • Ankara 26 °C

Şeyda Başer Eroğlu ile Konuştuk: Eserin Neye Göre Büyük Olduğunun Belirleyicisi Zaman

Şeyda Başer Eroğlu ile Konuştuk: Eserin Neye Göre Büyük Olduğunun Belirleyicisi Zaman
-Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yapıyorsunuz. Meslektaşınız olarak sormak istediklerim var. Mevcut müfredat sizce gençlere okuma, yazma, anlama becerisi kazandırıyor mu?

 Siz öğrencilerinize güncel öykü kitaplarını okutuyor hatta sonrasında yazarlarıyla etkinlik düzenliyorsunuz. Gençler güncel edebiyat hakkında ne düşünüyor?

Bakanlık elli altmış yıllık müfredatta günümüz edebiyatına dair hiçbir değişiklik yapmadığı için çocuklar da güncel edebiyattan bihaber. Klasik romanın girişindeki uzun tasvirleri okutmamız bekleniyor bizden. Hayatımızda artık her şeyden önce basitlik ve hız var. Hızlı konuşuyor, hızlı hareket ediyor, hızlı düşünüyoruz. İçinde bulunduğumuz çağda her şey bir anda değişirken ve bu kadar değişkenin içerisinde çocuklara değişmeyen bir şeyi okutmak... Çağın iplerini elinde tutan bir yazarı, mesela bir metninde sosyal medyadan bahseden, günü yakalayan bir öykü ya da romanı okutmak yerine tutup da işte "Goriot Baba"yı okutmak bana mantıklı gelmiyor. Okutamıyoruz da zaten. Muhakkak klasikler okunmalı ancak gençler edebî bir anlayış kazandığında, edebiyatla ilgilenmeye başladığında. Tabii o zaman kendi kaynaklarına ve klasiklere kulak vereceklerdir, ama şimdi bu pek mümkün görünmüyor. Ben bunun farkındayım. Geçenlerde Ayfer Tunç bir televizyon programında bu minvalde görüş bildirmişti, ona katılıyorum. Öğrenciler Abdülhak Şinasi Hisar'ı, Mithat Cemal Kuntay'ın "Üç İstanbul"unu okurken zorlanıyor. Yani belki yeniden eskiye gitmek gerekir, güncelden geçmişe doğru ilerlendiğinde öğrenciler dönemler arası farkı daha iyi anlayabilir. Çünkü öğrenci henüz içinde bulunduğu zamanı tanımaya çalışıyor, geçmiş hakkında bir fikri yok. Böyle düşündüğüm için öğrencilerime güncel eserler okutuyor, yazarlarla buluşturmaya çalışıyorum. Mesela geçen dönem okuttuğum Ali Ayçil'in "Sur Kenti hikâyeleri" orijinal bir eser. Bulmacalı olduğu için de dikkat çekici. Çocuklar eseri okumaya başladıklarında bir an için afalladı, şaşırdılar. Destansı bir dili var fakat kurguda bir kent inşaa ediliyor. Çocuklar orada onlara göre farklı bir kurguyla tanıştılar. Çünkü bu zamana kadar okudukları Türk klasiklerinden farklıydı. Sonra Güray Süngü'yle, onun dili ve karakterleri zaten çok rahattır, konuşma dilinin yalınlığıyla kurduğu "İnsanın Acayip Kısa Tarihi"nde Âdem ile Havva kıssasını rewrite tekniğiyle yeniden yorumladığını fark ettiler. Orada bir parodi de var, Borges Dayı karakteri mesela. Bakanlık müfredatta postmodern teknikleri kazanımlar içinde vermiş fakat bu teknikleri örnek vermeden anlatmak zor. Parodi, pastiş, yeniden yazma… Çocuklar son dönem edebiyatından o kadar uzak ki bu tekniklerin nasıl kullanıldığını bilmiyorlar. Neden? Hep klasik eserleri okumuşlar ya da hiç okuma alışkanlıkları yok, kronolojik bir zamandan başka bir zaman sıralamasıyla karşılaşmamış, farklı bir kurgu tecrübe etmemişler.

Devamı: https://www.kitaphaber.com.tr/seyda-baser-eroglu-ile-konustuk-eserin-neye-gore-buyuk-oldugunun-belirleyicisi-zaman-k4928.html

Bu haber toplam 235 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim