• İstanbul 18 °C
  • Ankara 21 °C

Urfa'da Bir Yıldız Kaydı

Urfa'da Bir Yıldız Kaydı
Aziz Hocanın kamuoyunda bilinirliği ilk olarak Et-balık Kombina Camisinde vaaz ve Cuma hutbeleri ile başlar. Bu resmi müessesede teknik elaman olmasına karşın Cuma günleri namaz kıldırırdı.

Abdülaziz Kutluay, Urfa’da yaklaşık kırk yıldır yaygın olarak bilinen adıyla Aziz Hoca 9 Ağustos’ta fani dünyadan ayrıldı. İsmini doğduğu geceden, Urfa’da kandil gecelerine verilen addan Aziz gecesinden alan bu mümtaz şahsiyet adına yakışır biçimde yaşadığı gibi ahiret âleminde de aziz olarak karşılanmıştır İnşallah. Geride bir müddet ayrı kalacağı dostlarını ve sevenlerini bıraktı. Onsuz Urfa eksik ve mahzun kaldı. Bazı kayıpların yeri doldurulamaz. Bıraktıkları boşluk bir gedik gibi surlarda hep durur. Hoca da onlardan biriydi. Irk ve inanç mozaiği zengin olan bu kadim şehirde Aziz Hocaya sevgi ve saygı duymayana neredeyse rastlanmaz. Bazıları ilmine bazıları hayır işlerindeki çabasına kimisi de herkese hoşgörülü yaklaşımına ya da politika dışı duruşuna sevgi ve saygı duyardı. Her kentte önde gelen şahıslar bulunur ve bunların ekserisi bir nedene bağlı olarak ortak muhabbete mazhar olmayı başaramaz. Toplumun ortak sevgi ve saygısına mazhar olmak için Aziz Hoca gibi arı, duru ve hasbi (samimi, içten) olmanın yanında özellikle de politikadan uzak durmak gerekir. Hocanın sohbet ve dost halkasında rahatlıkla zengin fakir ayrımı olmaksızın Türk, Arap, Kürt; Sünni, Alevi veya Melamimeşrep; x veya bir başka partiden olanlar rahatlıkla bulunur, edep ve erkânla sohbet edebilirdi. Kimse kimseyi ötekileştirmezdi. Buna yakınında bulunan her irfan sahibi Urfalı açık yüreklilikle kefil olur.

Ölüm ile hayat arasında Urfa’da bakışımlı, karşılıklı hissedilen; aralarında çok ince bir perde, tül gibi bir şey vardır. Dolayısıyla garipsenmez Urfa’da ölüm; sıradandır günün gecesi nasılsa ölüm de hayatın gecesidir, o kadar! Taziyesini almak için telefon açtığım Aziz Hoca’nın yakınlarından, belki de en önde gelen bir dostunun dediği gibi “Sıramız vardı, en son görüştüğümde erteleyelim dedim. Tamam dedi. Sonrasında hastaneye yatırdırlar ve öldü, Allah rahmet eylesin! Fakat Urfa boşaldı, boş artık!” Teslimiyeti, dostluğu ve acıyı içinde barındıran kısa ve öz cümleler. İsyansız ve kedersiz. Keder kim eder, gönlü ve felsefesi Aziz Hocanın yakınında bulunmayan eder. Bizimkisi bir kısa ayrılık kederi, o kadar.

Turgut Özal’ın iktidar olduğu yıllarda 1980’lerin sonlarında henüz lise öğrencisi olarak bu camiye güç de olsa namaza, özellikle hutbesini dinlemeye giderdim. Göreceli bir serbestiyet içinde sözünü budaktan esirgemeyen Aziz Hoca, hemen her mevzusunu Siyer-i Nebevi ile ilişkilendirerek hutbesini verirdi. Hafız-ı siyer ya da Hz. Peygamber devrinde yaşamış da hitap için 20. asra gelmiş biri gibi seslenirdi dinleyenlere. Adeta görmüş ve gördüğünü paylaşan biriydi. O dönem için şehrin bir tarafında olan, bu nedenle de ulaşımı güç olan Kuybaşı’na Kombina Camisinde Hocayı dinlemeye gitmek ne güzeldi. Çok güzel olan bu hutbeleri tatbikî de emek vermek gerekirdi. Camide hemen herkes sesli ya da sessiz ağlayarak hutbeyi dinler, huşu içinde namazını kılardı. Sıradan bir nakledici değil de hali geçmişle yorumlayan biri olarak seslenirdi camidekilere. Hutbesini dinleyenler omuzlarına bila isteye bir ödev yüklenerek camiden ayrılırdı. Kulaklara saldığı bu hoş sedalar hayatta olanların gönlünde ve belleğinde halen yankılanmaktadır, âlem baki kaldıkça da hoş seda olarak yankılanacaktır.

Mehmet Akif Ersoy’un Mısır öncesi hayat ile Aziz Hocanınki benzerlik gösterir. Dostlarla yakınlığa ayarlı bir yaşam tarzı. Bir farkla ki Hocanın Urfa’da sabit bir mekânı, ikameti söz konusudur. Benzerlik dostlara ayrılan zamanın ziyadesi ve belki de bu nedenle ihmal edilen özel hayatın ve hususen ailenin ikbali. Aziz Hoca hizmetini ve buna bağlı olarak gelişen şöhretini ne maddi anlamda değersizleştirmiş ne de çocuklarının tahsili veya ikbali için kullanmıştır. Akif dostları için sıklıkla mahalle değiştirmiş ancak uğruna ev değiştirdiği dostlarından çocukları için ne bir fayda görmüş ne de sahiplenmek beklemiştir. Sergüzeştinin detayını bilenler bu kıyası daha iyi anlayacaklardır.

Aziz Hoca ile aynı mahallede oturma onurunu yaşamak ne güzeldir. Hekim Dede mahallesinde, iki sokak kadar yakındı evlerimiz. Tarihi mahallemizde rastlaşır, selamlaşır ve abi- kardeş kısa hasbihal ederdik. Genellikle söze o başlar ve o bitirirdi. Urfa’da usul öyleydi, büyük konuşur küçük dinler, kendine söz düşmezse konuşmazdı. Hele de büyük Aziz Hoca gibi birisiyse hep dinleyici makamında olmak gerekir. Aziz Hoca ile paylaştığımız bu mahalle mıntıkası Urfa’nın ilim ve irfan abidelerinin pek çoğuna sahip bir yapı arz eder. Tuzeken cami imamı ve mahalle eşrafından Osman Hafız (Kıvır) kurra hafızdı, Osman Hocanın komşusu âlim zat Kemal Hafız, Hacı Yadigâr (Kuttik) Cami imamı Muhittin Hoca özellikle ilmiyle şöhret olan bir âlimdi, Ulu Cami Hafız Hocası Yaşar Hafız’ın da evi bu mahalle civarındaydı. Bu ulu insanların yaşadığı mahalle ortamında çocukluk kadar gençlik de haytalıktan uzak olmayı zorunlu kılmaktaydı. Çünkü hemen hepsi ailemizi bilen kişilerdi. Aziz Hoca bu mahalleden hiç ayrılmadı. Evi kısmen bir medrese hususiyeti taşırdı. Kütüphanesi ve misafir kabulü aynı mekândı. Orada bir âlimin huzurunda olduğunuzu hissederek hep dinleyici olmak içimizden gelirdi. Öyle ya âlimin yanında kitap gibi sessiz olmak gerekir.

Aziz Hoca, Urfa’da o dönemde nezihliği maruf Dalyan ailesinin akrabası ve de damadıydı. Babam bu ailenin fahri mensubu mesabesindeydi. Rahmetli dedem ile başlayan Dalyan ailesi ile bağımız üçüncü kuşak olarak bizlerle süregitmeydi. Bu durum Aziz Hoca ile iletişimde belirleyiciydi. Aile çocuklarına yönelik, kısmen yarışmalı; yetişkinlerin de dinleyici olarak katıldığı Risele-yi Nur sohbetlerine beni ve kardeşlerimi de davet ederdi, Osman, Halil ve Mahsülbaşı ailesinin evlerinde yapılan sohbetleri kaçırmamaya gayret ederek çok istifade ettiğimi bugünkü benliğimden anlıyorum. Kombinadaki vaazları, İslami mahiyetteki eserleri, TV programları ve yaklaşık otuz yıldır önayak olarak yürüttüğü Aşevindeki hizmeti onu Urfa’da farklı bir yerde konumlandırdı. Durum böyle olunca dar bir dairede,  sıradan biri olmaktan çıkıp cemiyete yön veren bir şahsiyete dönüştü. Aziz Hoca’nın siyasetten uzak, çoğu halktan olan insanlarla diyaloğu dostlarını avamlıktan uzaklaştırıp taşra kertesinde havasa dönüştüren bir etkiye sahipti. Elli yılı aşan sırasına hasbelkader eşlik ettiğimde çoğu tandık büyüklerim olan dostlarına hep gıpta etmişimdir. Onun sırada bulunması ortamı nurlandırmakla kalmıyor ilim irfan meclisine dönüştürüyordu. Bu sıranın Aziz Hocasız olanına on yıllarca önce, İsmail Uyanıkoğlu’nun önderliğinde olanına babama eşlik ederek katılmış Urfa’nın yüzyıllık adabına ve irfan ilmine çocukluktan şahitlik etme şansına ermişimdir.

Urfa medreseleriyle değil de irfanî belde vasfıyla son asırda yetiştirdiği en güzide âlim, fazıl ve gönül insanını kaybetti. Böylesine şahısların yetişebileceği Urfa ne yazık ki geçmişte kaldı. Aziz Hoca, Urfa semasından mekâna sirayet eden sıradan bir yıldız değildi, tabir yerindeyse Çoban Yıldızı ölçüsünde bir cemiyet lideriydi. Son on yıldır hususi çevresinden kaynaklı nedenlerden ötürü mustaripti, duasına Mevla gündemdeki illeti bahane ederek cevap verdi. Rahmetiyle muamele ettiğinden ben bir fani olarak eminim. Bu itminan içinde onun adına huzurlu, Urfa adına üzgünüm.

                                                                                             

                                                                                              Maksut Yiğitbaş

Bu haber toplam 433 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim