Felaketler hepimize aynı anda çökse de bazı insanlar ötekilerden daha kötü şartlarda karşılıyordu şoku.
İşte karantina, belki de umudun bittiği bir dünyada yaşamaktı.
Hayatı boyunca sığındığı, buna uygun yaşadığı inançları gereği, ‘dini vazifesi’ için gittiği mübarek topraklardan dönerken…
Geçirdiği derin mutsuzluğu dağıtmak ve birkaç gün istirahat etmek için çıktığı yurt dışından geri geldiğinde…
‘Geleceğini planlamak’ üzere bulunduğu uzaklardan yurduna ulaştığında…
“Geçimini sağlamaya” gittiği yabancı memleketlerden ülkelerine vardığında…
İnsanlar, onursuz bir iş yapmış gibi karşılandılar. Bir suçlu, bir günahkâr gibi, ayıplanmaları gerekiyormuş gibi her yaştan insanın boynuna bir “mikroplu” yaftası asıldı.
Hemen hepsinin dönerken hayalinde “evleri” vardı elbette. Bekledikleri gibi olmadı! Her şeye hâkim olan zaman, bütün numaraları bilen yetenekli bir kumarbaz gibi, tüm kartları elinde tutuyor, hayatımızın karşılığında biz bir şeyler kazanıyoruz; ancak sonunda zafer hep “kasanın” oluyordu.
Devamı: https://www.dirilispostasi.com/makale/karantinaya-alinmak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.