Türkiye’nin yaşadığı toplumsal sorunlara, onun bir parçası olan“etnik meseleye” dair hiçbir bilgisi olmayan adamların yıllardır“Kürt sorunu” diye diye ileri sürdükleri düşüncelerin hiçbir işe yaramadığı ve yaramayacağı “çözüm süreci” başladığından bu tarafa daha iyi görülmüştür.
Bu mesele üstüne kamuoyunda “uzman diye geçinen”gazeteci yazar taifesinin en bariz vasfı, anlamadıkları bir meseleyi cümlenin başına ortasına veya sonuna Kürt ismini ekleyerek, bir şey söyledikleri zehabına kapılmalarıdır. Yasakçı dönemlerde, askeri cuntaların baskısı altında yaşanan zamanda, böyle bir işe kalkışmayacak kadar kurnaz ve becerikli olan bu kalemlerin, Özal’la başlayan “özgürlük havasıyla” bu konuda adeta bir gösteriye girişmelerine söylenecek fazla bir şey yoktur.
Çözüm ve toplumsal barış
Burada sorun bu sahte aydınların, sıkça “Kürt siyasetçi, Kürt siyasi hareketi” gibi kavramlarla sorunu ayrılıkçı hareketle özdeşleştirmeye çalışmalarıdır. Bunun neresi yanlış diye sorulacak olursa bunun cevabını, çözüm sürecinin bütünüyle bu söylemi nasıl geçersiz kıldığını araştırarak bulabiliriz.
Meseleyi şu şekilde tanımlamak mümkündür; birincisi Türkiye’nin Kürtlerinin büyük çoğunluğunun ayrılıkçı hareketin dışında kalan bir siyasi harekete veya hareketlere katıldıkları, dolayısıyla bu özdeşliğin geçersiz olduğu gerçeğidir. PKK çizgisinde siyaset yapanların, Kürtlerin ancak belli bir oranını temsil ettiği ve bu siyasi çizginin Stalinist-Etnik ayrılıkçı bir SosyalizVan ideolojiyle bütünleştiği ise bir gerçektir.
Yazının devamı için: http://www.aksam.com.tr/yazarlar/vedat-bilgin/cozum-sureci-neye-yaradi-neye-yarayacak/haber-314985































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.