Bunlar birbirinden elbette kopuk olmasa da birbirinden çok farklı şeylerdir. Hermenötik felsefenin uyarıları sayesinde bir yazarın metninin ne söylediğinin ayrı, onun nasıl okunduğu, anlaşıldığı veya anlamlandırıldığı konusunun ayrı olduğu bilgisi artık felsefi okuma-yazma bilen herkesin ebcediyatı haline gelmiş olmalı.
Şahsen ne Taha Abdurrahman’a ne de herhangi bir düşünüre, yazara veya hatta alime bütün meselelerimizi bir çırpıda çözecek bir keramet yüklemiş değilim. Yüklememek de gerekiyor elbet. Bugün Türkiye’de İslami düşünce seviyesi herhangi bir insanı kültleştirip, masumlaştırıp onu bir merce-i taklit haline getirmekten çok uzak ve çok daha karmaşıktır. Taha Abdurrahman’ın yeni bir dile sahip olduğunu, önemli noktalar işaret ettiğini, bazı meselelere kendince makul bir çözüm önerisi getiriyor olduğunu söylemek, onun hatasız, kusursuz ve bütün meselelerimizde önümüzü açacak bir taklit mercii olabileceğini söylemek değildir. Bu basit gerçekleri bu şeklide aptala anlatır gibi anlatmak zorunda kalmış olmam, Taha Abdurrahman’a dair gündemin bazı çevrelerce hemen bu tarz bir mecraya saptırılmaya çalışıldığını görmem.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.