Bursa Yunanlılar tarafından kahpece işgal edilip, Yunan subayı Sofokles’in, Osman Gazi’nin sandukasını tekmelediği duyulduğunda, Mehmed Âkif tüm şiir kudretiyle “Bülbül” şiirini yazıp ezan hasretini dile getirdi:
“Ne zillettir ki: Nâkûs (çan) inlesin beyninde Osman’ın;
Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ’nın!”
Çünkü Türk dünyasının ezanı algısı, sadece “namaza çağrı” ile sınırlı değil, aynı zamanda bir “istiklâl alâmeti” ve “hürriyet belgesi”dir.
Bu yüzdendir ki, “Ezan-ı Muhammedi”nin yasaklanması başta Türk Milleti olmak üzere tüm Türk dünyasını dilhun etmiştir.
Milâdi Takvim 28 Ocak 1932’yi gösteriyordu. O gün, Anadolu Ajansı şöyle bir haber geçti: “Yerebatan Camii’nde ilk defa ezan Arapça yerine Türkçe okunmuştur. ‘Allahüekber’ yerine ‘Tanrı uludur’ biçiminde Türkçeleştirilen ezanı minareden Hafız Yaşar duyurmuştur. Bugünden başlanarak İstanbul camilerinde ve sonra da kademe kademe Türkiye’nin bütün camilerinde ezan Türkçe okunacaktır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.