Ne güzel kelimelerimiz vardı. Bizi sarıp sarmalar, onarır, yeni bir ruh haline tebdil eylerdi. İslam’ın manevi gıdasıyla boy vermiş bu bin yıllık kelimeler milyonlarca kez sınanmış tecrübelerden sonra bize ulaşmıştı. Heidegger’den çok önce Üstad Necip Fazıl dilin önemini şöyle vurgulamıştır: “Ben dilden daha büyük, dilden daha aziz, dilden daha gerçek, dilden daha müdafaalı bir vatan tanımıyorum.” Gelin görün ki masa başı cellâtları uyduruk kelimeleriyle geldiler ve o bin yıllık vatanımızı elimizden alıverdiler. Oysa kucağından bebeği alınıp ateşlere atılan bir ananın hissiyatıyla çırpınmamız gerekirdi. Kanayan ve acıyan yerlerimiz o kadar çoktu ki kayıp giden bu eşsiz vatanımıza yas bile tutamadık.
Devamı: https://www.dirilispostasi.com/makale/yunus-emre-altuntas/dil-insani-ve-toplumu-insa-eder
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.