• İstanbul 25 °C
  • Ankara 26 °C

Yunus Emre Altuntaş: Sezai Karakoç’un 'Hâtıralar'ı

Yunus Emre Altuntaş: Sezai Karakoç’un 'Hâtıralar'ı
Sezai Karakoç’un “Hâtıralar” isimli kitabı vasiyeti doğrultusunda vefatının sene-i devriyesinde Diriliş Yayınları tarafından iki cilt halinde yayımlandı.

Hâtırat kitapları -özellikle de büyük mütefekkirler tarafından kaleme alınınca- çağlara hitap eden bir kaynağa dönüşüveriyor. Tefekkürün kolay iş olmadığını bu isimlere bakınca daha iyi anlıyoruz. Bu az sayıdaki ismin kendi rahatlarından fedakârlık ederek, çile çekerek ortaya koydukları kılavuz niteliğindeki metinler, nereden gelip nereye gittiğimizi resmeden haritalar gibidir. Önümüzü ancak bu tecrübelerin ışığında görebiliyoruz.

Üstad Sezai Karakoç da hatıratların bu yönünü bildiğinden olsa gerek ülkemizin en çalkantılı günlerine dair gördüklerini, bildiklerini, yaşadıklarını yazma gereği duymuş. Üstadı bilenler bu konularda ne denli ketum olduğunu bilir. Karakoç, ömrü boyunca kendini kenarda tutmayı, tevazuyu ve davaya bağlılığı adeta ahlakı haline getirmiş benzersiz bir simadır. İş böyle olmasına rağmen Üstadın kendi yaşamından hareket ederek ve de kendini adeta zorlayarak hatıralarını kaleme almış olmasında derin hikmetler bulunduğunu görebiliriz.

Nitekim “Hâtıralar”ın hemen başında Üstad şu cümleleri yazma gereği duymuş: “Geriye dönmek belki kimileri için çok zevkli bir uğraştır. Ama benim için hiç de öyle değil. Baştan beri bir daha yaşamak demek olan hâtıraları gözden geçirmek, ateşten bir azap demek benim için. Ama öyle de olsa tecrübelerimizden yararlanacak birkaç kişi çıkacaksa bu azaba katlanmaya değer…”

Karakoç mizacına paralel olarak kişisel konular hakkında konuşmak-yazmak istemez. Çünkü ömrü boyunca bunu ilke edinmiştir. Öte yandan geçmişi anlatmak, hatası ve sevabıyla yaşadıklarını bugüne taşımak, bir şekilde hayatında rol oynamış kişileri de anlatmak manasına gelmektedir. Bundan dolayı zaman zaman hakka girdiği duygusuna kapılır. Hatta İslam mutasavvıfı İbni Arabî’nin bir sözünden yola çıkarak hâtıralarına dâhil ettiği kişilerin öte dünyada kendisinden davacı olacaklarını düşünür ve tedirgin olur: “Muhyiddin-i Arabî Hazretleri, tasvir edilen kişilerin ahirette canlanarak ressamlarından davacı olacaklarını söyler. Hâtıralarını yazanlardan ise kendisinden bahsedilenler mi yoksa bahsedilmeyenler mi ötede davacı olur diye düşünmekten kendimi alamıyorum.”

Bu haleti ruhiye ile başlayan “Hâtıralar”ın yazımı yaklaşık dört yıl sürmüştür. Üstadın bu hatıraları “Diriliş” dergisinin yedinci ve son döneminde neşredilmiştir. “Hâtıralar” başlığını taşıyan köşe, 25 Temmuz 1988 tarihinden itibaren haftalık olarak çıkan derginin her sayısında düzenli olarak okurla buluşmuştur. Son hâtıra, 5 Şubat 1992 tarihli derginin 131-132-133. sayısına aittir. Diriliş dergisinde yayımlanan bu “Hâtıralar”, onun 1933 yılından 1974 yılına kadar yaşadıklarını detaylı bir şekilde yansıtır. Dikkat edilirse bu yıllar ülkemizin ve milletimizin en karanlık dönemlerinden birine tekabül etmektedir.

Üstadın “Hâtıralar”ı özellikle üç başlık altında önemli bilgiler içeriyor: 1- Karakoç’un ailesine, çocukluğuna, sanatına ve 1974’e kadar ki gelişimine/dönüşümüne dair ayrıntılar, 2- Ülkemizin yakın tarihine dair siyasi, ekonomik, kültürel, psikolojik, sosyolojik değerlendirmeler, 3- Modern Türk şiirinin önemli aşamalarından biri olan İkinci Yeni’ye dair tanıklıklar.

Devamı: https://www.dunyabizim.com/sezai-karakocun-htiralar-i-makale,2805.html

Bu haber toplam 164 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim