Köyün arkasında arkadaşlarla oynadığımız oyunlar. Geride kalmıştı her şey!
1987 yılının son aylarıydı.
O sene köyde bir tek bizde kış telaşı yoktu.
Ne pekmez yapmıştık ne bulgur kaynatmıştık.
Ne salça yapmıştık ne zahire kaldırmıştık.
Ne tezek yapmıştı anam ne de sabahları ekmek yapmak için sap toplamıştı biçerdöverlerin arkasından.
O sene köyde bir başka hal vardı üzerimizde.
Aslında yaz mevsiminde köyün arkasındaki bağlardan üzüm getirirken de bunu fark etmiş ama bir türlü anlayamamıştım.
Farklı esiyordu rüzgar, gökte kararsız dolanan kuşlarda bilemediğim bir hüzün vardı.
Kendi kendime “Böyle bir hava daha önce köyde hiç yoktu.” deyip sayıklıyordum.
Sahi ben mi değişmiştim yoksa değişen köy müydü?
Ortada garip bir durumun olduğu aşikardı.
Öyle olmamış olsaydı hespa kihêliyi (küheylan at) niye satalım ki!
Taş duvarları olan ve her sene çamurla sıvadığımız evimizi de o sene sıvamamıştık.
Bu yüzden de kuşlar, sıvası düşen deliklerde yuva yapmaya başlamışlardı bile.
Dedim ya garip bir hâl vardı kışa doğru giderken.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.