- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
25 Ekim 2025- İstanbul17°C▼
- Ankara21°C
- İzmir24°C
- Konya23°C
- Sakarya17°C
- Şanlıurfa26°C
- Trabzon21°C
- Gaziantep22°C
İNSANLIĞIN SINANDIĞI YER: GAZZE VE FİLİSTİN ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Musa Kâzım Arıcan

27 Mayıs 2025 Salı 11:09
Bir Vicdan Meselesi Olarak Gazze
Filistin ve Gazze üzerine geliştirilen düşüncelerin merkezinde, meselenin yalnızca siyasi ya da coğrafi bir ihtilaf değil, insanlık onurunu ilgilendiren küresel bir vicdan meselesi olduğu fikri her zaman yer almaktadır. Bu bağlamda Gazze’de yaşananlar, çağdaş insanlığın ahlaki imtihanıdır. Açlıkla, susuzlukla, bombalarla kuşatılmış bir halkın direnişi, yalnızca Filistin halkının değil, tüm dünyanın sınandığı bir sahnedir. İşlenen eylemler açıkça “soykırım” olarak tanımlanmakta, bu tanım uluslararası hukukla ve insan hakları normlarıyla desteklenmektedir.
Batılı İhanet ve Ahlaki Çöküş
Gazze ile dikkat çeken en önemli kavramlardan biri “Batılı İhanet”tir. Özellikle kendilerini medeni ve üstün gören batılı devletlerin ihaneti. Bu ifade, insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti gibi değerleri evrenselleştirdiğini iddia eden batı dünyasının, Gazze’deki zulme sessiz ya da destekleyici tutumuyla ahlaki çöküşünü gözler önüne sermektedir. Gazze’de yaşananların, Doğu Türkistan ve Srebrenitsa’daki katliamlarla aynı kökene dayandığı unutulmamalıdır; emperyalist devletlerin tarihsel olarak mazlum halklara uyguladığı sistematik şiddet bu tür hadiselerle her defasında görünür kılınmaktadır. Bu tablolar, batı için yalnızca bir siyasi eleştiri değil, aynı zamanda ahlak felsefesi bakımından da ciddi bir sorgulamayı barındırmaktadır.
Yazarlığın ve Kültürün Direnişle Buluşması
Edebiyat ve düşünce dünyasının bu soykırım karşısında susmaması gerekiyor ve bu mücadele sürekli canlı tutulmalı ve savunulmalıdır. Yazarlar, şairler ve sanatçılar yalnızca estetik üretimin değil, aynı zamanda hakikatin taşıyıcısıdırlar. Bu anlayışla düzenlenecek çalıştaylarda, Filistin meselesi yalnızca siyasi bir gündem olarak değil; aynı zamanda kültürel, edebi ve insani bir direnç meselesi olarak da ele alınmalıdır. Filistin direniş edebiyatının desteklenmesi, sanatın bir direniş aracı olarak değerlendirilmesi yönünde çağrılar yapılmalıdır.
Uluslararası Sessizliğe Karşı Akademik ve Diplomatik Mücadele
Türkiye Yazarlar Birliği çok geniş bir akademisyen, yazar, gazeteci, aktivist, ve sanatçı ile 30 Mart 2024;de Gazze çalıştayı düzenlemiş ( https://www.tyb.org.tr/turkiye-yazarlar-birligi-gazze-calistayi-duzenleyecek-65210h.htm) ve yedi ayrı dilde bir rapor hazırlanmıştır. (https://www.tyb.org.tr/tyb-baskani-aricandan-dunya-liderlerine-cagri-sadece-filistin-degil-ortadogu-icin-teh-65588h.htm) Uluslararası kuruluşlara gönderilen çok dilli mektuplar ve hazırlanan bildiriler aracılığıyla Gazze meselesinin evrensel bir farkındalık zemininde dile getirilmesi amaçlanmıştır. Raporda dile getirilen hususların birçoğu hala geçerliliğini korumaktadır. Birçok kurum ve kuruluş tarafından akademik raporların hazırlanması, panellerin düzenlenmesi ve uluslararası hukuk dilinde belgelerin yayılması bu mücadelenin onurlu bir parçasıdır.
Bir Medeniyet Sorumluluğu Olarak Türkiye
Türkiye’deki Filistin meselesindeki tutum, tarihi bir devamlılığın ve medeniyet sorumluluğunun parçası olarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda Türkiye, yalnızca diplomatik bir aktör değil; aynı zamanda insani vicdanın sözcüsüdür. Sivil Toplum Kuruluşlarının insani yardımları ve Medya kurumlarının sahada gösterdiği faaliyetler, özellikle soykırım suçlarının belgelenmesi ve dünya kamuoyuna sunulması bakımından hayati önemdedir.
Gazze’den Yükselen Feryat: “Samimi Sessiz Çığlık”
“Sessiz çığlık” ifadesi, Filistin halkının yaşadığı felaketin yalnızca bir trajedi değil; insanlığın ortak bilincine yönelik bir çağrı olduğunu göstermektedir. Bu çığlığın tüm dünyada yankılanması için kültür, medya, akademi ve siyaset alanlarının birlikte harekete geçmesi gerektiği aşikârdır. Bu çok katmanlı yaklaşım, yalnızca bir fikir değil, aynı zamanda ahlaki bir öncülük niteliğindedir. Artık ortak bir eylem ortaya koymanın zamanı gelip de geçmektedir. TYB Gazze Çalıştay Sonuç bildirgesinde de açıkça ifade edildiği üzere, modern dünyanın gözleri önünde işlenen soykırıma müdahale edecek, vicdanlı ve insaflı devletlerin desteğiyle gönüllü bir Barış Gücü oluşturulmalı ve gereği için harekete geçmelidir. Aynı uygulamalar Doğu Türkistan ile gerektiğinde tüm mağdur ve mazlum coğrafyalar için de hayata geçirilmelidir.
Bir Ahlak Felsefesi Çağrısı
Gazze üzerine yapılan tüm çabalar, yüzeysel siyasi tepkilerin ötesine geçmektedir. Gazze bağlamında şu ana kadar tüm dünyada yükselen çığlıklar ve söylemler, çağdaş insanın ahlaki ufkunu, adalet duygusunu ve kolektif vicdanını yeniden sorgulamaya yönelten bir ahlak felsefesi çağrısıdır. Bu çağrılar, Filistin’de yaşanan zulme karşı yalnızca bir kınama değil, insani ve kültürel sorumluluğu üstlenmek gerektiğini ortaya koymaktadır. Artık Gazze, yalnızca bir şehir değil; insanlık vicdanının sınandığı bir ayna olarak değerlendirilmelidir.
Edebiyat, akademi, siyaset ve medya aracılığıyla verilen bu çok yönlü mücadele, modern dünyanın ahlaki pusulasını yeniden kurma çabasının bir yansımasıdır. Ve bu çaba, düşünce ve eylem birlikteliğini esas alan sahici bir insanlık çağrısıdır.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.