Los Angeles’ta gerçekleşen Türk Kültür ve Yemek Festivali’nin üçüncüsü, gerek ön çalışmaları gerekse festivalin kendisi açısından tam da bu yeni lobicilik anlayışının örneğini sergiliyor. ABD’de yaşayan Türkiye kökenlilerin bir kısmı yavaş yavaş örgütlü bir sivil topluma dönüşmüşler, dolayısıyla ilk kez lobi yapacak bir kitle ortaya koymuşlar. Bu kişiler, faaliyetlerini iki eksene oturtmuşlar. Bunlardan birisi ekonomi, diğeri kültür.
Kuruluşlardan biri olan Pasifika Enstitüsü bu açıdan öne çıkıyor. ABD’de yaşayan, iş güç sahibi olan kişiler öncelikle yaşadıkları ülkenin vatandaşı olarak davranmayı ilke edinmişler. Bu eğilim, ABD’de yaşayan Türkiyelilerin sorunlarını siyasi karar alma mekanizmalarına iletme ve çözüm geliştirme arayışına karşılık geliyor.
Sadece Türkiye kökenli olduğu için dükkanları yakılıp yıkılanlar olmuş. Ya radikal Ermeni grupların baskısına uğramışlar ya da Müslüman oldukları için terörist muamelesi görmüşler. Dertlerini anlatmak için gittikleri yerlerde ise ya Yunanistan ya da Ermenistan kökenlilerin ‘randevu’ krizleriyle karşılaşmışlar. Sonunda bunu aşmanın yolu olarak kendileri örgütlenmeyi seçmişler. Tek tek kişiler, tek tek kişileri kazanma yoluna dönmüşler ve neredeyse tırnaklarıyla kazıyarak sonuç almışlar.
***
Söz konusu faaliyetin ikinci işlevi ise, iki ülke arasında köprü kurulmasını sağlamak. Bu köprünün silah, savaş, strateji sektörüyle değil kültür, ekonomi ve insan üzerinden kurulmaya çalışıldığı belirtilmeli. Karar alıcılara ulaşıp onlara ABD’deki Türkiyelileri tanıtmanın ardından Türkiye’yi tanıtma çabası veriliyor. Çaba denmesinin nedeni de, gerçekten bu sürecin az sayıda kişinin olağanüstü kişisel fedakarlığıyla sürmesi ve belki de tam bu nedenle muhataplarının çabayı ‘gerçek’ bulması.
İki ülke arasındaki önyargıları kırmaya yönelik faaliyetlerin başında, yerel ya da federal düzeydeki temsilcileri Türkiye’de ağırlamak geliyor. Görerek öğretmek önemli olduğuna göre gösterecek şeylerin artırılması gerekiyor. Tarihi ve coğrafi zenginliklerin sergilenmesinin ötesine geçmek, Türkiye’deki yaşam formunu göstermek için, öncelikle o önyargılara neden olan siyasal koşulları değiştirmeye ihtiyaç bulunuyor. Öte yandan, iki ülke arasındaki vize işlemlerinde kolaylık sağlanması gibi somut girişimler de bulunuyor.
Bu tür faaliyetlerin başarıya ulaşması için Türkiye’deki demokrasinin gelişmesi kaçınılmaz, yoksa çaba gösterenlerin ellerinin zayıflayacağı açık. Ayrıca vize gibi ‘devlet’i ilgilendiren alanlara yoğunlaşmanın başka lobilere para aktarmaktan daha az maliyetli olduğu da hatırlatılmalı.
12.10.2011 Star































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.