• İstanbul 12 °C
  • Ankara 7 °C
  • İzmir 14 °C
  • Konya 7 °C
  • Sakarya 11 °C
  • Şanlıurfa 12 °C
  • Trabzon 11 °C
  • Gaziantep 9 °C
  • Bolu 7 °C
  • Bursa 12 °C

Fahri Tuna: Dünya Sigara İçmeme Günüymüş; Külahıma Anlatın Siz Onu

Fahri Tuna: Dünya Sigara İçmeme Günüymüş; Külahıma Anlatın Siz Onu
Çok güzel deyimlerimiz var bizim. En sevdiklerimden birisi de Sen onu benim külahıma anlat.

Atma Recep din gardaşıyız diye bir akrabası da var onun. Yani söyledikleriniz hiç de inandırıcı değil demek.

Olayı anlatayım. Kararı da siz verin.

2002 yılı ilkbaharı. Henüz daha AKM açılmamış, Adapazarı ASM günleri. Benim Sakarya Büyükşehir Kültür Müdürü olduğum günler yani.

Mayıs 20’sine Sakarya İl Sağlık Müdürlüğünden aradılar: 'Fahri Bey mi?', 'Buyurun benim', 'Siz sigara içmiyormuşsunuz', 'Doğrudur', 'Üstelikte de sigara düşmanıymışsınız', 'O da doğrudur.' '31 Mayıs Dünya Sigara İçmeme Günü', 'Ne güzel...' 'Biz ASM Müdürü Ömer Sadık Kendir ile anlaştık. O gün orada liseli gençlere yönelik bir panel düzenliyoruz da', 'Aman ne güzel', 'Panelde sizin de konuşmacı olmanızı istiyoruz, kabul ederseniz memnun oluruz', 'tamamdır, gelirim.'

Filmin ilk sahnesi böyle bitti. Sağlık İl Müdürlüğü, sağ olsun, davetiyeleri bastırmış, afişleri şehre astırttı.

30 Mayıs Günü. Yani panelden bir gün öncesi. Kültür işleriyle ilgili bir görüşme için İstanbul'daydım. Hava sıcak, geç vakit eve döndüm. Gece yarısı. Yorgun argınım. Malum ben Beşköprü'de oturuyorum. Çatı katına, terasa çıktık eşimle. Uzaklarda enfes bir yakamoz, ay ışığı Sapanca Gölü üstüne düşmüş. Pırıl pırıl. Şahane manzara. Ben derin derin düşünüyorum. Eşim sormadan edemedi: 'Ne düşünüyorsun sen böyle kara kara?' 'Yarın ne konuşacağımı?' 'Nerede?' 'ASM'de panelde.' 'Konu?' 'Dünya Sigara İçmeme Günüymüş, sigara üzerine konuşacağım ama aklıma bir şey gelmiyor...' 'Aman, onu mu düşünüyorsun, yakalım birer sigara, aklına gelir bir şeyler.’

Sonuç mu? Yakmadım tabii ki.

Ertesi gün. ASM'de üst katta, müdür Ömer Sadık Kendir'in odasındayız. Biz panelistler yukarıda çay içiyor, muhabbet ediyoruz. Aşağıdan öğrenci sesleri geliyor. Salona giriyorlar okul okul belli ki.

Aaa o da ne? Sağlık il müdürü yaktı sigarayı, Sakarya Üniversitesi'nden gelen hoca da yaktı. Sakarya Tabipler Odası Başkanı Dr. Dursun Bostancı ağabeyim de (ki kendisini o zaman da şimdi de çok severim, o da bilir bunu) yaktı.  Gözlerim fal taşı gibi açık, şaşkın vaziyetteyim. Orta yerde bir bakıma kalakaldım. Dedim 'beyler, siz ne yapıyorsunuz? On dakika sonra siz aşağıdaki gençlere ne diyeceksiniz?' Dursun Abi, 'dert etme be Fahri. Söyleriz bir şeyler' , 'İyi de abi, bu bir skandal. Yapmadığınızı bir şey gençlere nasıl inandıracaksınız?'  İl sağlık müdürü, bir sigara daha çekip bana döndü, 'Fahri Tuna Abi, sen de bu paneli amma ciddiye alıyorsun. Biz Ankara'ya, 'panel yaptık' diye usulen bir yazı yazmak için düzenledik bunu.'

İndik aşağıya. Salon tıka basa dolu. Az önce müdür odasını sigara dumanından yangın mahalline döndüren abiler, döktürüyorlar maşallah: ‘sigara şöyle zararlıdır, yok böyle zararlıdır.’ 'Helal olsun size be' dedim, tabii ki içimden.

...

Ben neler mi söylemiştim o gün? Yirmi iki sene sonra, dün gibi aklımda: İki mizahi anekdot anlatmıştım.

İlkini adaşım Cüneyt Arkın'dan dinlemiştim. Yine ASM'ye, Kötü Alışkanlıklar konferansına getirdiğimizde anlatmıştı:

'1972 senesi. Antalya'da yaylada bir gün Kara Murat filmi çekiyoruz. Sahne gereği, atımın üzerinde, bir kalenin kapısından uçarak içeriye gireceğim. Akşama doğruydu. Yönetmenimiz Natuk Baytan, çıtalardan bir iskelet yaptırttı. Üzerine çimento torbalarını çaktırttı. Kâğıtlar düzgün durmadığı için biraz da harç attırttı. Yarım saat kadar harcın donmasını bekledik. Ben atımı ısıttım. Yönetmenimiz 'motor' dedi. Ben atın üzerinde adeta uçarak 'Allah Allah' nidalarıyla, güya kaleye doğru bir saldırdım. At bir tarafa ben diğer tarafa yuvarlandık. Meğer bir şeyi unutmuşuz: Düzgün dursun üzerine harç serpiştirilen çimento kâğıtları, donunca adeta betona dönüşmüş. At kan revan içerisinde. Bende de ezikler var. Her yanım ağrıyor. Derken akşam oldu, ortalık karardı, karanlık çöktü, sabah kaldığımız yerden başlamak üzere, yönetmenimiz Natuk Bey, çekime ara verdi.

...

Film ithal o zamanlar. Dövizle. Döviz hem çok pahalı hem kıt. Yönetmenimiz israf olmasın diye bir çözüm düşündü. Sabah ilk işi, 'bana çevre köylerden yaralı ata benzer bir at daha bulun' dedi. Yarım saat geçti geçmedi, kırmızı bir at getirdiler.

'Bana bu atı bayıltacak birini bulun' dedi yönetmenimiz. Kırk beş dakika geçti geçmedi, civar yaylaların birinden, altmış yaşlarında, orta boylu, kır saçlı, çekik gözlü bir amca bulup getirdiler.

Yönetmenimiz amcaya 'bu atı bayıltabilir misin?' diye ricada bulundu. Adam, 'o kolay, iki dakikada bayıltırım da şu Cüneyt Arkın'a bir sorum var. Onu öğreneyim, ondan sonra' dedi. 'Buyur sor amca' dedi, yönetmenimiz Natuk Baytan.

Amca bana döndü, ‘- Sen her filmde bi garıyla evleniyon. Türkan Şoray ile evlendin, Hülya Koçyiğit ile evlendin. Fatma Girik ile evlendin. Geçen saydım, yedi ayrı garı oldu evlendiğin. Sahi sen bu yedi garıyı n'apıyon Allah'ını seversen. Kaç evin var senin. Bunna gavga etmeden nasıl geçiniyola? Hele bi annat bakim bana sen bu işi?'

Amca, benim rol icabı evlendiklerimi meğer sahiden evleniyorum zannediyormuş. Kendisini buna inandırmış. Neyse işin doğrusunu anlattım. O da gülmeye başladı, ben de.

...

Amca 'bana içi boş, 18 kiloluk yağ tenekesi getirin' dedi. Bulup getirirler. 'İçine su doldurun' dedi. Doldurdular. Cebinden bir sigara paketi çıkarttı. Paketten tek bir tane sigara aldı. İyice ezdi. Tenekenin içine koydu, ezilmiş sigarayı. Bir sopa bulup iyice bir karıştırdı. ' Atı getirin' dedi, getirdiler. Hayvan, tenekedeki suyu bir güzel içti. İnanmayacaksınız bana, hayvan iki dakika içinde bayıldı.

Sigaranın nasıl bir zehir olduğunu kendi gözlerimle o gün gördüm. İnanın bana, iki dakikada bayıldı hayvan. Masum görünümlü bu sigara işte böyle korkunç bir zehir. Tiryakiydim, o gün orada ben de tövbe ettim sigaraya.'

Bu sözlerle bitirmişti aktör Cüneyt Arkın (Eskişehirli tıp doktoru Fahrettin Cürekli

batır ağabeyimiz) sözlerini.

Panelde ilkin bu anıyı anlatmıştım gençlere.

...

Bir başka anekdotu daha anlatmıştım o gün:

“Gençler, demiştim. Sigara her zaman öldürmüyor ha. Bazen de hayat kurtarıyor. Ama içmezseniz.

17 Ağustos 1999 Depremi gecesi. Çok sıcak bir Pazartesiyi Salıya bağlayan gece. Adapazarı’nın orta yeri Atatürk Bulvarı, biliyorsunuz. Uzunçarşı’dan Yenicami’ye giderken solda Dilmen Otel vardı o vakit. Şehrin, en eski, en popüler otellerinden. Hepimiz biliriz, altı çarşı, banka şubesi, üstü otel odaları.

Geçe 02.45 civarı, patron, otel çalışanlarından Garip lakaplı Ali’nin eline (bugünkü miktarla) 200 lira tutuşturmuş, Ali, hadi bana iki paket Marlboro al gel demiş. Bizim Garip Ali, çıkmış otelden, Kavaklar Caddesi’ne dönmüş, yürümüş yürümüş. Üç yüz dört yüz metre kadar. Turan Caddesi / Kavaklar Caddesi kesişmesinde meşhur Sabit Efendi Konağı vardır. Altındaki bakkal 24 saat açıktır. Her Adapazarlı gibi Ali de biliyor, tabii ki bunu. İki paket sigarayı almış, yüz metre gelmiş gelmemiş. Adapazarı Merkez Ortaokulu (bugünkü Sakarya Büyükşehir Belediyesi binası) ile Sabiha Hanım İlkokul ortalarına gelmiş. Kıyamet kopmuş resmen. Koca apartmanlar yerden bir metre havaya fırlamış. Sonra da toz duman içinde tuz buz olup dağılmış. Koskoca Orduevi’nin yerle bir oluşuna tanıklık etmiş Garip Ali.

İki yüz metre kadar daha gelince ne görsün bizim Ali: Çalıştığı Dilmen Otel de yerle bir. Dükkân üstü üç katlı bina, tek kata düşmüş. Ve patronu, diğer çalışanları ve otel misafirlerinden, on yedi kişiden bir tane bile kurtulan olamamış. Herkes enkazda vefat etmiş durumda.

Buradan benim çıkarttığım sonuç şu gençler: Sigara öldürüyor evet ama içmeyip de sadece alırsanız öldürmüyor!”

...

Bu panelin üzerinden, bugün itibarıyla, tam yirmi iki sene geçmiş.

Geçen yirmi iki senede ne değişti dersiniz? Yine usulen paneller seminerler toplantılar...

Gençlerin büyük bölümü sigara tiryakisi. Hatta 'sadece sigara tiryakisi olsa iyi' diye sevinecek hale geldik.

Ama bugün merak ediyorum: Merak Sevgili Dursun Bostancı Abim hâlâ içiyor mu? Sağlık İl Müdürü ile artık emekliliğini süren üniversite hocamız? (Sağsa tabii ki.)

Ve bugün sigara hakkında ne düşünüyorlar?

adsiz-090.pngadsizm-005.png

 

Bu haber toplam 211 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim