• İstanbul 16 °C
  • Ankara 18 °C

Fahri Tuna'dan: Hüseyin Atlansoy: Hasretlerin ve Sevdaların Şairi

Fahri Tuna'dan: Hüseyin Atlansoy: Hasretlerin ve Sevdaların Şairi
‘Rüyaları beyaz üzerine gül desenli’ bir şair Hüseyin Atlansoy.

‘Rüyaları beyaz üzerine gül desenli’ bir şair Hüseyin Atlansoy.

Rengârenk perşembelerin bir Cuma günü’ bizlere armağan ettiği bir şair o.

Dizeleri ‘çiğdem kokulu’ şairimiz o bizim.

Baba tarafı Bulgaristan Deliormanlı, Pravadi’den göçmüş, anne tarafı Yunanistan Selanik Serez’den; o bir Muhacir çocuğu. Göç savaştan kaçıştır elbet, ölümden zulümden vahşetten. Yüzlerce yıllık evi barkı müreffeh bir düzeni terk ediş demek, 93 harbi demek, Lozan Mübadilliği demek; Osmanlı demek Türklük demek. Göçmenlik ‘hürriyete kavuşmak’ demek bir yanıyla, diğer yanıyla ‘yokluk, yoksulluk, yoksunluk’ demek; hayata ‘yeniden, sıfırdan başlamak’ demek. O psikolojiyi şöyle anlatıyor Atlansoy: ‘Ben Muhacirim. Çıplak ayaklarıyla girmiş fotoğraflara dedem. Enine ve boyuna sağlam duruyor fotoğraflarda babam. Babaannemin ismi Sadiefe. Yani sedefler. İşte o sedeflerden saçılmışız yeryüzüne. Toprağa, bahçeye, buğday ve tohuma.’ Anne dedesi ise ‘Selanik-Serezdir çıplak ayaklarıyla /bir yağmurun şıpırtısına katılan.’

Muhacirlik derin bir yaradır, derin bir hüzündür, derin bir hicrandır şairimizde: ‘Ekinlerin geç kalmış harman vakti / annemin artık bükülmeyen boynunda / kırılır taze dalları hüznün’ diyecektir.

Tuna boyunda vapurlar dolusu hasret onun şiiri, Selanik körfezinde gemiler dolusu imge, Sakarya kıyısında mistik bir çığlık.

Kâh Meriç onun şiiri, kâh Vardar, kâh Fırat; dize dize mısra mısra hece hece...

‘Güneşe uzatmış, ince uzun albenisiz acılarını’ biriktirip, şiir buketi olarak bizlere sunmaktır yaptığı.

‘Gecesi bitmez kent’lerde de yaşasa, yüreği ‘Kudüs’tür’ onun, hüznü Endülüs, hicranı Plevne. ‘Ferhat’ın kazması’ onun ‘yüreğinden geçer, şarkılar, marşlar, yere düşen bir mendil ve keder.’ Onun bedeni ‘bir gökyüzü saklar’ aslında. Ve nasıl kartallar ‘uçar uçar uçar tamamlar’ kendini, Hüseyin Atlansoy da ‘yaza yaza, harf kelime mısra’larla tamamlamaktadır kendini. Ve yine de fısıldamadan duramaz bizlere: ‘Benim dokuz boğumundan geçerek söylediğim sözün gerçeğini herkes bilmez.’

Tavrını, duruşunu, tercihini açıkça belirlemiş, bir ömür öyle yaşamış bir şairdir Hüseyin Atlansoy. Fotoğraftan, ortalıktan, medyadan ıraktır mesela; ‘şık ve zarif üstelik nazenin bir yalan’ gelmektedir bunlar ona. ‘Şöhretin küçültücü kırbacı’ndan daima uzak kalmıştır, bile isteye. Muhacir duruşuna, muhacir kalbine, muhacir hissiyatına da tümüyle terstir onlar zira. Ve şiiriyle de söyler bunu: ‘Bedenim gibidir ruhum da / kalabalık önünde soyunmaktan utanan / öylesine mahcup başını yerden kaldırmayan.’

Susan adamdır o, kaçan adamdır, bir nevi, bir tür, bir çeşit inzivayı tercih eden adamdır; ‘konuşsak bile-/bir sükûneti soluruz’ dizesi de onundur.

O ‘öyle bir susuyor öyle bir susuyorsun ki ey İstanbul / karşında ne yapacağımı şaşırıyorum’ inkisarını, Sakarya Vadisi’nde; Eskişehir’de Mihalıççık’ta, Bilecik’te Bozüyük’te teskin eden adamdır.  

‘Korkarım haşmetinden kızıl akşamların sahibinin’ dizesiyle hayat felsefesini özetlemektedir net ve açık olarak. 

Renklerin dili vardır onda: Kadına ‘beyaz’ yakışır örneğin, hasrete ‘siyah.’ Akşamlar ‘kızıl’dır, gece ‘elâ gözlü.’ Cumhuriyet ‘sarışın’dır, istihareler ‘mavi üzerine beyaz.’ Büyükdedesi ‘yeşil bir boşluğa’ yürüyen adamdır da, ‘dalgalı mavi’dir kader çizgisi. 

Yunus’tur yüreği; Yunus’adır, Yunusça’dır, Yunus’ladır; aynı dilden susarlar, aynı dilden duyarlar, aynı dilden söyledikleri gibi: ‘uçunca üçüncü kuş kafesten / bir uçmaklık yar kalır avcı olana / ölümde dirimde ve gitmelerde / sahih bir rüyaya gülümserken / gerçi ben /

hiçbir kuşa yetişemeden / vakitsiz kaybettim yenilgilerimi / yaşarken.’

‘yenilgi / saçları kesilmiş sevgilimizdir’ ona göre.

Şairi ‘uçurumdaki ejder’ olarak görür ve yazmayı ise, ‘bırakmaz yakamızı sözcükler hiçbir zaman’la tanımlar. Şiir ise ‘sarılan ve çözülen ipler’dir, harflerden, hecelerden ve sözcüklerden.

Atını, şiir atını Kudüs’e süren şairdir o.

Naif, mazlum, münzevi dizelerin şairi.

Biraz münzevi, biraz yorgundur ‘yalnızlık dolambacında’ elbet.

Sıfırı bulup ‘Bir’e inanmış adamdır. Yakarışı da şaircedir hiç kuşkusuz: ‘Hafiften bir yağmurla Allah’ım / Musalla taşında bir gül kıl beni.’

Her şair bir şiirden ibaretse eğer, benim için Hüseyin Atlansoy ‘Hatıralar Haritası’dır.

Her şair iki dizeden ibaret olacaksa eğer, hiç tartışmasız tercihim şu iki mısradır elbette:

‘dış açılar toplamı hasret

iç açılar toplamı sevda.’

Evet; Hüseyin Atlansoy hasretlerin ve sevdaların şairidir. 

 

 

  huseyin-atlansoy-star-necip-fazil-odulu-2014.jpg

Bu haber toplam 1081 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim